Zonguldak; deniz ürünleri açısından Karadeniz’in en şanslı illerinden biri...
Her mevsim olta balıkçıları yanında balıkçı gemileri sayesinde deniz ürünlerinden hoyratça yararlanır,
Balık çeşitleri yanında kabuklu deniz ürünlerinden de (kum- kaya midyesi, boğarya vs).
Gıda ihtiyaçlarını karşılar.
Ancak, karadaki kaçak yapılaşma, trafik rezaleti, gürültü gibi insanları rahatsız eden kanunsuz işlere deniz de çokça rastlamak mümkün. Hele denizde, avlanma mevsimi başlamasıyla birlikte…
En büyük sorun, kanunsuz avlanma yoluyla, balık katliamı.
Önce bölgemizdeki deniz avcılığındaki rakamlarımıza bakalım.
Zonguldak ve Havalisinde su ürünleri üretimi bir önceki yıla(2014) göre % 25 artarak 672 bin tona ulaştı. Bu üretimin %51’i deniz ürünlerinden…
Avcılıkla yapılan üretim 431 bin 907 ton. Yetiştiricilikte yapılan üretim ise 240 bin 334 ton.
Rakamlar gerçekten de çok iyi. Bu rakamları, balıkçılığın sorunları ile ilgilenen özel ve devlet sektör yetkilileri de ballandıra ballandıra anlatıyorlar.
Gelelim, avlanma şeklindeki sayılara.
450 ruhsatlı Balıkçı gemisi, yedi bin ruhsat tezkeresine (1600 amatör, 5400 ticari)sahip balıkçı ile sektöre hizmet ediyor.Türkiye genelinde bu sayı 19 bindir.
Hazır elimiz değmişken, limanlarımızı da işaretleyelim.
Zonguldak genelinde beş adet’i balıkçı Barınağı( Alaplı, Ereğli, Kozlu, Kilimli, Filyos) olmak üzere karaya altı çıkış noktası bulunuyor.
Zonguldak, karaya çıkış yolu çokluğu ve balık avlanma merkezi olarak, balıkçı gemilerinin Karadeniz’de ki üs’lerinden. Buna rağmen, hem balık emekçileri hem de konuya muttali bürokratların boş vermişliği nedeniyle, avcılık, katliama dönüştürülüyor.
Hem mevsimlik göç balıklarına (palamut) hem orta su balıkları(İstavrit, çinekop, hamsi) hem de derin su balıklarına (barbun, kalkan, mezgit) sürekli saldırı ve hile uygulamaları neticesi katliam yapılmaktadır. Tarım Müdürlüğü Su ürünleri şubesi, jandarma botu ve deniz Polisi bu konuda ilgileri kadar yeterli olmaktadırlar.
Bu gün orta ve derin sularda çekilen trollerle yakalanan balıklar, şehrin göbeğinde tezgâhlarda/ seyyarlarda; yetkililerin gözleri önünde satılmaktadır.
Beş santimlik Barbunlar, trol ürünü balıklardır.
Denizlerdeki bu trol Katliamı’nın sonucu yakalanan balıklar, büyük gemilerin aldıkları ‘dandik’ nakliye kâğıtlarıyla nakledilmektedir. Nakliye merkezi ise Alaplı balıkçı barınağıdır. Alaplı Limanı, deniz derinliğini kaybettiği için, büyük kayıklar girememekte, açıkta küçük kayıklara yüklenen balıklar limana sokulup, araçlara nakledilmektedir.
Fakir fukara’nın ucuz beslenmesine karşı çıkmak ayrı, balık nesline karşı girilen katliamı duyurmak ayrı. Karadeniz’e giren küçük ya da büyük balıklar, gece gündüz kovalanıp, elekronik aygıtlarla takip, taciz ve tepelenmesi neticesi, nesilleri yok ediliyor.
On yıl önce, Karadeniz de bulunan birçok balık nesli bu gün kaybolmuştur.
Üç tarafı denizle çevrili Ülkemiz de, maalesef denizlerimiz ‘Harp Sanatı’nın yaşaması ve ülkeler arası ticaret yapılması üzerine örgütlenmektedir.
Deniz Ürünleri’nin çoğaltılması üzerine bir proje ve çalışma yoktur.
Akarsuların çokluğu nedeniyle, az tuzlu olması, her türlü balığın akınına neden olan Karadeniz, maalesef; her türlü balık katliamcılarının da hoyratça dolaştığı alandır.
Avlanmanın da bir usulü, kaidesi vardır. Hukuki ve ahlaki boyutu vardır. Bunun sorumluluğu avcılık yapanlarda olduğu kadar, bu işten ekmek yiyen, bürokrat sırtındadır. Balık katliamcılarına/ trolcülere yol vermek, destek vermek, denetlememek tüyü bitmedik yetim hakkı yemektir, ahlaksızlıktır.
SONUÇ:
Temiz doğa’nın yaşatılması bir vicdan borcudur.
Çevremizden sorumluyuz. Bu sorumluluk alanı, konutumuzun bulunduğu şehir ve sokak kadar, sahip olduğumuz değerleri de(orman, deniz, hava) kapsar.
Bu değerlerin korunmasında eksiklik yapanlar, ahlaki değerlerden yoksundur..