Yılbaşı gecesi, Kadir Gecesi olabilir mi sizce?

Abone Ol
Kentimizin Roman Mahallesinde, tanıdığım birçok genç bulunmaktadır. Bazen Roman Mahallesine giderek bu gençlerle sohbet ederim. Orada bulunan insanların her konuda perişan olduklarını bir - iki, yazımda da vurgulamıştım. O mahallerde gördüğüm, beni en çok etkileyen ve üzen sahnelerden bir tanesi de 5-6 yaşındaki çocukların durumuydu. Giysileri perişan haldeki o masum çocuklar, yalınayak koşuşturarak sanki dünyanın en mutlu insanları gibi gülüp oynuyorlar her zaman. O masum çocuklar kendilerini o hale getiren para putunu tanımıyorlar elbette. Ama zamanla mutlaka tanıyacaklar.

 

Geçen akşam televizyonda haberleri izlerken ayakkabı kutusuna saklanan milyarlarca lirayı bir arada gördüğümde aklıma yalınayak koşuşturan o mazlum çocuklar geldi. İnsanlar, ne yazık ki,  açgözlülükleri ve doymak bilmeyen hırsları yüzünden parayı çağın en büyük putu haline getirdi. Bu para putunun en büyük marifetiyse bir tarafta ayakkabı alacak para bulamayan; diğer yandaysa ayakkabı kutularında istifledikleri paraları ancak makine ile sayabilen insanlar üretmesiydi… İşin en kötü yanı da şu ki, bu para putu Müslümanları da egemenliği altına aldı. Müslümanların durumu hiçte iç açıcı değil bu yüzden. Ortadoğu’da Müslümanlar birbirlerine bombalarla öldürüp yok etmeye çalışırken, yurdumuzdaysa birbirlerine beddua ederek alt etmeye çalışıyor.

 

Bu kısa girizgâhtan sonra yazımızın başlığına dönelim yılbaşı nedir ve ne olmalıdır konusunu tartışalım birlikte. İnsanlar ya güneşin, ya ayın, ya da her ikisinin hareketlerine göre bir yılın belirlendiği takvimler yaptı. Dünyanın güneş etrafında dönmesine şemsi takvim denir, bir adı da güneş takvimidir bunun. Sanıldığının aksine yılbaşının Hz. İsa ile ilgisi olmayıp sadece takvimin bitiş / başlangıç günüdür. Hıristiyanlığın değişik mezheplerine göre Hz. İsa'nın doğum günü, 24-27 Aralık tarihleri arasındadır çünkü. Miladi takvim en doğru ölçüm takvimidir ve Mısırlılar, Romalılar ve Türklerin katkılarıyla geliştirilmiştir. Nizamülmülk'ün hazırlattığı Celali takvimi, Rahip Gregor tarafından 1582 yılında uyarlanarak kullanıma sunulmuştur. 1926’dan beri bizim de kullandığımız bu evrensel takvim yalnızca 430 yaşındadır.

 

Şayet yılbaşı akşamı Hz. İsa’nın doğumu ise – ki bu kesin değildir-  Hıristiyanlar kadar Müslümanlar da bunu kutlayabilir. Peygamberlerin arasında hiçbiri ayırım yapılamayacağı Bakara Suresi’nin 285. ayetinde vurgulanmaktadır çünkü. Aslına bakarsanız yıllar, aylar ve gecelerin birbirlerinden hiçbir farkı yoktur ve bunlara kutsallık yükleyen insanlardır. Yılbaşı akşamı da, yılın son günü olmakla birlikte, her akşamı gibi o da bir akşamıdır ve bu geceye insanlar kendi meşrepleri doğrultusunda değerler kutsallıklar yüklemişlerdir.

