Yarına plan yapmayın. Günü yaşayın. Yarın ne ile, nasıl gelecek belli değilken, neyin planını yapıyoruz ki demeye başladım son günlerde.
Yok! İlla ki yarının tapusunu almışız gibi kafa yoracağız her şeye.
Ev alacağız. Araba alacağız. Eşya değiştireceğiz. Gidemedik, yapamadık derken bir de bakmışız ki ömür bitivermiş.
Bu hırsımıza kızıyorum çoğu kez: zaruret dışına nefsimize yenilip de neden çıkıyoruz diye. Nedir zaruret? İşte bütün mesele bu. Aç karına göre bir yudum su, bir dilim ekmek. Tok karına göre bir tabak meyve, tatlı veya köpüklü bir kahve olabilir.
Zaruretin sandığım gibi aç karına bir dilim ekmek olduğu değilse ya!
Mutsuzluklar buradan doğuyor işte; ölçüsü herkese göre farklı.
Birisi gibi olma yarışı bize bu zarureti başka yüzle ve farklı gösteriyor ki hep alma derdindeyiz.
Nereye kadar? Belli değil.
Gücümüz yettiğince desem yalan söylemiş olacağım. Gözümüz doyduğunca diyeyim. O da doyarsa.
Dünyaya geliş nedenimiz insan olarak yaşamaksa eğer, başımıza gelenlerin de bir sebebi olduğunu bilmeliyiz. O sebepleri kendi ellerimizle yarattığımız da bir gerçek. Önce tedbir sonra tevekkül etmektir işin aslı.
Komşu evindeki bir toplantıda konuşulanlar yazdırdı bana bunları.
Ve şu soruya cevap arandı: Allah bizleri neden eşit şartlarda ve aynı duyguda yaratmadı?
İstese bir tornadan çıkmış gibi yaratabilirdi. Savaşlar, cinayetler, haksızlıklar, ki, nefret olmayabilirdi.
Cevabı şöyle oldu:
Yaratmadı çünkü farklılıklar bizim sınavımız olacak. Yaşam gayemiz, sebebimiz olacak ki dersimizi güzel çalışalım. Her şeyin zıddıyla dengeyi dengede tutalım.
Hayat sahnesindeki insan rolümüzü ne kadar başarılı oynarsak, o kadar alkış alacağımız kesin. Buna ilaveten denildi ki, bir sınavın sonunda verilen karne başarıya nasıl kanıt oluyorsa, yaptıklarımızın sonucunda da yaşayacağımız eza veya sefa da sonuçların kanıtı olacak.
Başa gelen her müsibet, daha kötü şeylerin olmaması adına bizim uyarıcımızdır.
Bu uyarıyı görelim, duyalım yeter ki.
Anlaşılan o ki, insan olmak zor zanaat.
Her an yardıma muhtaç duruma düşebilir, zenginken fakirleşebilir, sağlıklıyken hastalanabiliriz.
Engeli yok yaşanacakların.
Her şey, bizim hayrımıza bir sebep kılınarak yazılmış oluyor.
Anlayıp okumaksa bize düşüyor.