Neredeyse koca bir yıl oldu uyumlanmaya çalışıldığımız bu
yenidünya düzenine doğru sürüklenmeye başlayalı.
Kimi zaman bilinmezlikten korktuğumuz, kimi zaman ise korkutulduğumuz için elimizden geldiğince uyum göstermeye çalıştık bu sürece çünkü hiç beklemediğimiz bir anda, ciddi bir ölüm kalım savaşının içinde bulduk kendimizi.
Deneyimlemek zorunda bırakıldığımız süreç, bir muamma olarak tarih sayfalarında sorgulanmamak (!) üzere yerini alacak, hoş sorgulansa da bir işe yaramayacak nihayetinde, olan oldu ve ölenlerimiz öldü, ölmeye de devam ediyoruz.
Müsebbibi kimler, bu gerçek anlamda bulunamayacak belli ki.
Sorumsuz ve bencil olanlar kendilerinden ödün vermeden, burunlarının dikine gitmeye devam ettiler bu süreçte.
Üstelik senin, benim yaşam hakkımı riske atarak yaptılar bunu.
Sevdiklerimizden uzak kaldık, evlatlarımızı torunlarımızı, göremedik, kavuşamadık bir türlü birbirimize. Çoluk çocuk perişan oldu ve koskoca bir yılı da böylece arşive gömdük.
Aslında hem kendimizi, hem karşımızdakileri düşünmek zorundaydık, diğer duyarlı insanlar gibi bizde öyle yapmaya çalıştık kısacası.
Adeta bir psikolojik savaşın içine itildik.
Ha bugün, ha yarın derken, sinir uçlarımız iyice zayıfladı, birbirimize tahammül etmeyi toleranslı olmayı neredeyse ortadan kaybolma noktasına getirdik, ilişkilerimiz de bir nevi uzatmaları oynuyoruz birçoğumuz.
Belli ki tükenmeye başladık, abus sabuk düşüncelere meyletmeye, zihin yorgunlukları yaşamaya bir de…
Daha kırıcı daha tahammülsüzüz biz insanlar birbirimize karşı, kan bağı olsun olmasın iletişim kurma zorunluluğu olduğumuz herkesten nefret etmeye başlıyoruz bir süre sonra, süreç sahiden de buraya doğru gidiyor.
İşte bu kadar ciddi bir sınav verirken, birkaç günlük de olsa teselli bulduk işleyişini her şeye rağmen dürdürebilen bu gezegenden.
Ekolojik sistemin değişime uğradığı, mevsimlerin kaybolmaya başladığı söylenilen bir zamanda, kış geldi aynı sorumluluk bilinciyle.
Doğanın gerçekten bir mucizesi olduğunu düşündüğüm bembeyaz kar taneleri düşmeye başladı göklerden.
İşte bütün bu kısır döngünün içindeyken, kimsesizler, evsizler, sokak hayvanları, yoksullar ve zor koşullarda çalışanlar olmasına rağmen, yüreğimizi hafifletmek istercesine buna da uyum sağladık hemen.
Kabul edelim bize çok iyi geldi, (KIŞ ) hazırlıklarını yapmayan yerel yönetimlere rağmen, her yaş gurubundan insanlar gece gündüz doyasıya tadını çıkarttık kar yağışının.
Eee o kadarcık da olsun, mutfak salon arası yaşıyoruz hanidir. Hayallerimiz ve hayattan beklentilerimiz alıp başını gitti. Başka bir yolculuğa evriliyoruz bunu da deneyimledik.
Elimizde avucumda ne varsa yarına dair tuz buz oldu zaten.
Buraya kadar ki kısmı, bu zor günlere bir mola niteliğindeydi san ki.
Yirmi birinci yüzyıl, uzay çağı falan havada asılı kaldı, bütün ilkelliğimizi yeniden güncelledik.
Elektrik kesintileri, ona bağlı su kesintileri, yolların özellikle ara sokakların, mahalle aralarının ve köylerin yaşadığı sıkıntı elbette üzücüydü. Hijyen diye yırtındığımız bu salgın sürecinde çöp dağları ise ayrı bir muammaydı.
Bizdeki işleyiş çarkları her zaman arızalıydı zaten, bu defada aksi olmadı, yine yaşayarak, görerek deneyimledik fakat çözüm noktasında yine geç kaldık, yine beceriksizdik, yine ders almadık.
Biz galiba en çok eleştirmeyi, birbirimizi ötekileştirmeyi beceriyoruz.
Hiç kimse geçmişinden ders çıkartmıyor ki, minnet etmiyoruz tecrübe denilen yaşanmışlıklara.
Yine elimize yüzümüze bulaştırdık, bu hem merkez, hem de ilçeler açısından böyleydi ne yazık ki.
Bu coğrafyanın dört bir yanından şikâyetler memnuniyetsizlikler medya üzerinden kendini duyurdu.
Bizler, en çok da egosu gereksiz yüksek insanlar, ben nerde hata yapıyorum sorusunu kendimize soramadığımız müddetçe ve denetimini adamakıllı yapmadığımız müddetçe çarklar yine tıkır tıkır işlemeyi bilmeyecek. Takılacak işte böyle iş bilmezliğimize.
İnsan kayırmadan, vatandaşına hizmeti esas alan bir algının oluşmadığı her mecrada, korkarım ki bu böyle olmaya da devam edecek.
Üstü örtülen her hata, daha çok büyütüyor kendini ve sınavımız oluyor.
Eskilerin bir sözü vardı ‘’Suç kürk olsa kimse üstüne giymez’’ derlerdi.
Önce kendimizle yüzleşelim, nerde hata yapıyorsak, telafi şansı halen daha varken çözümüne odaklanalım. Birbirimizi yemekle çözülmüyor bu işler, icraat için biraz da olsa sorumluluk bilinci gerekiyor…
Bir de şu kibirlerimizi üstümüzden çıkartmak…