Dostlarım, sohbet arasında, Zonguldak’ın ahvalini de sorar bazen. Verdiğim yanıt “Türkiye kötü, Zonguldak ondan da kötü” olur genelde. İçim karararak söylüyorum ki, kötüyüz gerçekten. Yeraltı ülkesinin tanrısı Hades’in gazabına uğradık galiba. Olympos’un kudretli tanrısı, hakimiyet alanındaki gizil gücü, kendisine kafa tutup gün ışığına çıkardığımız için ilençte bulunmuş da kaderimiz, bahtımız gibi düşünsel hayatımızı da zifiri karanlıklara boğmuş sanki…
Ekmeğini aşağılardan çıkaran kentin insanları olarak “Hep aşağıda kalsınlar” diye bir beddua var üzerimizde herhalde. Aşağılık işlerle uğraşıp birbirimizi aşağılara çekmek yaşam biçimimiz çünkü. Sorun çözme kapasitemiz, madenlerin kodu gibi sıfırın da altında. Her sorun kronikleşiyor bu yüzden. Çözüm diye attıkları adımlar, her şeyi daha da içinden çıkılmaz hale getirdiğine göre, siyaset erbabına da, sivil topluma da “çapsızlık” hakim demek ki. “Oydaşma” diye bir kavram hiç girmemiş sözlüklerine…
YAPILAN ŞAKA DİYECEĞİM AMA ŞAKA KALDIRACAK YANI DA YOK
Her şeyimizde bir “olmamışlık” var. Son yirmi yılın alametifarikası “yol yapmak” mesela. Her yerde dağlar deliniyor, denizler aşılıyor, uzun köprüler kuruluyor. Gelin görün ki standartlara uygun, sürekliliği olan, 5-10 kilometrelik bir yol bile yok bizim kentte. Her gün bir başka kaza olan kavşaklar macera parkurlarını aratmıyor. Ala vâlâyla açılışları yapılmıştı oysa. Doğal plajları, sahilleri yok etme, kentin denizle bağlantısını kesme pahasına yapılan yeni yollardaysa doğaya karşı açık suç işleniyor…
Heyecan duyarak takip ediyorum, hummalı bir çalışmayla Zonguldak Kömür Jeoparkı kuruluyor. Çalışma bittiğinde, Zonguldak, uluslararası tanınırlık kadar yeni bir marka değeri de kazanacak. Kentin doğal, kültürel değerleri, endüstri mirası yeniden araştırılıyor, broşürler basılıyor, tanıtımlar yapılıyor. Diğer yandan da Unesco’ya sunulan listede “dünya mirası olarak korunması gereken” ne varsa çevresinde uğursuz projeler geliştiriliyor. Yapılan şaka diyeceğim ama şaka kaldıracak yanı da yok…
HER ŞEY “MIŞ” GİBİ BU KENTTE
Eren Holding’in redevanslı sahalardan kömür alacağı haberi, kentte, sevinç nidalarıyla karşılanıyor. İktidar partisi mensupları sorunun kendi çabalarıyla çözüldüğünü söyleyerek kasım kasım kasılıyor. Benimse aklım duruyor. Tüm prosesi bir kömür tipi üzerine oluşturulmuş santrallerde farklı tipte kömür yakmak, daha fazla zehir solumak anlamına geliyor çünkü. Benzinli bir araca dizel yakıt yükleyip keyiften göbek atan kıt akıllılardan daha beteriz de kimse ahvalimizi bilmiyor.
Nasıl bir iştir anlamadım gitti. Her şey “mış” gibi bu kentte. Hoş son zamlardan sonra zaten gidemez olduk da, misafirlerimizi yüzümüzün akıyla ağırlayacağımız bir mekân bile yok bu kentte. Eli ayağı düzgün bir dinlence alanı gibi, kendimizi geliştirebileceğimiz bir kültür mekanı da yok. Zonguldak Belediyesi Kültür Merkezi iğdiş edildi resmen, şimdi de Maden Mühendisler Odası aradan çıkarılıyor. Yaşam kalitesiyse sözcüğün tam anlamıyla yerlerde sürünüyor. Bunlara bakıp, nasıl iyi diyeyim kentin haline?