ŞEYH NURULLAH OLAYI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Abone Ol
    Geçen haftaya damgasını vurup sıcaklığını koruyan bu şeyh Nurullah (kimilerine göre sahte şeyh) olayını bizim için dikkat çeken yönleri ile irdelemek istiyorum.
    Bu olay da benzer diğerleri gibi ortadan ikiye bölüverdi izleyicileri. Aslında herkes aynı tepkiyi verdi ve bir bölünme yok gibi gözüküyorsa da bölünme zahirde değil olayın geri plan irdelemesinde gerçekleşti.
    Muhafazakar ve geleneksel/kadim İslam öğreti ve kabullerini benimseyip bildiği hiçbir şeyi sorgulama ihtiyacı duymayan cenah bu olay sonrasında da yine hemen: “…Bir sahte şeyh bozuntusu böyle çirkin bir şey yaptı diye hemen bütün tatikatları ve şeyhleri…” diye başlayan o meşhur cümlesini kurdu. (Bakınız Yeni Şafak yazarları vs…) Yani onlar yine bataklığa değil sineklere odaklandı.
    Her nedense bu kesim olayın kriminal boyutu ile ilgilendi sadece. Adam ne yapmış, nasıl yapmış, çocuğun ana ve babası nasıl bu hale gelebilmiş, bu yolda din dışı inanışlar nasıl dinden gösterilip çıkar sağlanmış onların umurunda değildi. Umurunda değildi derken zaten kurcalasalar başlarına iş alacaklar ve bildikleri ile çelişeceklerdi. Zira şeyhin o meşhur ses kaydında da geçen ve bu tür yapılanmaların temel argümanları olan, olmaz olası, ve 1000 senedir ne acı ve sömürülere sebep olan mehdiyet, zuhuratta ve rüyada hakikatleri görme, keramet, şefaat, evliyaullah algısı, mürşid-mürid ilişkisi vs.. gibi şeyler sünni olsun şia olsun geleneksel/kadim İslam öğretisine göre kabul görmüş sorgulanamaz sorgulanması teklif dahi edilemez şeylerdi. Adam şimdi çıksın da nasıl desin “bunlar dinden değildir ve şeyh bunlarla kandırdı. Koşulsuz teslimiyet sonucu yaşanan bu tür acı olayların sebebi oluyor bu yanlış inanışlar…” diye…
    Diyanetimiz ise zehir zemberek bir açıklama ile tartışmaya katıldı. “…İlim ve irfan ile alakası olmadığı halde, kendilerine menfaat devşiren din istismarcılarına karşı da aziz milletimizi bir defa daha uyarıyoruz. Hem dini duygu ve değerlerimizin hem de gözbebeğimiz olan çocuklarımızın istismara karşı korunması için herkesi sorumluluk almaya davet ediyoruz…" dedi. Anlaşılan o ki diyanetin böyle bir açıklama yapması için bir çocuğun tacize uğraması gerekiyormuş!
    Zira aynı diyanet ne aynı şarlatan bir süre önce “elimi öpen cennete gider” dediğinde, ne de benzerleri;
    12-13 yaşındaki çocuğun beynini yıkayıp efendiyi adeta rab edinmiş halde kürsüde konuşturduklarında,
    “Mürşidin önünde mürit gassalın elindeki meyyit gibi olmalıdır” dediğinde,
    “Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır” dediğinde,
    “Şeyhin şeklini düşünmek Allah’ı zikirden efdaldir” dediğinde,
    “Şeyhin yüzüne ile bir an bakmak ihlas ile 150 yıl namaz kılmaktan efdaldir” dediğinde,
    “Bizim şeyhin canı ölmek istemedi ve azraili geri gönderdi” dediğinde,
    “Şeyhin puta tap dese neden demeyecek tapacaksın” dediğinde,
    “Şeyhini zina halinde görsen kabahati gözlerinde bulacaksın” dediğinde,
    “Bu tefsiri yazmamızı bize Hz. Peygamber tavsiye etti. Her cildin baskısı öncesinde de inceleyip tasdik etti.” dediğinde,
    “Mahşerde bizim tarikatın adını verin gerisine karışmayın, kral sizsiniz” dediğinde,
    “Şeyhi İbrahim Edhem’den en sevdiği şeyi kendisine getirmesini istedi, O’da karısını getirdi” dediğinde
    “Alacaklına veya kaynanana görünmek istemiyorsan benim dergiyi al ve falanca sayfadaki duayı 120 kere oku gerisine karışma” dediğinde,
    “Bu sene ölmek istemiyorsan yine dergiyi al ve şu sayfadaki duayı oku bir yılın var garanti ölmezsin” dediğinde”,
    “Bizim şeyh mürtileri almadan cennete girmeyecek, Allah ile mukavele yaptı” dediğinde,
    “Hesap günü hiç ameli olmayan adam eğer şeyhi uzaktan da olsa görmüş hatta görmese de adını bile duymuş ise affa mazhar olur” dediğinde,
çıtını çıkarmamış, kimseyi “İlim ve irfan ile alakası olmadığı halde, kendilerine menfaat devşiren din istismarcısı” ilan etmemiş ve “aziz milletimizi uyarmamıştı.”
    Kuran merkezli düşünen kesime göre ise kendileri bir kez daha haklı çıktı. Zira sorunun kaynağı başka ve çok büyüktü. Ve bir kez daha İslam dışı/sapkın inanış ve öğretilerin araç olarak kullanılması neticesinde benzer yüzlercesi gibi bir felaket daha yaşandı.
    Neyse… Diyanetimizin ve rivayet merkezli din anlayışına sahip muhafazakar aydınlarımızın ve halkımızın “sapkın tarikat ve sapkın şeyh” listesine bu taciz olayı sayesinde Fatih Nurullah ve tarikatı da eklenmiş oldu.
    Taciz, tecavüz ve darbe girişimi oldukça listemize diğerlerini de ekleriz.
    Yoksa neme lazım canım!
    İsterlerse cennetten arsa dağıtsınlar, patates mühürlü…