İsimlerinin önündeki titr ne olursa olsun, kentin şahıslarına değer katan hangi makamında bulunursa bulunsun, üzülerek görüyorum ki, tüm muktedirler düşmanca gözlerle bakıyor Zonguldak’a. Emek kentinin içinden sis bulutu gibi yükselip buram buram burunlarına yayılan ter kokusu içlerini baymakla kalmıyor, tiksinti uyandırıyor bir de. Sokaklarında yarım soluk gezen insanların gözlerinin üstündeki sürme, paşazadelerde, alaysamayla birlikte gülme hissi de uyandırıyor…
Nereden bilecekler ki, aralarında dedelerimizin, babalarımızın; her renkten, her türden insanın bulunduğu yeraltı insanları, kömür karası yüzlerinden pırıl pırıl damlayan alın teriyle harcını kardı bu kentin. Her dem çiçek açan bin bir renkli bahçelerinin tohumları dayanışma ile atılıp alın teri ile sulandı. Bilge öğretmenim Behçet Kalaycı, "Yurt bahçelerinden kopmuş birer çiçek / Türlü renk ve kokularıyla gelerek / Yaratmış bu sevecen halkı/ Bir güldestede birleşerek” dedi insanı için…
YEDİ DÜVEL HÜKÜMRANLIK KURDU EMEK KENTİNİN ÜZERİNDE
Övünsem mi, üzülsem mi bilemedim, tarihin her döneminde, herkesin çok kolay ulaştığı haklar için bile bin türlü çile çekmiş kentin çocuklarıyız biz. Çok acı biriktirdik içimizde, çokça gözyaşı döktük. Her yerden gelip Zonguldaklı olmak için onar yüzer öldük, mükellef olmak da içinde büyük zulüm gördük. Madenkeşlerin bitimsiz çilesi ta Uzun Mehmetli yıllardan beri bitimsiz servetine dönüştü birilerinin. Yedi düvel hükümranlık kurdu emek kentinin üzerinde, yetmiş iki millet karnını doyurdu…
Üzerinden yürüyeceğimiz ayak izlerimiz gibi kuşaktan kuşağa aktaracağımız hikâyeler birikti zaman içinde. Doğal olarak, hangi süreçlerden geçip bugüne ulaştığımıza tanık çok sayıda mekân da birikti. Hırstan gözü dönmüş “Kâr ille de kâr” açgözlüleriyle, emek düşmanları hiç eksik olmadı bir yandan da. Kentin haramilerle kavgası hiç bitmedi. İnsanların yoksulluğu kadar belleksizliği en büyük silahları oldu onların. Önlerine çıkan her şeyi yıkıp geçmeleri tam da bu yüzdendi zaten…
KORUMA ALTINDAKİ BİR BİNANIN RESTORE EDİLMESİNİN ÖNÜNDE HİÇBİR ENGEL YOK
Yıkım bir başka boyutta sürüyor. Cumhuriyetin yüzüncü yılına aralarında en eski okulların da bulunduğu on eğitim kurumunun yıkım kararıyla başlayanlar, şimdi de Zonguldak’ın anıt yapısına dikti gözünü. Gizli bir operasyonla, yaşı, yüz yirminin üzerindeki Umum Müdürlük binasının “koruma” kararını kaldırarak, yıkmanın yolunu açtı. Senaryonun yazarlarından Milli Eğitim Müdürü Züleyha Aldoğan, “Tarihi dokuyu korumak için koruma kararını kaldırdık” gibi evlere şenlik açıklama yaptı ardından da...
Yapılan işlem iyi niyetli değil kesinlikle. Üzülmez’de restorasyonu devam eden Fransız Lavuarı örneğinde olduğu gibi koruma altındaki bir binanın restore edilmesinin önünde hiçbir engel yok çünkü. KUDEB’ten kaynak almak da mümkün ayrıca. Açık ve net, havzanın her aşamasına tanıklık ederek kent bilgesi kimliği kazanmış bellek mekânı, yıktırmayacağız tek kelimeyle. Her aşamada Zonguldak dayanışmasını örüp, yıkım sevdalılarının heveslerini kursaklarında bırakacağız. Lütfen not etsinler bir kenara…