Umut
Yeni yıldan, yeni günden yeni arkadaştan, belki yeni bir yerleşim yerinden, yeni yönetimden kısacası yeni olan her şeyden umut bekler olduk.
Tecrübe denilen şey aslında eskiyerek biriktirdiğimiz yaşanmışlıkların öğretilerinden oluşmaz mı?
Yani eskidikçe bilgeleşmez mi insan?
Eskidikçe olgunlaşmaz mı?
Tecrübe denilen o yaşam ve akıl öğretisinin bu denli can yakabileceğini düşünemedim ne yazık ki.
Sağlam temeller üzerinden birikimler yapmaya gayret gösterirken, kaypaklaşanın zemin değil de insan türünün ama bazılarının defolu ve ne yazık ki arızalı çeşitlerinden mevcut olduğunu gördüm. Arızalı ürünlerin tamiri olur değil mi? Bizim ırk da bu bile mümkün değilmiş onu gördüm.
Yaşadığımız dünyada her hangi bir mesleği tercih ettiğinizde, hani şu yaşanmışlıklarla tecrübe edilen birikimlerin, yani duayen olarak nitelendirilenlerin gölgesine sığınıyorsunuz ister istemez. Çünkü yol alabilmek için tecrübeli rehberlere ihtiyaç var.
İnsan ırkının çok sık değişkenliği ve duruma göre menfaate göre çark edebilme yetisi bütün arşivlere düşmüş doğrular tezini çürütüveriyor.
Yolunuzu çizip istikametinizi belirleme lüksünüz kalkıveriyor ortadan.
Niye bu kadar sık serzenişte bulunuyorum bunu sormaya başladım kendime bu günlerde.
Kendimce cevap tesbitlerim var elbette duruma dair.
İçinde yaşadığımız coğrafyanın kısır döngüye dönüşen çıkmaz sokak etkisinden nasibimi alıyor olabilirim mesela.
Yerel yönetimlerin, siyasi çeşitliliğin, kendi içinde vuruşan anlayışından süzülenler, benimde doğal olarak aynı havayı soluyor olmam sebebiyle etkiliyor sanırım beni, işte bu yüzden serzenişler ardı arkası kesilmeyen çıkmazlıklar doğuruyor.
Bunun etkisi daha ne kadar sürer bilemiyorum belki de sonsuza kadar sürecek.
Gelişime ve değişime olan tepkimiz, bu yolda cesaretli olanlara taktığımız kulplar ve sıfır destek cimriliğimiz daha çok başımıza bela olacak gibi geliyor bana.
Teknolojinin hayatımızın her alanına kolayca girebildiği bir zaman diliminde, birbirimize karşı biriken öfkemizi göremiyor olmamız çok acı.
Yeniliklere açık olarak görünmeye pek hevesliyken, eskittiğimiz yaşam tecrübelerine yeteri kadar sahip çıkamamak da yine çok acı bana göre.
Yeni bir giysi sadece satın alıncaya kadar yeni, giymeden dolabınızda asılı kaldığı anda bile eski, tıpkı yeni gelen yıl gibi, o bile ilk saatinden sonra eskimeye başladı.
Tecrübelerime yaşanmışlıklarımın totalinde baktığımda ders çıkarabileceğim çok doneler görüyorum. En önemlisi güven sorunu yaşıyor olmam. Oysa yaşamın her alanında güven duygusu olmak zorunda.
Çok ama çok ince bir çizgi şimdi benim penceremden baktığımda güven duygusunun karşılığını oluşturan sıcaklık derecesi.
Bu günlerde yaşadığımız mevsimine çok yakışan karlı soğuk havalar gibi üşütüyor güvensizlik, karlar dağlar da yakışıyor hayata, güven ise gerçek insanlara duyulunca bir anlam ifade ediyor.
İçinde yaşadığım coğrafyamın, yönetiminden siyasetine kadar, sanatından sosyal yaşamına kadar bocalama döneminden geçtiğini düşünüyorum. Birbirimize olan tahammülsüzlüğümüzün alıp başına gitmesine özlem duyuyorum. Ötekileştirme çabalarının yanı sıra, bizden olmayana can suyu bile yok saçmalıklarından arınamadığımız sürece, arşivlere düşen tecrübelerin ne kendimize ne gelecek nesillere nede insanlığa hiçbir faydası olmayacak.
Demem o ki !
Lafı çok geveledimse kusura bakılmasın, tecrübelerine saygı duyup ta gölgesine sığındığım duayen kabul ettiklerim daha fazla hayal kırıklığına uğratmayın beni.
Burayı bu kenti bu kentin değerlerini eskittiğimiz taktirde yenisiyle değiştirme şansımız yok. Tecrübelerimiz baş tacımız olsun, utançlarımız değil.