İlkokul yıllarında çocuklara sorumluluk bilincini aşılamak adına çeşitli faaliyetler için görevler verilirdi. Sınıf Başkanı, Kızılay Kolu, Kantin Sorumlusu, Temizlik Kolu, Zil Nöbetçisi gibi.
En çok sevdiklerim Kantin ve Kızılay ile ilgili olan faaliyetlerdi. Kantin dediğime bakmayın teneffüslerde simit ve meyve suyu satar; o zamandan ticareti, kasa defteri tutmayı, hesap kitap yapmayı öğrenirdik. Hafızam yanıltmıyorsa 1 ya da 2 simit hakkımız olurdu. Bu bir çocuğu mutlu ve motive etmeye yeterdi.
Ancak en karizmatik olarak gördüğüm Kızılay koluydu. Onun sorumluluğu çok daha ağırdı. İlk yardım dolabının sorumlusu olarak oraya sahip çıkmak, olası bir küçük yaralanmada tentürdiyot, pamuk, sargı bezi ile öğretmeninde gözetiminde müdahalelerde bulunmak; büyük bir sorumluluk isterdi.
Ara arada Kızılay'a yardım olması amacı ile okulda ve aile eşrafına pul satardık. Şimdi okullarda işler nasıl ilerliyor inanın bilmiyorum ancak geçmişte atılan bu temeller nedeni ile hem gönüllü AFAD üyesi hem de uzun zamandır " ilkyardımcı sertifikasına sahip ilkyardımcı" olmak ile bir çok durumda çevreme, yolda şahit olduğum kazalarda insan hayatına dokunma fırsatı yaşayıp, saha tecrübesi edindim. Bu nedenle konu özelinde çıkan haberlere daha bir dikkat kesilir oldum ve bir kaç gün önce beni mutlu eden bir haber gözüme çarptı.
Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) ve Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) ile birlikte ortak bir çalışmaya başladıklarını duyurdu. Emekli Tahlisiye eğitimi almış kahraman madencilerimizden bir ekip kurulacak ve ABB tarafından finanse edilerek memleketimize bir gelir kaynağı oluşturulacak. İşin ekonomik boyutu ve Zonguldak'a maddi girdilerini takdir etmekle birlikte bu yazı özelindeki asıl konumuz her türlü afete karşılık hazırlıklı olabilme bilincinin aşılanması ve birilerinin kalkıp artık bu konuda fiili adımlar atmasıdır. Tam 1 yıl önceki " Zonguldak – Deprem - TTK" başlıklı yazımda bu konuya detayları ile değinmiştim. Malumunuz unutmuş olabilirsiniz ancak 24 Ocak' da ülkemiz bir doğal afet yaşadı, Elazığ merkezli bir deprem oldu ve bir çok can yitirdik.
Geçtiğimiz sene sel, deprem ve can kayıplarına sebep olan doğal afetler ülkemizi sürekli yokladı. 1999 Depreminden itibaren her an büyük İstanbul depremi bir adım daha bize yaklaşıyor. Yine önceki yazılarımda ifade etmiştim; İstanbul' a deprem anında yardım Anadoludan gelecek. Anadoluda ise en kalifiye personel ve emeklide olsa işgücü ilimizde mevcut. İstanbul ülkemizin ekonomisinin merkezi; bu nedenle bugün atılan adımlar ilerisi için kıyas kabul edilemez değerde önemli olmuştur.
28 Şubat Sivil Savunma Günü öncesi olan gelişmeler umarım diğer kurumları, yöneticileri hatta mahalli idarecileri de motive eder, onlarında bir adım atmasını sağlar.
2021 Afet Eğitim yılı ilan edilen dönemde umarım devletin kurumları, özel kurumlar, yerel yönetimler ve bu konuda elinden iş gelen herkesi bir araya getirilerek afetlere karşı ülkemizin destek gücü hep hazır olur.
Afete hazır olamayan yönetimler acı kayıplar yaşadıktan sonra kimsedenaffeti beklemesin.
Ve biz…
Vatandaş olarak her türlü bireysel önlemi almalıyız. Hep birlikte gördük günlerce elektrik kesintisi yaşadık, sularımız akmadı, ısınamadık. Yollarımız bir süre kapalı kaldı. Bu sadece bir kaç gün içinde yağan kar ile oldu; bu sebeple Allah muhafaza deprem, sel ve farklı bir afette karşı karşıya kalmadan gıda, sağlık, temizlik malzemeleri yedeklenmeli, mümkünse bireysel olarak kendimizi ilk yardım konusunda ( sertifika alarak) belgelendirmeliyiz. Ömrümüzde kaç defa lazım olacak demeyin; ben 10 yılda 10 dan fazla duruma şahit olup, müdahale ettim.
Hazırlıklı olmakta fayda var.