Hani filenin sultanları deyip duruyor ve yere göğe sığdıramıyoruz ya…
İşin aslı pek o kadar da devleştirilecek gibi değil!
Yanlış anlamayın voleybolcu kızlarımıza bir dediğimiz veya bir eleştirimiz yok,
Eleştirimiz bir üçüncülüğü bize sanki birincilik ve şampiyonluk gibi kakalayanlara…
Sosyal medyada bu konuda bir yazı gördüm okudum ve çok etkilendim, sizlere de sunuyorum o yazıyı:
Cengiz GÖLLÜ ile başlayıp 30 yılda bir "ekol" haline gelen mirasın üzerine, Çizme'den çıkıp gelip oturmuşsun... Herkesin zor bulduğu "para"nın kaynağı Vakıfbank'ın "sınırsız" bütçesi ile, Olimpiyat şampiyonu ABD Milli Takımı'ndan Chiaka OGBOGU ve Michelle Bartsch-HACKLEY’i, Olimpiyat ikincisi Brezilya Milli Takımı'ndan Gabriela Braga GUİMARES'i, İsveç Milli Takımı'nın en iyi oyuncusu Isabelle HAAK'ı ve Türk Milli Takımı oyuncularından da (daha önceki şampiyonluklarda gelip giden onlarcasını saymazsak), Cansu ÖZBAY, Kübra AKMAN, Zehra GÜNEŞ, Tuğba ŞENOĞLU, Meryem BOZ gibi en nitelikli isimlerini transfer ettirip, Şampiyon olmuşsun... Sözün özü, "şampiyon" olan Giovanni GUİDETTİ değil, "para" olmuş! Bu koşullarda o Vakıfbank takımının başına kimi geçirsen, "şampiyon" olur... Bir başka deyişle, o bütçe ve o kadro ile şampiyon olmayanı döverler inanın!
Sonra; bu "sınırsız para" ile gelen şampiyonluğu "basamak" yapıp rahmetli Cengiz GÖLLÜ'nün 40 yıllık mirasına konarak, sözde "Türkiye'deki en başarılı çalıştırıcı" sıfatıyla, Türk Milli Takımı'nın başına gelip oturmuşsun... Türkiye'nin, hemen hemen bugüne kadarki "en yetenekli" voleybol kuşağını yakalamışsın... Doğal olarak ülkede beklenti yükselmiş...
Dünyada ekol olmuş 3-5 ülke dışında, kızlarımız önüne geleni yeniyor... O "ekol" ülkelerle aramızdaki makas da, yetenekli kızlarımızın sayısının artması ve de Allah vergisi "çok özel yetenek" Ebrar'la, neredeyse kapanmak üzere. Ama o Vakıfbank'ın para ile gelen şampiyonluğunu sahiplenen ve "çok başarılı" diye lanse edilen "Çizmeden çıkma" Giovanni GUİDETTİ, frene basıyor! Olimpiyata fırtına gibi giren muhteşem takımla, adeta "oynamaya" başlıyor İtalyan! Ne mi yapıyor? Kimsenin asla yapmayacağını yapıyor ! 2014 Avrupa Ligi'nin "En değerli" ve "en iyi blok yapan oyuncusu", 2015 Türkiye Ligi'nin "en iyi orta oyuncusu", 2015 23 yaş altı Dünya Şampiyonası'nın "en iyi orta oyuncusu", 2016 Avrupa Olimpiyat elemelerinin "en iyi orta oyuncusu" ve 2019 Türkiye Ligi'nin "en iyi orta oyuncusu" sıfatlarının sahibi 1.98 m. boyunda ve 26 yaşındaki "çok deneyimli" Kübra AKMAN'ı, Tokyo'da bençe mahkum ediyor ! Bu oyuncumuzun "üstün blok yeteneğine" karşın, oynanan 25 setin hiç birisinde tek pozisyonda dahi sahaya sokulmuyor... Kore, Rusya ve ABD'ye karşı oynanan maşlarda kadrodaki diğer 11 sporcunun hepsini kullanılıyor ama, Kubra'yı olimpiyat boyunca bençte bırakıyor, o'nun bu zevki ve olimpiyatta mücadele etme onuru yaşamasına engel oluyor "kibir abidesi" GUİDETTİ! Oysa 3-2 yenildiğimiz ABD ve Güney Kore'nin önlemekte güçlük çektiğimiz o yüksek hücumlarında, Kübra'nın maç kazandıracak bloklarına çok da ihtiyacımız vardı.
Sonra?
Son yılların ve de olimpiyat kadrosunun "en tecrübeli" isimlerinden, takımımızın birinci pasörü Naz Aydemir AKYOL'u da, gerektiği şekilde kullanmadı GUİDETTİ... Tokyo'da, kazanılan-kaybedilen birçok maçın çok kritik anlarında Naz'ı kenara aldı... Kendisiyle anlamsız bir sürtüşmeye girdi... Bu nitelikli ve yetenekli oyuncunun kimyasıyla oynadı ! Ve o Naz, sonunda antrenörü ile köprüleri attı, bilet parasını da cebinden ödeyip takımından ayrı olarak tek başına Türkiye'ye döndü ! Hemen akabinde, o kimsenin yere göğe sığdıramadığı, kendisine "Dünyaca ünlü" sıfatı yakıştırılan GUİDETTİ, Avrupa Şampiyonası gibi Türkiye için "hedef organizasyon" olan turnuvanın kadrosuna, Kübra'dan sonra Naz Aydemir AKYOL'u da (izin istedi gibi bir gerekçe öne sürerek) almadı ! ..Ve 2 çok önemli eksikle mücadele ettiğimiz Avrupa Şampiyonası'nda Türkiye'yi, "Avrupa'nın, hatta Dünyanın en iyi antrenörlerinden" diye pazarlanan GUİDETTİ, bu kez 3 kalburüstü takımın mücadele ettiği şampiyonada, "üçüncülükle" yetindi ! Geçmiş yıllarda elde ettiğimiz Avrupa ikinciliğine bile yetmedi bu kez İtalyan'daki sihir! Oysa; bizi kürsüden eden gerek Sırbistan ve gerekse İtalya maçlarında, rakiplerin engel olamadığımız o yüksek hücumlarında Kübra'nın 3 metreye çıkan yüksek bloklarına ve Naz'la çeşitlenecek hücum organizasyonlarına, ne kadar da çok ihtiyacımız vardı...
