Topla Parayı, Al Havayı!

Abone Ol

Yerel basının, kent ve bölge sorunlarına olan duyarlılığı, ülke sorunlarına olan ilginin bir adım önündedir. Ne var ki yerelin gündemi çoğu kez ülke sorunlarından da bağımsız değildir. Ancak bu sorunları yerel ile devşirmek ve bütünleştirmek de bazen yürek bazen de donanım ister. Çünkü yazınız bir birikim, birikimse araştırma ihtiyacı duyar çoğu kez.Nalıncı keseri değil, gerçeğe dikkat çekmektir yazarın hedefi. Yoksa işin kolayıdır, o şöyle demiş, bu böyle demiş benzeripolemiklerle dalkavukluk ve yanaşma yarışmasına girmek. Örnekleri çoktur, sayfa dolduran kalemşorların… Yerel gündem gerçeği varsa, orada sivil toplum olarak yerelin de sorumlulukları vardır. Her ne kadar “bazıları” sivil toplumdan rahatsız olsalar da… Kentin sakini değil sahibi olma noktasında tüm kentlinin yerel gündemin orasından burasından asılma hakkı ve sorumluluğu olmalıdır.

Ülkede olup bitenlere sırça köşklerinden tozpembe bakanlar, her ne kadar istikrar ve ekonomi teranelerini okusalar da, kulaklarımız onlarda iken gözlerimiz sayfaları karıştırıyor. Bakıyorsunuz ki söylenenler ile rakamları birbiri ile örtüşmüyor. Alışkanlıklarımızdan olsa gerek,tv karşısına geçip ya da boyalı basını elimize aldığımızda başlıklarda okuduklarımızın esiri oluyoruz hemen. Sormak yok sorgulamak yok. Ama aymazlık bir kere ruhumuza işlemişse dolar kurundaki iniş çıkışlarla kişi başına düşen milli gelir safsatasını “zenginlik”le tanımlıyoruz. Ne var ki milli gelirin içeriğinin ne ile doldurulduğunu bırakın vatandaşı, iş adamı ve sanayicisinin bile bilmediği aşikardır.

 

Kişi başına gelirden söz edilir de nedense kişi başına borçtan dem vurulmaz. Zira beslenen kesimin günü kurtardığı ortamda borcun kimin sırtına bindiğinin pek de önemi yoktur.

Cumhuriyetin tüm kurumlarının özelleştirme tezgahları ile birer birer elden çıkarıldığı, vatandaşın elindeki arazilerinin 2B oyunu ile elinden alınıp yine aynı vatandaşa para ile satılması, TOKİ’nin tehdit ve gasp ile arazi mafyası gibi davranarak kamu arazilerini talana soyunması, emeklinin, işçinin ve memurun vergiler ile bunaltılması, köylünün elindeki ürünün hiçe sayılarak saman bile ithal ettiğimiz bir ülke haline gelmemiz, kimilerinin umurunda olmayabilir. Ama sözünü ettiğimiz tüm bu gelişmelerin devlete kaynak olarak dönmesi, karşılığında ise yandaş ve yanaşmalara peşkeş çekilen devlet malının, alımının ve satımının bir değer ifade etmesi, milli gelirin alt yapısını oluşturmaktadır.

 

İşte sivil toplum örgütleri bu gerçekleri, gerekçeleri ile anlatmaya çalışmaktadır. Bir kentin sakini bile olsanız ülke sorunlarına duyarsız ve ilgisiz olamazsınız. Size dokunmayan yılan bin yaşasın kültürü diye bir şey yoktur. Aslında dokunan birçok şeyin farkında bile değilsinizdir; birileri çıkıp size gerçekleri, rakamları anlatıncaya kadar. Yerel sorunların çözümünde en önemli argümanlardan biri de “seçtiğimiz” vekillerdir. Ülkenin bir çok yerinde olduğu gibi Zonguldak’ın da iktidar partisi çoğunluklu vekilleri mevcuttur. Yerel medyamız ise başta iktidar partisi olmak üzere tüm vekilleri “kendilerinin izin verdiği” ölçüde takip etmektedir. Tahmin edeceğiniz gibi iktidar vekilleri ballandırılıp pullanırken, muhalefet vekilleri “soru önergesi” taciri olarak yaftalanmaktadır. Zaten özellikle köşelerinde bunu gündeme getirenler için “soru sorulmamalı, sorgulanmamalıdır”. Kendi yediği herzeleri örtbas etmekte “basını” kullanmaktan çekinmeyenlerin, başkalarının yanlışlarına da şahin kesilivermeleri de bundandır.

 

Nitekim Zonguldak’ın iktidar kanadının iki tip vekili vardır. Bunlardan bir tanesi Türkiye vekilidir. Diğer ikisi ise Devrek ve Ereğli’den dışarıya taşamamışlardır. Haliyle Zonguldak sorunlarında ihale il başkanına kalmıştır. Kıyı bucak vekil takibi sürdüren, haber değeri bile olmayan al gülüm ver gülümleri sayfa doldurmak ve yanaşmak adına gündemine taşıyanlar, basit işlerden bile kendilerine görev çıkarmaktadırlar. Nitekim dayın vekil bile “Doğalgazı getirdik, Mithatpaşa tünelini açıyoruz, yollar tamamlanacak bunları biz yapıyoruz” diyebilecek kadar akıl tutulmasından yoksun bir reklam menüsü sunmaktadır bizlere. Oysa ki doğalgaz bir lütuf değil, “kendileri” için bir zorunluluk ve kentimiz için ise bir talihsizliktir. Ya olur mu? Havamız temizlenecek. “Hadi ordan!” derler adama. Sayın Başbakan’ın benden çevreci kimse yok demesi kadar aldatmacadır doğalgazı savunanların çevreciliği. Çatalağzı’nda, üstelik de ithal kömüre dayalı termik santralleri peşi sıra açtırmanın, ÇED raporlarını yandaşa sunmanın, yargı süreçlerini baskıya dönüştürmenin “çevreciliği” açıklanır değildir.  Kent için kalıcı çözümler sağlayacak Lavuar sahasını “kendi belediyesine” saklayan, Filyosl’u ise yalana ve talana terk eden bir iktidarın, Mithatpaşa tüneli ile kentin hangi sorununa çözüm getireceği ise halen tartışma konusudur. 

