Epeydir yıldız görmedim. Yerdeki karmaşayı izlemekten göğe bakmayı unutmuşum. 

     Balkona çıktığımda gözüm hep arabalarda. Şoförler yer arayışındalar. Atlara göre ayarlanmış gibi yollar. Atını bağla, çık yukarı. 

     Kent içi de öyle. Yollar yürümek için değil. Arabasını alan çıkmış ortaya. Alsın, kullansın isteyen sevgili taşıtını da yürüme olanağı olan yerde abartı niye? Yürüyelim, dolaşalım özgürce. Nefesimiz açılsın biraz da! 

     Yollarda, kentlerde, mahallelerde, çekirge -bazen de kaplumbağa- sürüsü  özel araçlar! Göğe bakmayı bırakın, önden arkadan gelene dikkat etmekten ağaç, kuş, tanıdık insan yüzü göremiyor yürüyen. 

     İnatçı ben, hâlâ, toplumcuyum. Toplu taşıma aracını önceliyorum. Gericiyim, duraklarda dolmuş, otobüs, tren, tramvay, vapur, metro gibi şeyler bekliyorum. Yeri halletmişim gibi havadan ulaşımın geliştirilmesini istiyorum. Ha, belki, teleferiği, uçağı gözlerken gökte yıldız görürüm diye... 

     Toplu taşıma araçlarına binme hakkı kazanınca şımardım. Özgür olduğum saatlerde ara sokaklarda, parklarda kedilerle, köpeklerle arkadaşlığı unuttum. Şimdi kalabalıklara karışmak için güzel toplu taşıma aracı istiyorum. 

     Oğlum, daha yetmişine varmadın. Az ye de para biriktir, biraz da kredi çek, araba al, araba! İstediğin renkte, bagajı büyük... Pazara, pikniğe gidersin. Bir kolun simitte, diğer kolun yandan sarkmış, gözlerinde kara gözlük... Ha, bir de nostaljik müzik!.. Sonuna kadar... Hatun, ömrünün son demlerinde yolculuk görsün be! İyice kimsesizleşmiş durakta, yerde yatan köpekle, bankta uyuklayan kediyle hurdalaşmış minibüs, otobüs beklemek niye? Sünepe! 

     Öyle ya da böyle! Denizin mavisiyle, karanın yeşili arasına beyaz cami yerleştirmekle övünülen Zonguldak'a ulaşabildim karadan şükür! Deniz ve hava yolları özlemim. Keşke önce vapur seferleri konabilseydi de camiyi ta karşıdan görebilseydim Zonguldak'a girerken. 

     Kent içinde, yollar bozuk, araba çok, yayanın işi zor. Uyuyan tren istasyonu ile köprü arası, uy, bayram öncesi, karmakarışık. Toz duman içinde her yer, her şey! Betonu öne çıkan dere yatağı denizin özleminde. Kurbağasız mı olacak acaba kanal dereler? 

     Ben yıllardır paslanan raylara takarım kafamı. Belki de yüz yıldan önce döşenen paslı raylarda neden tren yok! Zonguldak-Kozlu arasında gelsin gitsin görkemli trenler! Dolmuş yine ara yollarda görevde olsun, dağlara tırmansın. Otomobil fabrikaları kapanır diye mi korku? 

     Şaka bir tarafa, ben, toplumculuğa takılı kalmışım eğitimde, sağlıkta, ulaşımda. Kırk bir yıl okul kapısında, yıllardır doktor kuyruklarında, yaşam boyu duraklarda beklemişim. Yine adam olamamışım, yine adam olamamışım. Hâlâ, elimde Orhan'ın, Zülfü'nün son kitapları, durakta, dolmuş bekliyorum. Dolmuşu kaçırmamak için kimseye, hiçbir yere bakmıyorum. 

     Şaşırdım kaldım, yolcu az diye mahalle aralarına girmiyormuş dolmuşlar. Gençlerin binekleri tozu dumana katıyor o ara. 

     En çok neye üzülüyorum, biliyor musunuz? Köyümü, köylümü de anlattığım son kitabımı (Az Çorba Az Pilav Üstü Az Kuru) köyüme ulaştıramadım bayramın sıcağında. Bir minibüs arayacağım bayram sonrası, iyice boşalan köyüme ulaşmak için. Önce annemin mezarı, sonra hayırlısı. ("Hayırlı" sözcüğünü cuma mesajlarından iyice öğrendim.) 

     Yollar vızır vızır. Millet koşuşturuyor o yana, bu yana. Tozun dumanın içinde turist gibiyiz. Eninde sonunda varacağız istediğimiz yere. Karamsar değilim ha! Yunus dostu karamsar olamaz asla! Elimde bir tek Devrek bastonu da kalsa oraya ulaşacağım. 

      Ve köye ulaştığımda, ziyaretlerden  sonra, gece, tüm araba sesleri sustuğunda, göğe bakacağım Muharrem dayımın harman yerinden. 

      Yetsin artık yapaylıkların işkencesi! Yıldız görmek istiyorum doğduğum yerin göğünde! 

      Sizi de göklere bakmaya çağırıyorum, göklere!