Şevketli sultanıma arzımdır
Kudretli hünkârım,
Sen, sultanların sultanı, krallara taç giydiren hakanların başı, Allah’ın yeryüzündeki gölgesi ve atalarının fethettiği Akdeniz’in, Karadeniz’in, Rumeli’nin, Anadolu’nun, Karaman’ın, Rum vilayetlerinin, Zulkadriye’nin, Diyarbekir’in ve ateş saçan mızrağının, zafer kazanan kılıcının gücüyle sahip olduğu nice ülkelerin sultanı ve padişahısın...
Bense Devleti Ali’nin şimaldeki bir sancağında, yıllarını, arzın fersahlarca altındaki kör karanlıklarda geçirdikten sonra tekaüt olmuş, lütfedilen üç kuruşluk himmetle geçinmeye çalışan sefil bir kulunuzum.
Peşinen bilmenizi isterim ki, tüm mazlum halkların banisi, Çin’den Maçin’e tekmil keferenin korkulu rüyası, Mağrip’ten Maşrık’a yüzünü hakka dönmüş gözü yaşlı, göğsü imanlı insanların kalp ışığı ve asrın son müçtehidi olan kutlu şahsiyetiniz karşısında boynum kıldan incedir.
Maneviyatınızın, cesametinizin, ulviyetinizin, cevvaliyetinizin, celaletinizin, kerim, cabbar ve kahhar kişiliğinizin karşısında rüzgârda sallanan yapraklar gibi titreyen ruhum her dem hicap, şükran, minnet doludur.
Zat-ı hümayunlarının ismini her duyduğumda büyük bir yürek ferahlığı hisseder, sükûn dolu kalbimle huşu içinde hitabetlerinizi dinlerken birden cezbeye kapılır, miraç ettiğim âlemlerde siz gibi muhteşem şahsiyeti, biz aciz kullarına han, hakan kıldığı için yüce Allah’a hamt ve sena ederim…
Size bu mektubu fahm denilen ve yarattığı hararetle âleme ziya saçan siyah taşların hafrü küşad edildiği madenkeşler diyarından arz ediyorum…
Fenâfillah mertebesine çoktan ermiş bir kâmil olan zatınızın, arzuhalime bir an bile o nurlu gözünü değdirmiş olması, şu süfli varlığı iki cihan saadeti kazanmış gibi bahtiyar kılacaktır.
ULU HAKANIM
Maruzatım var, itirazım var, isyanım var, intizarım var…
Hâşâ huzurdan, maruzatım size, intizarım sizden; itiraz ve isyanım ise subaşı, kolbaşı, mültezim, müstantik, kadı, naip, kethüda gibi zatı şahanelerinin iradesiyle şu fukara sancakta vazifelendirilen kullaradır.
Her ne kadar ahali pek yüz vermese de bir kısım baldırı çıplak taifesi, bizim sancakta ayakları baş, başlarıysa ayak yapmaya çalışmaktadır.
Zaman zaman kızlı erkekli Madenci Anıtı nam mevkide toplanan avam güruh, Frenklerce Devleti Ali’nin dirlik ve düzenini bozmak, reayanın arasına fit sokup fitne fesat çıkarmak için icat ettiği muhakkak olan “demokratik tepki” adı altında nümayiş yapmaktadır.
Mezkûr nümayişlerde kutlu şahsınızı tenkide yönelik lakırdılar seslendirilip, bırakınız yazmayı aklımdan geçirirken bile yüzümü kızartan, kalbimi mahzun kılan hicap verici cümleler sarf edilmektedir.
İşin elim yanı da asesler, muhtesipler, sipahiler, zabitler olan biteni etrafta bulunan ahaliyle birlikte seyretmekte, daha da kötüsü zaman zaman bu zillete daha fazla katlanamayan vatanperver yurttaşlara karşı had bilmezlerin emniyetini sağlamaktadır.
En elem verici olan da şu ki, ulu müncinin liderliğinde, kat edilen mesafeyi görmeye gönül gözü yetmeyen nankörlerin arasında muallim, tabip, müderris, kethüda, kâtip, mültezim, emin, naip, amele, tekaüt ve talebe gibi lütfünüze muhtaç kullarınız da bulunmaktadır.
Sancak beyinin, subaşının şer güçlere karşı beldenin sulh ve sükununu sağlamaya yönelik çabaları son derece yetersizdir.
Nitekim bir nümayişe katılan beş yüzü aşkın mevcudat içinden, asesler yalnızca 9 kişiyi derdest edip müstantiğin huzuruna çıkarmış, geri kalan leşkerler hakkında hiçbir işlem yapılmamıştır.
ŞEVKETLİ EFENDİM
Densizler, bu elim zafiyet nedeniyle cüretlerini daha da artırmakta bilumum neşriyat, salon toplantısı, sokak gösterisi, yazılama, kuşlama, afiş asma gibi işlerle divan-ı hümayunu, kutlu sadareti hedef alan muzır eylemlerde bulunmaktadır.
Aldığım duyumlara göre, daha da cüretkârlaşan serkeşlerden bazıları, “Biz de o nümayişe katıldık, o karındaşlar hangi cümleleri haykırdıysa biz de tekrar eyledik. Biz de mücrimiz” diyerek kendilerini ihbar edeceklermiş kadı efendi hazretlerine.
Sağda solda dolaşan lakırdılara göre, avamdan bazıları, “Bu devran böyle dönmez. Yarın bir ulu divan kurulur, eski defterler karıştırılırken, tiranlara karşı verilen mücadelede iştiyakla yer almış olsaydın, ol defterde senin de adın yazılır, mücrim olarak huzura çağrılırdın” diyen çocuklarının kendinden hesap soracaklarından korkarlarmış…
Bu bigânelerin Allah muhafaza sayıları artar, ahali içindeki mevcudatı çoğalırsa cesaretleri daha da artacak milletin size kaşı beslediği halisane duyguları, imanı azaltmak için elden gelen kötülüğü yapacaklardır.
İtirazımız ve isyanımız bu gibi hareketlerle kulağımıza gelen böylesi duyumlaradır.
Canından aziz bildikleri şevketli efendilerine itaat etmeyi Allah’a itaatten zerre kadar ayırmayan meftuneler olarak ol sebepten dolayı hicrana gark olmuş durumdayız.
Hicranımızı def etmek, içimizde büyüyen yürek yangınını bir nebze olsun hafifletmek için sizden naçizane intizarımsa şudur:
Ahaliyi nankörane davranışların içine çekmeye çalışan densizlerin isyanını kahhar gücünüz ve celaletinizle derakap memnu kılınız.
Zatıâlinize karşı olur olmaz lakırdılar sarf eden asilere hadlerini bildirmeyi vatan savunması gibi aziz kılan bir fermanı tez elden yayımlayınız.
Yapılmasını istediklerimin salise tehirinin gayrı caiz olduğunu haddim olmayarak söylemek isterim.
Ol maruzatım bundan ibarettir...
Mübarek ellerinizden öper, bin bir temenna ile önünüzde saygıyla eğilirim haşmetli efendim…