Soma acı vatan!

Abone Ol

Yıllar önce iş-ekmek uğruna topraklarını bırakıp Almanya’ya göç eden binlerce insanın çalışma ve yaşam koşullarını, çektikleri çileyi anlatan filmin adıydı bu…

“Almanya acı vatan”

Sonra Selda Bağcan türküsünü söyledi…

“Almanya acı vatan adama hiç gülmeyi…

Nedendur bilemedum, bazıları gelmeyi…”

 

Almanya’ya ilk resmi işçi kafilesi gittiğinde takvimler 31 Ekim 1961’i gösteriyordu…

O tarihlerde Zonguldak da,  Türkiye’nin Almanyası olarak bilinirdi…

Ülkenin dört bir köşesinden gelen insanlar madenlerde ekmek mücadelesi verirken, bir kısmı da ticaret yaptı…

 

Yıllar geçti, bir zamanlar 50 bin kişinin çalıştığı devlet madenleri, rödevans adı altında özelleştirildi… Sosyal ve ekonomik hakları ellerinden alınan madenciler, özelleşen maden ocaklarında çok daha zor çalışma koşullarında kazma salladı…

 

Son15 yılda altın çağını yaşayan rödevanslı saha sahipleri, özellikle son bir yılda yaşadıkları ekonomik kriz yüzünden binlerce işçiyi işten çıkarmak zorunda kalırken, çalışanlarda maaşlarını alamadıkları gerekçesiyle iş bıraktı…

 

Aylarca işsiz kalan insanlar, bu kez Manisa’nın Soma ilçesine giderek linyit madenlerinde çalımlaya başladılar…

Çoğu göçünü alıp gitti…

Kimi de işçi pavyonlarında zor koşullarda yaşıyor…

Ama Azrail madencinin peşini orada da bırakmadı…

Zonguldak ve Bartın’dan SOMA’ya daha iyi bir yaşam hayaliyle giden yüzlerce maden işçisi ortalama bin 600 lira maaş alıyordu…

Zonguldak’ta da ihale alan SOMA A.Ş’nin sahibi olduğu maden ocağında dün saat 15.00’de yakın tarihimizin en büyük maden kazalarından biri yaşandı…

Şu an itibariyle(00.55) resmi makamlar, 157 ölü olduğunu söylüyor…

Ama gelen haberler bu rakamın çok daha fazla olduğunu bildiriyor…

İster “kader” desinler, ister “cinayet”

Bu saatten sonra kimin ne dediğinin ne önemi var ki?

Ateş düştüğü yeri yakıyor…

 

Madencinin çilesini, ne de güzel anlatmış Mustafa Eğriboyun şiirinde…

 

Yanan bizdik, siz hep kömür sandınız,

Bizdik, kemiklerimizdi yanan.

Isıtan evlerinizi,

Odanızı ısıtan,

Yemeğinizi pişiren,

Çarklarınızı çeviren,

Bizdik kara elmasın törenlerinde övülen.

 

Biz ocaklardan hep cesetlerimi çıkardık

Siz hep kömür sandınız

Grizu patlar

Tavan çöker

Tanrı korur

Tanrı esirger

Kadere söven gazeteleriniz

Unutuluruz sonra

Yenilenir vardiyalar

Mezarlarımıza döneriz yine

Kendimizi kazarız orada

Siz yaşayasınız diye

 

Bir gün yine çıkacağız ocaklardan

Bu kez başka olacak ama

Güneşi, güneşimizi taşıyacak

Şimdi ölülerimizi taşıyan ellerimiz

Isıtacağız dünyayı hiç sönmemesine

Duyuracağız insanlığımızı

Gücümüzü duyuracağız

Biz de ısınacağız

Biz de ısınacağız.