 

Hayatımızın her anını güneş takvimini kullanarak geçirmekteyiz. İşimizi, aşımızı, yatmamızı, kalkmamızı, kıldığımız namazları kısacası hayatımızın tümünü bu takvime göre planlamaktayız. Bu durumda neden yılbaşını değerlendirmeyelim? Hem geçmişi hem de geleceği enine boyuna düşünerek bir takım etkinlikler yapmak neden kötü olsun? Yılbaşı gecesini Hıristiyanlar kutluyor diye biz Müslümanlar neden değerlendirmeyelim? Müslümanlar yılbaşı gecesini salt Hıristiyanlar kutluyor diye muhalefet ederek kutlamaktan uzak durdu. Bu muhalefet o kadar ileri boyuta taşındı ki o gece için özel olarak bir şeyler alıp yemek bile kimilerince günah sayıldı. Hâlbuki biz Müslümanlar, Hristiyan dünyasından ihraç ettiğimiz her türlü teknolojiyi alıp kullanıyoruz. Nasıl ki bu teknolojileri onların üretti diye reddetmiyor, bu durumun bizleri dinden çıkaracağını düşünmüyorsak, yılbaşı gecesini de moral ihtiyaçlarımızı gidermek için kullanabiliriz ve emin olun bu durum da bizleri dinden çıkarmaz.

 

İnsanlığın ortak kullandığı Miladi takvimin başlangıcı olan yılbaşı gecesi kutlanmasında anlamsız bir direnç gösteriliyor. Bize göre, Müslümanlar gerek yeni bir yıla girildiği, gerekse Hz. İsa’nın doğum yıldönümü sayıldığı için yılbaşını değerlendirebilir pekâlâ... Yazmaya gerek var mı bilmiyorum, bizim burada kastettiğimiz İslam ölçülerinin dışına çıkıp içkinin su gibi tüketildiği, kumarın ve zinanın ocaklar söndürdüğü çılgınlık durumu değildir elbette.

 

Yılbaşı gecesini şu açıdan da değerlendirebiliriz ayrıca. Kameri ayın hesaplanmasında, gökteki ayın dünyamızın çevresinde döndüğü zaman esas alınıyor. Kameri aylar bazen 29, bazen de 30 gün çekiyor. Ramazan ayı hicrî - kameri aylardan bir tanesidir. Miladi seneye göre her yıl 10-11 gün evvel başlamaktadır. Onun için 33 senede tam bir devir yaparak senenin bütün günlerinde oruç tutulması sağlanmıyor.  Ramazan ayı her sene 10 gün geri gelmekle beraber, aralık ayına, hatta ramazanın 27. günü olan Kadir gecesine de yılbaşı gecesine de denk geliyor. Müslüman’ın ramazan orucunu yalnızca sabahtan akşama kadar aç, susuz kalmak için tutmadığı çok açıktır. Ramazanda oruç tutmak yemekten, içmekten, şehvetten, gece ve gündüzün elinden, dilinden, başkasına zarar vermekten kaçınan bir ahlaka ve kaliteye ulaştırdığı gibi sosyal bir dayanışma erdemliliği de kazandırır. Bu gayret ve dayanışma senenin 11 ayına yayılmalıdır. Bu durumda Müslümanların, infak ve zekatlarını yalnızca bir ayda değil de, tüm yıla yayarak yapmaları ve hatta bir yılbaşı akşamı da vermeleri gerekmektedir. Okuyalım…

 

Şunu çok açık ve net olarak görmekteyiz ki Hıristiyanların yılbaşlarında çocuklarını sevindirmek için yarattıkları Noel Babaları vardır. Müslümanların çocuklarıysa ona merak edip hayranlık duymaktadır. Bu durumda Müslümanlar bu çocukların heveslerini görmezden gelmek bir yana gidermek için elinden geleni yapmalıdır. Kanımca bunun yolu ise şu şekilde olabilir: Müslüman çocuklara yılbaşı akşamı Noel Baba yerine onlara babalık yapacak Müslüman babalar, siyasetçiler, tüccarlar, öğretmenler, hocalar, ağabeyler, dedeler olmalıdır. Bu Müslüman babaların getirmiş oldukları hediyeler ile çocuklar sevindikleri gibi Noel Baba merakından da kurtulmuş olacaktır.

 

Biz Müslümanlar Kuran’ın ne dediğini anlarsak o zaman da Kuran’ın bu gün için de bize ne demek istediğini rahatlıkla da anlayabiliriz. Bu durum bizlerin geleneğinde bulunan doğru bildiğimiz birçok yanlıştan vazgeçip doğruları bulma yolunu da gösterecektir. En basit bir misal verecek olursak müzik ruhun gıdasıdır, bu tabir eksik bir tabirdir. Müzik, sanat ve resim gibi değerler ruhumuzun gıdasıdır. Çünkü İslam dini akıl, esenlik, selamet, barış, kardeşlik ve hoşgörü dinidir. Şimdiden herkesin yeni yılı kutlu olsun…