Solcular, samimiyet, kutlu doğum

Abone Ol
Yerel seçimleri hayırlısıyla geride bırakıp, Cumhurbaşkanlığı seçimi için tartışmalara başladık. Aslında, geride bıraktıklarımıza baktığımızda, siyasetin etiği açısından kaybettiğimiz çok şey var.

Bir defa, ‘Kin ve nefret söylemi olmadan, eleştiri yapmak’ tarifine uyan Fikir Hürriyeti deyimi’nin ruhuna el Fatiha dedik. Fikir Hürriyeti diye, ağzı olan konuştu.

Hem de; Evinde ailesinin yanında konuşamadıklarını sokakta, mikrofonda konuştu!

Aslında, Fikir Hürriyeti’ni sürekli tahrif (Bozan) ve tezyif eden(küçülten), bizim dünya da eşi benzeri olmayan ‘medar-ı iftiharımız’(!) solcularımız oldu.

Savunduklarını, bir türlü yaşayamadılar.

Eskiden olsa, Amerikan şirketi olan Twitter’i savunmazlardı. Şimdi, istediklerini rahatça karaladıkları için olsa gerek, oyuncakları elinden alınır korkusuyla ‘Amerikancı’ pardon ‘Twitter’ci oldular. Eskiden olsa; Amerikan Topraklarında konuşlanıp, Ülkemizi karıştıran

F Tipi’ne karşı da eylem yapar, hatta ‘O’nun yüzü suyu hürmetine(!); 6. Filo’yu protesto eder (1968) askerini denize atarlardı!

Eskiden olsa; Devlet’in güçlülüğü, Millet’in mutluluğu için Köprü, tünel, kanal, havaalanı, santral yapmaya karşı olmazlardı. Hat ta, Emperyalizm’in etkilemesiyle (Manipülasyon), nümayişler(gösteri) yapıp, ekonomi’yi zarara uğratmazlardı.

Demokrasi’nin (her türlü ideolojik baskı altındaki aklın özgürlüğe kavuşması) olmazsa olmazlarından biri olan Seçim için, proje bazında çalışma yapıp halkın önüne çıkar, kaybedince, şaibe bahanelerinin ardına sığınmazlardı.

En önemlisi, eskiden solcular, Emperyalizm(sömürü)den kurtulmak için bozuk düzeni yıkıp, yeni düzen kurup, Ülkeyi kalkındırmayı hedeflerdi.

Bana göre; Kara Eylül (12 Eylül İhtilâlı) sonrası bundan vazgeçtiler.

Çünkü, kendilerinde devrim (düzen değişikliği) yapacak güç ve atraksiyonu görmediklerini gördüler. Türkiye’nin birçok yerinde kurtarılmış bölgeleri vardı. Değil Karşı görüş, polis’in bile giremediği.

Sonra… Bir düdük çaldı. Evli evine, köylü köyüne… Evi olmayan, …

Şimdi bakıyorlar ki; Değiştireceğiz dedikleri düzeni, bir Milliyetçi - Muhafazakâr değiştiriyor.

Hem de, baskı ile değil. Sekiz seçim üst üste, Elek’ten (sandık) geçirip…

Bu topraklarda (Selçuklu, Bizans, Osmanlı) ilk kez Halkoyu ile Başbakan olup Ülke’ye Demokrasi’yi getiren bir sağcı (Celal Bayar) değilmiydi? Sıkıntı oradan başlamış.

Yeni seçim (Cumhurbaşkanlığı) arifesinde, yine aynı terane ile karşı karşıyayız.

Son seçimde % 46 oy alan bir parti Genel Başkanı’na ‘Cumhurbaşkanı olamaz’ deniyor. % 55 oy alsa bile olamaz!..

Neden? Bu topraklarda (Selçuklu, Bizans, Osmanlı) ilk kez bir Politikacı, Halk oy’u ile Cumhurbaşkanı olacak. Kuvvetle Muhtemeldir ki, bu bir Milliyetçi - Muhafazakâr olacak.

Entelektüel(Münevver-Aydın) geçinip, her fırsatta ortalığı karıştırıp, halkın huzurunu bozup, ülkeye maddi zarar verdirmeye rağmen, nasıl oluyor da, iktidar olamıyoruz’ un saldırganlığı bu, ‘Tayyip Cumhurbaşkanı olamaz’ feryatları.

Bu samimiyetsizlikten başka bir şey değil.

Hal bu ki, Siyasetle uğraşanların, dikkat edecekleri en önemli husus, samimi olduklarını halk’a hizmet’le göstermeleridir.

Olaylar karşısında zihinsel ve ahlâki eğilim gösterebilme yeteneği (Entelektüellik), samimiyetle hizmet neticesi, kendiliğinden oluşur.

Yoksa; Üzerine vazife olmayan işleri öğrenip, dedikodu yapma şekline dönüşür.

Cumhuriyet’in kurulmasından bu yana, Ülke’nin geçirdiği badireler(darbe) orta da iken; sandıktan korkmanın sebebi, kendine güvensizlikten başkası değildir.

Kendi yeteneklerini göz ardı edip ya da kolaycılığa kaçıp, Emperyalizm’in (sömürü) fikri halkası olup, mevki kapmayı düşünmek, piyango milyonerliğiyle geçim arzulamaya benzer.

Olmaz mı? Olur, olur da!

SONUÇ: Samimiyet demiş iken.

Tam da 1989 yılından bu yana kutladığımız KUTLU DOĞUM HAFTASI içindeyiz.

Diyanet, yorucu bir seçim atmosferi çıkışı, hayatımızı kaplayan yapaylık, imaj, gösteriş, reklâm ve propaganda kirliliği üzerine, bu yıl hafta konusunu ‘samimiyet’ olarak belirledi.

Her ne kadar, Kutlu Doğum Haftası için; Geleneğin icadı ve ya Haftası iHıristiyanlık gibi yortusu (kutsal günü) bulunmayan İslam’ın Protestanlaşması (Liberalleşmesi) süreci ve Büyük Orta Doğu Projesinde, Amerika’nın Yeşil Kuşak Çalışmasının, günümüze uyarlanmış bir organizasyonu şeklinde eleştiriler yapılsa da…

Tema olarak Samimiyet (İçten, samimi, riyasız) herkes’in üzerinde bir daha düşünmesi gerekli bir kavramdır. Hele hele, samimiyet kaybı yaşadığımız bu ortam da.

Bütün insanlara samimiyet.

Ama önce, kendimize samimiyet.