TECAVÜZ, YARGI, BAŞKANLIK

Abone Ol
 
Gezi ve 17-25 Aralık kalkışmalarından sonra ‘Türkiye yeniden kuruluyor’ diye yazmıştım.
Kurtuluş Savaşı’ndan günümüze, Emperyalizm’in iliklerimize kadar işlediği günlerden geçtik.
Jeo- politik itibarıyla bulunduğumuz coğrafya, güçsüz olduğun süre, ‘bizi bize’ bırakmayacakları bir alan. Her fırsatta, içerden ve dışarıdan yapılan operasyonlar, Türkiye’nin güçlenmesini engellemek üzerine planlı.
Edebiyat’ta ‘müttefik’, Siyaset’te ‘stratejik ortak’, Sosyalite de ‘kapı komşu’ gibi yakıştırmalar hep çıkara dayalı ve çıkar olduğu müddetçe geçerli oldu.
Asker ve bürokrasi de ‘vesayet’e dönen ‘yerleşik yapı’ her an için ‘olağanüstü’ ve siyasete sıkıntı verir duruma geldi.
En son ‘15 Temmuz darbe girişimi’ bazı şeyleri biraz daha net görmemize neden oldu.
Ancak; bu ‘bir an için’ oldu.
Lay lay lom havasında geçen ‘Demokrasi nöbetleri’, ‘Yenikapı ruhu’ ile yapılan İstanbul Mitingi ve TV’ler de‘atılan ‘birlik nutukları’, uzun sürmedi.
Akabinde, sanki düğmeye yeniden basıldı. Milletçe yine, fabrika ayarlarına dönüverdik…
İçeride İşsizlik, Emeklinin sıkıntısı, ahlaki erozyon yetmiyor gibi, FETÖ, PKK, IŞİD hep birlikte saldırmaya başladı. Suriye-Irak sınırında Emperyal güçlerin ayak oyunları derken…
Bunca sorun yetmiyor gibi, bir de kendimiz sorun yaratmaya başladık. İktidar ve muhalefetiyle… Yeni kapı ruhu bir celse de bitti.
Anayasa değişikliği bahane edilip, örf-adet ve gelenekler itildi.
Siyasi çekişme ‘birbirine tezgâh’a dönüştü.
Hadi diyelim ki: Meclisteki siyasi partilerden biri, bölücü örgütten kopamadı ve hak ettiği tavrı gördü. Peki, diğerlerine ne demeli! İktidar ve muhalefeti ile…
Devlet’in üzerinde yükseleceği hukuk ve özgürlükler alanını birlikte düzenleyip ‘yeni anayasa’ yapmak o kadar mı zor! Herkes kendine göre Anayasa isterse, elbette zor olacak…
Allah aşkına, paylaşılamayan ne?
İktidar koltuğunda oturmak, Devlet’in geleceğinden daha mı önemli?
Öteden beri düstur olan “devlet’i yaşat ki, insan yaşasın” sloganı ne oldu?
Millet’i birbirine takmanın ne manası var?
FETÖ tehlikesi henüz bitmemişken, ‘cami cemaati’ dışında, en az on çeşit din’i yapılanma sürerken, çeşitli bahaneler ile sürtüşmek, birlik beraberliği bozmak niye?
Parlamenter sistem, Başkanlık sistemi, Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi…
Meclisteki partilerin hedefleri, bana göre ‘Ülke’nin üzerinde yükseleceği, evrensel normlar yanında kendi örf, adet ve geleneklerimizin yer alacağı bir anayasa yapmak değil.
Hepsi, bir şekilde iktidar koltuğuna tutunmak için münazara değil, münakaşa dozunu yükseltiyorlar.
Netice de Liderlerin, koltukta kalabilme kavgasından başka bir şey değil bu…
Ülke’nin içinde bulunduğu şartlar belli. Çıkış şekilleri de belli.
Ne var yani, parlamenter sistem de sıkıntı varsa güçlendir.
Ne var yani, adının illaki Cumhurbaşkanlığı sistemi olması mı lazım?
İlla ki Arap’ın ‘yallellim’i gibi ‘benim dediğim dedik’ diye tutturmanın ne manası var?
Bakıyor musunuz manzaraya? Özgür Parlamento konusunda ‘dert’ anlatan var mı?
Sosyal Demokrat Parti’den ‘Milliyetçi Demokrat’ olanına kadar, ‘Milletvekillerini parti tabanları belirlesin’ deme cesaretini gösteren var mı?
Milletvekillerini parti tabanları belirlerse, ‘Özgür Parlamento’ oluşur.
O zaman, lider Sultası biter. Parmakçı Milletvekili olmaz.
Kavga’ya bak! Sistemin adı şu olsun, bu olsun
Kimi kandırıyorsunuz? Milletvekillerini sen parmakla belirledikten sonra, adı ne olursa olsun.
Milli İrade hikâye
Sen seç, mevcut’u halka oylat.(!).
Milli İrade, halkın yerine düşünmek, halkı enayi yerine koymak mı?
Milli İrade, halkın kendi belirlediklerini yarıştırıp, sandıktan çıkartmasıdır.
Atatürk Şapka Devriminde ne yaptı?
Milletin karşısına geçip, ‘bu şapkadır’ deyip, önce kendisi giymedi mi şapka’yı?
Alın ulan size şapka’ deyip halkın kafasına geçirmesini bilmiyor muydu?
Bu gün öyle mi?
Kanun çıkartacaksın ‘al sana kanun’. Anayasa yapacaksın, ‘al sana Anayasa…’
SONUÇ:
İçinde bulunduğumuz şartlar, gelecek açısındankimi kaygılandırmıyor?
Siyaset, Halk’a hizmet etmek ve Devlet’i yönetme sanatı değil mi?
Diğer bir bakışla ‘Devlet, millet’in örgütlenmiş hali değil mi?
Neden korkuyorsunuz, Özgür Parlamento’dan?
Neden korkuyorsunuz, çıkarılacak bir kanunu milletin önünde tartışmaktan?
Neden korkuyorsunuz, tane tane anlatmaktan. Torbayla geçirmek, hangi mazi’de var?
Güçlü yargı’nın(tarafsız ve bağımsız) kime zararı var?
Yargı’ya en büyük zararı FETÖ vurduğu kesin değil mi?
Peki, bu gün süren Cemaat yapılanmalarına karşı hangi önlem alınmıştır?
Bence en iyi cemaat, cami cemaatidir.
Demokratiklik açısından, mevcut partilerin hiç biri, demokratik değildir.
Yapılan sadece ve sadece, ‘demokrasi edebiyatı’ yapıp, halkı kandırmaktır.
Gölgesinden korkmayan lider, halkına saygı duyan liderdir.
Halkına saygı duyan lider, ‘özgür Parlamento’ yaratacak yasaları ortaya sürecek liderdir.
Yasama- yürütme- Yargı arasında kavgayı değil, bağımsız ve tarafsızlık ilkeleri çerçevesinde çalışmasını organize edecek liderdir.
Türkiye’nin, yılların birikimi olan bağırsaklarını temizlemesi tamam…
Türkiye’nin yeniden kurulması tamam…
Ancak, zaman kaybı ötesinde, birlik- beraberliği bozan; kısır çekişme ve koltuk kavgaları külliyen yanlış