“Efendiler, Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Savaşı ve onun son safhası olan bu 30 Ağustos Savaşı, Türk tarihinin en önemli dönüm noktasını oluşturur. Millî tarihimiz çok büyük ve çok parlak zaferlerle doludur. Fakat Türk milletinin burada kazandığı zafer kadar kesin sonuçlu, yalnız bizim tarihimize değil, dünya tarihine yeni bir yön vermekte kesin etkili bir meydan savaşı hatırlamıyorum.”
İşte Filyoslu Süleyman Akyavaş’ın katıldığı ve anlattığı savaş bu savaştır. Akyavaş’ın savaş anılarını zorunlu olarak iki bölümde verebileceğiz. Birinci bölümde Kurtuluş Savaşı, ikinci bölümde ise Mustafa Kemal ve İsmet İnönü ile ilgili anıları bulunacaktır. Yerel ağız özellikleri ile derlenen anılar, tarafımızca günümüz yazı diline göre düzenlenmiştir.
Derleme Yeri: Hisarönü(Filyos)
Derleme yılı: 1967
Anlatan: Süleyman Akyavaş
Yaşı: 73
Konusu: Askerliği (Kurtuluş Savaşı’nda)
Derlemeyi yapan: Hamit Kalyoncu
Belirli bir süreçten beri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, yapılan Kurtuluş Savaşı’nı inkar edenler, yok saymağa çalışanlar ses cihazına da alma imkanı bulduğumuz konuşmaları içeren bu yazıları dikkatle okusunlar.
Yedi sıra tel örgüye dayandık
Ordum iki, Kolordum üç, fırka kırk bir. Alay onaltı, tabur üç, bölük onbir. Doğumum bin üç yüz on.(1894)
Şimdi Sivrihisar istikametinde, Kırkkız dağının sol tarafında Balıca köyünün, Osmaniye köyünün ikisinin ortasında 26.Ağustos bin dokuz yüz kaçtı(1922), seneyi bilemiyeceğim, hatırıma gelmedi. Sabaha yakın, sabaha üç saat kala hareket ettik. Bardakcı Deresi’ne karargah kurduk. Bardakçı Deresi’nden taksim olduk. Taarruza geçtik. Birinci tabur Yayvan Tepe’yi, ikinci tabur Çakmak Tepe’yi, üçüncü tabur Solcu Tepe’yi teslim aldı. Burada yedi gün yedi gece düşmanla çarpıştık. Ve karşında mukavemet ettik.
İkinci gün düşman süvarisi Kırkkız dağının arkasından bilmen kaç kilometre yerden beri çevirdi. Kaldık içerde. Bilahire Erkanı Harp Bey, Topcu Komutanlarına emir verdi. Topcu komutanları emriyle her top yüzeli pare mermi atarak, düşman süvarisini, tahkimatlarını ve kendilerini yok etti. Ondan sonra bize hücum emri verildi. Biz de hücum etdik. Tel örgüsüne, karşımızdaki yedi sıra tel örgüsüne dayandık. Tel örgüsünü makasla keserek ve topların tahribat ettiği telleri geçerek düşman tahkimatlarını teslim aldık. Ve düşman ordan karşımızdan çekilmiş o gece.
Ordan hareket etdik. Battal Seydi Gazi’nin türbesine vardık. Silah çattık. Battal Seydi Gazi’nin türbesinde fırka komutanı Alaattin Bey geldi dedi ki: “Ateş edin, durmayın, düşman ilerledi ve ıraklandı, niçin duruyorsunuz”, diye emretti. Biz de ordan silahlarımızı alıp düşmanın peşine düştük. Nereyi kadar, ta Eskişehir’e kadar. Biz yukardan aşağı Eskişehir’e giriyorduk ve düşman da Eskişehir’den çıkıyordu. Eskişehir’in daha ilersinde bir Çerkez köyüne gittik. Orda Çerkezler kahvenin önünde oturuyorlardı. Diyorlar ki, “Düşman burdan geçeli üç gün oldu”. Halbuki düşman bizim önümüzden geçti. Orda Güneyri deresi diyorlar, Güneyri deresine doğru efendime söyliyeyim gittik. Orada Keşiş dağından bize bombardıman edildi. Biz orda sabit kaldık. Ondan sonra sabah olunca Keşiş dağından gene müdafaaya başladı. Bizim deve kollarını, cephane kollarını buldurdu. Keşiş dağından atılan toplardan epey bir telefiyat verdik.
Orda akıncı müfrezelerinden bir süvari geldi. Bir mektup, bir şey verdi. “Sizin, fırkanız Kütahya istikametine gidecek” denildi. Oradan döndük. Yürü Allah kerim, yürü Allah kerim gece yarsı geldik İnönü’ne. İnönü’nden kavşak noktalarında bütün asker o tarafa, bu tarafa geçiyorduk. Ben bağırdım: Arkadaşlar, aranızda Zonguldaklı var mı?”.“Var!”.“Nerdensin?” “Geriş’tenim” . “Başka var mı?”, “Yok!”.
Ordan yukarıya hareket ettik. Kütahya’ya vardık yarinki gün. Kütahya’da biraz kaldık. Efendime söyleyem orda böyük bir mola verdiler. Ordan Kula’ya vardık. Kula’dan Balıkesir’e vardık. Balıkesir’den, efendime söyleyim Kirmas’a vardık. Kirmas’tan Bandırma’ya vardık. Bandırma’da, “Sizi Geyve’den İsmet İnönü istiyor” dediler. Döndük, geldik Kirmas’a. Oradan Geyve’ye geldik. Geyve’den kalktık Şile’ye geldik. Şile dağlarında, Hereke dağlarında bir hafta, efendime söyleyim manevra yaptık.
Ondan sonra Kabasakallı Nurettin Paşa geldi. Bizi orda teftiş etti. Dedi ki: “Arkadaşlar, gördüğünüz dağlar İstanbul dağlarıdır. İnşallah ikinci taarruzda gireceğiz oraya. Bize, her bir fırkaya ayrı ayrı talimler yaptırdı. Efendime söyleyeyim, ordan paydos ettik. İndik şeye, Derince’ye. Derince’de bir ay, bir buçuk ay kadar durduktan bir süre sonra Derince’den terhis olduk .