Peki ne yapmalıdır?

Başta iktidar vekillerine ve her fırsatta onlara bir avuç tuzla koşanlara, Devletin 2013 Yılı Yatırım Programından sayıları sunalım. 

İftiharla sunduğumuz bir söylem vardır hep; Zonguldak harcadığından çok kazanmaktadır. Maliye Bakanlığı verilerine göre Zonguldak, önceki yıllarda olduğu gibi 2013 yılının ilk çeyreğinde,  devlet hazinesine gelir anlamında katkısı olan 10 ilden biridir. Bir anlamda gideri gelirinden fazla olan 71 il içinde değildir. Esasen bu methiye, devletin vergi gelirleri ile ilgili bir argümandır. İçinde TTK ve Ereğli Demir-Çelik gibi endüstriyel kuruluşları nedeniyledir ki, vergi geliri fazla vermektedir. Nitekim bu söylemden,  Zonguldak tükettiğinden fazlasını üretiyor anlamı çıkarılmamalıdır. Bunu söylemek için devletin Zonguldak’a ciddi yatırımlar yapması gerekmektedir. Oysa madalyonun diğer yüzü, gelir elde eden bir kente yatırım yapılmadığını da gözler önüne sermektedir. DPT Müsteşarlığınca yayınlanan 2013 Yılı Yatırım Programı incelendiğinde Zonguldak’ın kamu yatırımları içindeki sırası ise 57’nciliktir.

2013 Yılı konsolide bütçesine kamunun yatırıma ayırdığı pay toplam 52,9 milyar TL olup; bu yatırım tutarının 27,1 milyar TL’si il bazlı yatırımları içermektedir. Bu tutar içinde Zonguldak, toplam 133,6 milyon TL yatırım ile %0,04’lük bir paya sahiptir  Geçen yılki yatırım tutarı 161 Milyon TL olup, Zonguldak’ın yatırım tutarı 2010 yılından itibaren düşüş eğilimindedir.Kamu yatırımlarının kalan 25,8 milyar TL’lik kısmı ise herhangi bir il ile ilişkilendirilememiştir. Bu yatırımları incelediğimizde ise Zonguldak’ın uzaktan yakından alakası yoktur. Düşünün ki 52,9 Milyar TL’lik bir kamu yatırım portföyü içinde, sanayi şehri, emek şehri dediğimiz kentin toplam yatırımı yüzde kaçlık bir dilim içinde ifade edilebilecektir.

 

Zonguldak için öngörülen yatırım tutarının 18  Milyon TL’si Tarım, 2,6 Milyon TL’si Madencilik, 24,5 Milyon TL’si Enerji,13,6 Milyon TL’si Ulaştırma, 3,5 Milyon TL’si konut, 40,6 Milyon TL’si Eğitim, 10,8 Milyon TL’si Sağlık ve 20 Milyon TL’si de diğer yatırımlara ayrılmıştır. Bunun da önemli kısmı Ceza ve İnfaz Kurumları yatırımlarına ayrılmıştır. Görüleceği üzere, Zonguldak için turizm ve imalat sektörlerinde kamu yatırımı öngörülmemiştir. Eğitim yatırımlarının 31 Milyon TL’lik kısmı ise BEÜ ve Yurtkur yatırımlarını içermektedir.   Ekonomi Bakanlığı verilerine göre, 2013 yılı içinde Yatırım Teşvik Belgesi alan 12 yatırım projesi var. KDV istisnası alan bu projelerin toplam değeri yaklaşık 267 milyon TL olup, bunun 168 milyon TL’lik kısmı Kozlu ve Zonguldak Belediyeleri alt yapıları, Doğalgaz ve BEÜ yatırımlarına sağlanmış. Bu yatırımların 103 Milyon TL’lik makine ve teçhizat yatırımına gümrük muafiyeti sağlanırken, toplam 251 kişilik istihdam içinde sigorta primi işveren payı istisnası, faiz ve vergi muafiyeti verilmiş.

Alırken şahin olan devletimiz, verirken çok cimri davranmaktadır, Zonguldak’a.

Şimdi iktidar vekillerine sormak gerek? Onu ben yaptım sen yapmadın tartışmasından başka ne yaptınız?  Görülüyor ki, Zonguldak yatırım fakiri ve üstelik turizm ve imalat sektöründe çivi bile çakılmıyor. O toplantı senin, bu toplantı benim basın açıklamaları yerine sayıları konuşturun da biz de önünüzde şapka çıkaralım. Köşelerinde dalkavukluk yapanlara da “haklı gerekçeleri var” adamların diyebilelim. Şimdi 2014 yatırımları masada.  Hadi sizi görelim! Utandırın bizi…