Toplumsal Bir Mesele Olarak, İletişim…

Abone Ol
     
    Hayatın her alanındaki, başarılarımızı etkileyen temel unsurlardan birisi, kişiler arası ilişkilerdir. Kişiler arası ilişkileri sağlıklı olduğunda, birey daha mutlu, daha keyifli ve verimli olacağından bu durum hayatının tüm alanlarına yansıyacaktır. Kişiler arası ilişkilerin sağlıklı olmasının yolu da, doğru iletişim kuruyor olmaktan en azından, bunun için çabalamaktan geçer.  Yani iletişim beceriniz ne kadar iyiyse, o kadar sağlıklı ilişkiler kurabilir, ne kadar sağlıklı ilişkiler kuruyorsanız da o kadar doyumlu bir yaşam sürdürebilirsiniz.
   Bazen duymuyoruz, görmüyoruz, ‘’bazen seni anlıyorum, seni görüyorum’’ dediğimizde tüm kapıların açılabileceğini kaçıyoruz gözden. Bazen çocuğunuzla, bazen eşinizle, bazen çalışanınızla, bazen iş arkadaşınızla sadece samimi bir cümlenizle tüm duvarları yıkabilecekken, sadece doğru iletişim kuramadığınız için araya mesafeler giriyor, sorunlar, kırgınlıklar, kızgınlıklar büyüyor...
     Peki, nasıl doğru iletişim kurabiliriz? Nasıl sağlıklı ilişkiler yürütebiliriz?
   Zaman zaman insanlar kişiler arası ilişkilerde karşısındaki bireyin statüsüne, yaşına veya yakınlık derecesine göre iletişimde uç noktada değişikler sergileyebiliyorlar. En büyük yanılgı burada bana göre, karşısındakinin çocuk, genç ya da yaşlı oluşu, onun bir birey olduğu gerçeğini değiştirmediği gibi, mesleği, sosyo-ekonomik durumu ya da statüsü de doğru iletişim kurmak için bir belirleyici olmamalıdır. Doğru iletişimin öncelikli kuralı, saygıdır. Karşındaki insanın varlığını kabul etmek ve onu incitmeden, değerli olduğunu hissettirerek iletişim kurmaya çalışmaktır…
      Saygının ardından, gelebilecek en önemli kıstas ise bence samimiyettir. İletişim kurarken tebessümümüzün dahi samimi olmaması, yaşadığımız iletişim sorunlarında büyük rol oynamaktadır. Samimiyetten uzak kurulan iletişimle, sağlıklı ilişkiler kurulamaz, özellikle bu durumu çocuklarda daha belirgin olarak gözlemleyebilirsiniz. Genellikle çocuklar kendileriyle samimiyetsiz, iletişim kurulduğunu hissettiklerinde yani karşısındaki birey içten gülmeyip, içten konuşmadığında, iletişime devam etmez.
        Karşımızdakini anlamaya çalışmak, anlamak istemek yani empati kurmak ise iletişim becerimizi güçlendirecek bir başka önemli unsurdur. Karşımızdaki insanı anlamak için değil, sadece cevap vermek için dinliyor olmamız sorun… Ön yargılarımızdan sıyrılıp, anlamak, sorunları çözümlemek, kendimizi anlatmaya çalışmak olmalı iletişimde amacımız.
           Tüm bunların yanı sıra hangi konumda hangi statü de olursa olsun nezaket, ahlak kurallarını hiçe sayarak, emir vererek, aşağılayarak, alay, hakaret, tehdit ederek iletişim kurmaya çalışmak ise bireyin kendisini küçültür, insan ilişkilerini olumsuz yönde etkiler ve dolayısıyla yaşam kalitesini düşürür. Aslına bakarsanız, çevrenizdeki bu tarz insanların özünde mutsuz bireyler olduğunu gözlemleyebilirsiniz. Bu bir kısır döngüdür ve bunu görememek ise büyük bir handikaptır.
     Peki, karşımdaki anlamadıktan sonra, ben doğru iletişim kursam ne olacak?
      Siz ayna olacaksınız… evet eğer karşınızdaki insanın doğru iletişim kuramadığını düşünüyorsanız, siz doğru iletişim kurmaktan vazgeçmeyerek ona ayna olacaksınız. Zamanla sizinle iletişim kurarken sizin şeklinizi alacak, bunu göreceksiniz. Özellikle bunu çocuklarınızda gözlemleyebilirsiniz, siz sesinizi yükselterek konuştuğunuzda o da zamanla sürekli bağırarak iletişim kurmaya çalışacaktır. Siz emir verdikçe çocuğunuzda emirler yağdıracaktır. İletişim konusunda da, sizi size yansıtacak en güzel ayna çocuklarınızdır.
       Saygıyı, samimiyeti yitirmedikçe, hayatımızdaki her insana varlığının önemli olduğunu hissettirdikçe iyileştireceğiz, iyileşeceğiz…
       Bir  insanla, bir aileye, bir aileyle, bir topluma iyi geleceğiz…
 
        Saygılarımla;
        Sultan UNCU
 
        ailevecocukpsikolojisi
         sltnuncu@outlook.com