Uzun zamandır konu hakkında bir şeyler yazmayı planlıyordum. Bir paylaşımı görünce artık günü bugünmüş deyip düşüncelerimi kısaca belirtmek gereği duydum. 7 Şubat 2017 tarihi eğitimci İsmet Akyol’un görevinden alınışının 2’inci yıldönümü.
İsmet Akyol…
Bu ismi son yıllarda gerek basın gerekse sosyal medyadan bir çoğumuz görmüş, duymuştur. Kendisiyle yüz-yüze hiç gelmedim. Herhangi bir yerde de tesadüfen karşılaşmamız mümkün olmadı. Ancak yazılarını, çalışmaları ve sosyal medyadan paylaşımları bir yönüyle tanımamı sağladı. İsmine yapılan yorumlar ve ortak arkadaşlarımız kendisine gösterilen güven, önem ve eğitimci yanının başarılı yönü beni ister istemez bu konuda birkaç cümle ile açıklama yapma sorumluluğunu gerektirdi.
2017 yılında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile öğretmenlik görevinden alınan İsmet Akyol hukuki sürecin tamamlanıp yasal hiçbir engel durumu teşkil etmediği anlaşılmış ve görevine geri iadesi için yasal gerekçelere hak kazanmıştı. Ancak gelinen noktada halen dosyası sümen altında bekletiliyor ve hak olan kazanımını geri alamıyor.
Hiçbir iyi bir anne ve babadan evlatlarının elinden alınamayacağı gibi, hiçbir iyi öğretmenden de, öğrencilerinin elinden alınamayacağını altını çizerek belirtmek istiyorum.
Eskiden yaşanmış benzer bir görevden almayı, benim de öğretmenim olan Hamit Kalyoncu örneğiyle karşılaştırmak istiyorum. Hamit Kalyoncu öğretmenimin hoşgörüsüne sığınarak geçmişte yaşanan bu olayı daha önce kaleme almıştım;
Şöyle…
“35 yıl önce Fener Lisesinde lise son sınıf öğrencisiydim... Tarih bile hafızama kazınmış 15 Mart 1982, haftanın ilk ders günü, yağmurlu bir pazartesi sabahı, okulun içinde toplanıp İstiklal Marşı okunduktan sonra okul müdürümüz Hamit Kalyoncu öğrencilere konuşma yaptı. Okulun yaptığı çalışmalardan ve yapılması gereken diğer konular hakkında uzun-uzun bilgiler verdi. Son cümlesini, okuldaki görevinin bittiğini ve fazla uzak değil hemen yanımızdaki Sanat Okuluna tayin edildiğini söyledi. (onunla da kalmadı, aynı bugün İsmet Akyol öğretmen gibi görevden alındı)... Hamit Kalyoncu öğretmenin son cümlesine kadar bunun bir veda konuşması olduğunu anlayamadık!!! Görevden alınması öğrenciler arasında şok etkisi yaptı ve sessizlik, şaşkınlık hakim oldu... Görevden alınan bir müdür iç dünyasında fırtınalar koparken nasıl olur da okulun çalışmaları ve yapılacak program hakkında bilgi verebilirdi, üstelik aynı günlerde okulun çatısı aktarılıyordu. İşlerle ilgili müdür yardımcılarına konu hakkında talimatlar vermeden ayrılmadı... İşte O müdür Hamit Kalyoncu olursa bu mümkündü... Öğrencileri için fedakârlık yapan gerçek bir eğitimciydi O...
Hepimiz o sıralardan geçtik, hepimiz öğrencilik yaptık. Öğretmen ile öğrenci arasındaki ilişkinin, geleceği inşa ettiğini, yıllar sonra daha iyi anladık.
Eğitimde kaybedilecek zaman olmadığını, zamanın çok hızlı geçtiğini yaşımız ilerledikçe önemini daha iyi kavrıyoruz… Bazı öğretmenlerimiz geç olmadan durumun ciddiyetini kavramamız için çok çaba sarf ettiler. Bazıları ise bize zaman kaybettirdiler. O yıllarda zaman kaybettirenler bizim için en iyisiydi. Bir şeyler öğretmek için çaba verenler ise kötüsüydü… Yaşımız ilerledi, her birimiz toplumda bir yer edinme savaşı verdik, veriyoruz. Başarılı olduk ise bunu fedakar öğretmenlerimize borçluyuz. Şimdi caddelerde yürürken bize yol gösteren öğretmenlerimizi görünce koşuyor, sarılıyor ve gözlerin içine baka-baka ellerinden öpüyoruz. Zaman kaybettirenleri görünce karşı kaldırıma geçip gözlerimizi kaçırıyoruz…”
Hamit Kalyoncu öğretmen bugün gittiği her yerde öğrencileri tarafından sevgi gösterisiyle ve saygı ile karşılanıyor. Geçmişte bıraktığı çizgi, eğitimci yanı onu bugün hep zirvede olmasına neden oluyor.
Buradan yetkililere bir öğrenci ruhu ve bir vatandaş olarak sesleniyorum. Geçmişte Hamit Kalyoncu öğretmenle öğrencileri arasındaki kaybettirdiğiniz yılları tekrar İsmet Akyol öğretmene yaşatmayın.
Açın eğitimin önünü, açın özgürlüğün önünü. Verin İsmet Akyol öğretmeni, öğrencilerine geri…