İşimiz gücümüz tv kanalları, günlük yaşamımızda insanımızın çok büyük bir bölümü günün büyük bir bölümünü tv izlemekle geçiriyor.
TV kanallarında en çok izlenen bölümler ise diziler, sonra futbol maçları geliyor.
Politika da en çok izlenen bölümler arasında.
Ama gerek futbol maçlarında, gerekse duzilerde ve hatta politika da bile en büyük raytingi şidet ve bağırıp çağırma içeren kısımlar yapıyor,
Bir politikacı kürsüde bağırmış mı, mecliste kavga mı etmiş, ertesi gün tıklanma rekoru kırıyor sanal ortamda…
Aksiyon filmleri ve vurdulu kırdılı mafyavari diziler de raytingleri alt üst ediyor.
Maçlar da bile şiddet, şiddet, şiddet…
Bu konuda yazar Pınar Holt da bir yazı kaleme almış ve şöyle demiş köşesinde:
Şiddet her yerde! 
Bir bakın etrafınıza! Evet! Şiddet her yerde!
Televizyonu açtığınızda! Gazete haberlerinde!
Reyting rekorları kıran dizilerde! Sinemada!
İnternete girdiğimizde! Yan komşuda! Evimizde!
Ünlülerde! Ünsüzlerde!
Türkiye’de televizyon izleme saati ve internet kullanma saatlerine baktığımızda; Ajans Press’in, TV izleme alışkanlıkları üzerien RTÜK’ten derlediği verilere göre Türkiye, günlük televizyon izlemem oranlarında 330 dakika ile dünya rekoru kırıyor. Bu günlük 6 saate tekabül ediyor.  We are social ekibinin 2017 yılında yaptığı araştırmaya göre; 48 Milyonun %87’si düzenli olarak internete giriyor ve günlük 7 saat kadar internet kullanımı yapıyor. Araştımalar bu 7 saatin 3 saatinin sosyal medya da geçtiğini gösteriyor. YouTube %57 oranla, Türkiye’de en çok kullanılan sosyal medya platformu iken, %56 ile Facebook ve %45 oranla İnstagram, YouTube’ı takip ediyor.
Yukarıda belirtilen izleme ornlarının, izledikleri programların, oynadıkları oyunların, izledikleri videoların büyük bir kısmı şiddet içerikli olması ve çocuklarımızın bu görüntüleri izleyerek büyüyor olması endişe verici. Evet belki, televizyonlarda ya da gazetelerde ya da şehrin en büyük ilan panolarında, silah reklamı yapmak yasal olmayabilir ancak şiddet propagandacıları aynı silahı, bir video oyununun içine koyarak, bir televizyon dizisinde en yakışıklı oyuncunun eline vererek ya da gişe rekorları kıran bir sinema filminde kullanarak; eğlence ve sanat adıyla evimizin içine, mahrem alanlarımıza rahatlıkla sokabiliyorlar.
Seminerlerimde anne ve babalara hep şu soruyı sorarım: ‘Hiç tanımadığınız, silah taşıyan, insan yaralamış ya da alkol/diğer zararlı maddeleri kullanan bir suçluyu evinize, mahremiyetinize, çocuklarınızın içine alır mısınız?’
Her seferinde bütün bir salon, bu kadar saçma bir soru olabilir mi? der gibi bakarak, şiddetle ‘Hayır!’ diye yüzüme haykıryorlar. ‘Peki o zaman neden televizyon ya da internette ki bu figürleri ve şiddet olaylarını izleyerek, evinizin en baş köşesine, çocuklarınızın içiine misafir ediyorsunuz? Diye sorduğumda, salonda kocaman bir sessizlik ve tedirginlik yüzüme haykırılır.
1999 yılında Amerika, Colora’do şehrinde bir lisede 21 arkadaşını yaralayan genç hakkında, eyaletin psikolog ve psikiyatırlarından oluşan ekip tarafından verilen raporda; gencin akıl sağlığının yerinde olmadığı bildirirlmiştir. Ancak aynı raporda daha dikkat çekiici olan kısım ise, gencin tüm zamanını şiddet içerikli video oyunlarıyla  geçirdiği ve işlediği suçu video ve oyunlardan esinlenebileceği bildirilmiş.
Amerikan gizli servisi 2002 yılında yayınladığı bir raporda, 1974 ile 2000’li yıllar arasında yaşanılan okul saldırılarında, 37 olayı inceleyerek, saldırıların yarısından fazlasının izlenen filmler, videolar, interet ve diğer medya araçlarından esinlendiği gerçeğini ortaya çkarmıştır. Size de ürkütücü geliyor mu?
Şimdi elimizde ki verilerden yola çıkarak düşünürsek; ‘Neden Ahmet Kural, Sıla’yı dövdü? Neden Arda Turan bir pop şarkıcısına kafa attı? Ya da son yıllarda toplumun genelinde neden kadına, çocuğa, hayvana şiddet arrtı? diye sormada önce, durup kendi hayatımızı bir gözden geçirelim.
BİZ NE İZLİYORUZ? ÇOCUKLARIMIZA NE İZLETİYORUZ? ÇÜNKÜ BİZ,  NE İZLİYORSAK O’YUZ!