GUİDETTİ'ye bu kadar eleştiri yeter... O, tez elden bir basın toplantısı düzenleyip, iki dev organizasyonla ilgili eleştirilere ve Kübra ile Naz konularına "mantıklı" açıklamalar getirmek zorundadır. Çünkü bu iki isim, Türkiye'ye GUİDETTİ'den çok daha fazla gerekli olan, ondan çok daha değerli insanlardır! Böyle kolay harcanamazlar... Harcanmamalılar... Ve benim görüşüme katılmayanlar da olsa, en kısa sürede Milli Takımdaki görevini bırakmalıdır GUİDETTİ... Çünkü artık bu takıma ve Türk kadın voleyboluna zarar vermektedir!
Bir paragraf da Federasyon Başkanı Akif ÜSTÜNDAĞ'a ayırmak gerek... Sevgili kardeşim Kerem ÖNCEL ve röportajları yapan kadın muhabir, turnuvalarda kazanılan her maçta Başkan ÜSTÜNDAĞ'ı, "başarıda en büyük pay sahibi kişi" olarak lanse etti... Oysa son iki dev organizasyon dikkate alınarak yapılacak değerlendirmede, bence, "kaçan madalyalardaki en büyük suçlu" idi Akif ÜSTÜNDAĞ ! Şöyle ki; Voleybol kafilesinde "tek yetkili kişi" pozisyonundaki Başkan ÜSTÜNDAĞ, gerek Tokyo'da Kübra ve Naz olaylarında ve gerekse Avrupa Şampiyonası öncesi kadro oluşumunda, ipleri tümüyle GUİDETTİ'ye bırakmakla çok büyük hata yaptı ! Hem Olimpiyatta ve hem de Avrupa Şampiyonası'nda, sonu belki de madalyalarla bitecek maçlar süresince oluşan krizleri, hiç de iyi yönetemedi! Dirayetli bir başkan, o Kübra'nın kadroda bulunmasına karşın Tokyo'da 25 set boyunca niçin tek bir pozisyonda dahi oyuna sokulmadığının hesabını sorar ve daha 26 yaşındaki yıldızımızın böylesi kenara itilmesine ve adeta horlanıp gururunun incinmesine engel olurdu... Ve yılların tecrübesi takımın birinci pasörü Naz'ın, Avrupa Şampiyonası gibi "şampiyonluk hedeflenen" bir turnuvada niçin kadroya alınmadığına haklı bir gerekçe arar, hatta olası bir hastalık ya da sakatlık durumunda "pasörsüz kalma" riskini de dikkate alıp, ağırlığını koyarak Naz'ı kadroya aldırırdı. İşte sadece bu iki nedenle ben, TRT'ci arkadaşların yayınları boyunca ÜSTÜNDAĞ'ı "başarılarda en büyük pay sahibi kişi" diye lanse etmelerine katılmıyorum ve diyorum ki; Geride bıraktığımız iki dev organizasyondaki (bugün kazanılan Avrupa üçüncülüğüne karşın) "başarısızlıklarda en büyük pay sahibi"dir Akif ÜSTÜNDAĞ... Ve de tabi ki, paydaşı GUİDETTİ ile birlikte ! Çünkü; her iki organizasyonda da kızlarımızın kazandıkları maçlar, bu iki isim olmasa da kazanılacak seviyedeki maçlardı... Marifet, krizleri iyi yönetip, kaybedilen maçları bu takıma kazandırmaktı... Kızlarımız her iki dev organizasyonda da ellerinden gelen çabayı göstermelerine karşın, teknik ve idari yöneticilerin yaptıkları yönetim ve taktik hatalar, kızların aylar süren insanüstü çabalarını da gölgeledi! Olası bir Olimpiyat kürsüsünü ve bir Avrupa şampiyonluğunu engelledi! Ne yazık ki, bu iki otorite, kim ne derse desin bana göre sınıfta kaldı.
Son bir de sorum var Başkan Akif ÜSTÜNDAĞ'a...
Avrupa Şampiyonası'nda çeyrek final sonrası "Avrupa'da bir numarayız" diyen Başkan ÜSTÜNDAĞ, üç günde ne değişti de, sıradan bir Hollanda galibiyeti ile gelen üçüncülüğü "başarı" ilan etti? Avrupa'da tam 2003 ve 2019 yıllarında 2 kez 2. olan bu takımın, 3 numaraya "niçin" ve "nasıl" düştüğünü, şampiyonluğun nasıl kaçtığını ve bunun sorumlularını açıklayabilir mi acaba?