Unuttuklarım

Abone Ol

Kimi zaman telaştan, kimi zaman zamanlama hatası yapmamak için yazmak isteyip de yazamadıklarım oluyor…

Bazen de unuttuklarım…

Geçtiğimiz koca hafta boyunca biraz tembellik, biraz da ruh halim yüzünden bir türlü gitmedi parmaklarım klavyenin tuşlarına…

Okuyunca “yakışmadı” dediğim bir makaleyle başlayayım.

Yeni Adım’da Akay Turan’ın Kilimli eski Belediye Başkanı Ali Aslakılıç hakkında kaleme aldığı yazıdan bahsediyorum. 30 yıllık mesleki deneyimi olan bir gazetecinin patron politikaları çerçevesinde makale yazmasını anlamlandıramıyorum.

Aynı Akay Turan, eğer Yeni Adım Gazetesi’ndeki köşesinde Kilimli Belediye Başkanı Seçkin Özdemir’in bir türlü bitmek bilmeyen hurda hırsızlığı davasını da haber yapabilme cesaretini göstermiş olabilseydi bugün bu yazıyı yazmazdım. Aslakılıç’ın, Halkın Sesi ile olan ortaklığına rağmen hem ben hem de arkadaşlarım onu öven tek bir ifade kullanmamaya özen gösterdi bu gazetede…

Bakın bugün Zonguldak Ağır Ceza Mahkemesi’nde hurda hırsızlığı davasının 11’inci duruşması görülecek. Her seferinde sudan sebeplerle ertelenen davanın bitiminde verilecek olası bir ceza, Seçkin Özdemir’in siyasi kaderini de tayin edecek. İddianameyi okuyan ortalama zekadaki herkes, devletin nasıl soyulduğunu, Seçkin Özdemir’in başının nasıl bir belada olduğunu rahatlıkla anlayabilir.

Bence Demir Medya’nın yeni prensi Akay Turan, Ali Aslankılıç’ın CHP’den aday gösterilmemesi için milli mücadele veren patronuna şirin gözükmek kaygısıyla köşe yazmak yerine daha toplumsal konuları ele alırsa yarın bir gün yazdıklarından utanmak durumda kalmaz…

***

Ben yazmayı unuttum ama siz eminim hatırlarsınız…

Halkın Sesi, günler önceden CHP’nin Çaycuma Belediye Başkan adayının Bülent Kantarcı olacağını iddia etmişti. Kantarcı’yla ilişkileri herkesçe bilinen Pusula, hem de Bülent Kantarcı’nın ağzından haberi yalanlamıştı.

Farkındaysanız o gün biz susmayı tercih ettik. Çünkü biz istihbarat kaynağımıza güveniyorduk. Kim bilir belki de yıpranmamak için konuşmak istemeyen Bülent Bey’i asgari ölçülerde anlıyorum. Ama 16 Kasım 2013 tarihli yazısında “Stuttgart Belediye Başkan Adayı!” gibi alaycı bir üslupla Kantarcı’nın adaylık sürecini kaleme alırken, Halkın Sesi’ne gönderme yapan Ali Rıza Tığ’a cümlenin sonuna koyduğu ünlem işaretini, yeri ve zamanı geldiğinde nereye koyması gerektiğini hatırlatacağımı da söylemezsem çatlarım.

***

Aday adaylarına malvarlıklarını açıklamaları için yaptığımız çağrı üzerinden iki hafta geçti…

Unuttuğumuzu ya da dikkate alınmadığını düşünenler olabilir. Seçmene saygı duyan, kendine güvenen duyarlı adaylardan mal varlıkları gelmeye başladı. Bunlardan ilki MHP Zonguldak Belediye Başkan Adayı Gürkan Gülay…

Gülay’ı samimiyetinden ötürü kutluyor diğer adaylardan da aynı hassasiyeti bekliyorum…

Tabii çiğ yemedilerse!

***

Unutmadan…

Dün gazetelerin internet adreslerine Zonguldak’ta yayımlanan bir yerel gazete tarafından atılan tehdit içerikli ses kaydını dinlerken aklım karışıyor… İddiaya göre, olayın kahramanı CHP Devrek Belediye Başkan aday adayı Songül Malkoç adına telefonla arayan bir kişi, Kariyer Gazetesi’nin sahibi Umut Şekerci’yi tehdit ediyor… Haberin tek taraflı olmaması için bizim Ahmet ağabey hemen Songül Malkoç’u arayarak görüş alıyor… O da adı geçen gazetenin kendisinden para istediğini vermeyince aylarca maksatlı yayınlar yaptığını ancak tehdit olayıyla ilgisinin olmadığını söylüyor…

Çok yadırgamasam da tuhafıma gidiyor… Geçmişte benim hakkımda da benzer yayınlar yapan Kariyer Gazetesi’nin bütün dayanışma gecelerine katılan Songül Malkoç, bu kez maddi manevi destek verdiği bir gazetenin hedef tahtasına koyuluyor… Sebebi her ne olursa olsun… Burada kimin haklı olduğundan çok, yerel seçimler öncesinde medya-siyasetçi ilişkilerinin hangi boyutlara gittiğine bakmak gerekmez mi?

Şİmdi burada, okuru salak yerine koyarak, düne kadar Malkoç aleyhinde yazmadığı şey bırakmayan Pusula Gazetesi’nde “Songül Malkoç’un ablası kapı komşumuz. Nadir Saraç’ın oğlu Özgür çocuklarıma ders veriyor. Biz de içilen kahvenin kırk yıl hatırı var. Biz o kadar şerefsiz değiliz” yazarak kıvıran Ali Rıza Tığ’a mı kızmalı…

Yoksa hakkında ağza alınmayacak ifadeler yazma cüreti gösteren Ali Rıza Tığ’la sadece aday gösterilmek uğruna, geçmişi unutma pahasına barışan Songül Malkoç’a mı kızmalı…

Bunu sizin takdirlerinize bırakıyorum…

Keşke Sayın Malkoç, daha cesur olup bu zoraki barışın ardındaki gerçekleri söyleme erdemini gösterebilseydi…

Bence bu iki olaydan her siyasetçi bir ders çıkarmalı…