Geçtiğimiz gün Bülent Ecevit Üniversitesinin Zonguldak Şehir Stadyumu’nda mezuniyet töreni yapıldı... Kent içinden ve dışından binlerce insan stadyuma akın ederken, trafik altüst oldu… Gün boyu süren su kesintisi nedeniyle kuaförde rehin kalan insanlar duştan vazgeçtim tıraş bile olamadan mezuniyet törenine gitmek zorunda kaldı… Başka şehirlerden gelip çocuğunun mezuniyet törenini izlemek isteyen insanlar, “Burası nasıl bir şehir” derken, “Zonguldak Türkiye’nin kanser hücresidir” twitleri atıldı... Gazetelerse, “rezalet” manşetiyle verdi haberi…
Rezaletin en büyük sorumlusu kenti yönetenler, ama utanmak yine bize düştü… Her zamanki gibi işi pişkinliğe vurup suyun yüzüne çıkıveren bu yüzsüzlerin çapı çeperi olmadığı gibi dünyada olan biteni anlayıp insanlığın nereye gittiğini anlayacak bir bakışı da yok ne yazık ki… Vizyon desen Gazipaşa’dan bir adım öteye geçemiyor… Yalanlarla pışpışlanan halk derin uykuda, nasılsa hesap soran da yok, sorumluluk duygusu da sıfır bu yüzden… Kimse kusura bakmasın sivil toplum örgütleri de en hafif deyimle eyyamcı… Yöneticilerin bunca gamsızlığı, bu güdüklükten geliyor zaten…
ÖLÜMÜ GÖSTERİP SITMAYA RAZI ETMEYE ÇALIŞIYORLAR
Birbirinin üzerine abanan sakil yapılardan ibaret Zonguldak, avuç içi kadar bir alana sıkışıp kaldı… Kenti adam gibi planlayıp çepere doğru yayarak merkeze soluk aldıracak bir yaklaşım sergilenemedi bugüne kadar… Kentsel dönüşümü akıl almaz bir vurguna dönüştüren haramzadeler bir karış yol açıp eski yolu beş santim bile genişletmeden, 2-3 katlı yapıları yıktı, 10-15 katlıları dikti yerine… Mal sahibinden hırsız müteahhide, rüşvetçi bürokrattan siyaset esnafına birçok haramzade el ele verip kenti yağmaladı… Sonra da sıkışan trafikten, yetersiz altyapıdan şikâyet ederek su üstüne çıktı bir de…
Çok değil otuz yıl öncesine kadar tüm ülkeyi doyurup herkesin iş, aş umudu olan Zonguldak, bilinçli yıkım politikalarıyla bir emekli kenti haline getirildi… Alternatif sektörler geliştirilmeden madenlerin küçültülmesi nedeniyle, Zonguldaklı, işsiz, aşsız, geleceksiz bırakıldı… Bu süreçte vaat edilen tek şey de, termik santraller oldu… Akıl alır gibi değil, şimdi de ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışır gibi, en kirli yatırımlardan biri olan gemi söküm tesisini dayatıyorlar bizlere… “Ölümlerden ölüm beğenin” diyen haramiler, emeğin başkaldıran kentinden resmen intikam alıyor…
PABUCUMUN ZONGULDAK SEVDALILARI
Gerekçesini ne güzel de açıklıyor Sayın Vali… Neymiş, Türkiye'de Aliağa ve Kilimli olmak üzere iki ilçe gemi söküm yeri olarak belirlenmiş… Türkiye yaratacağı kirlilik nedeniyle, dünyaya bunun dışında üçüncü bir söküm yeri yapmayacağını taahhüt etmiş… Vay efendim, Karadeniz coğrafyasında büyük eski gemiler varmış da Aliağa’ya gitmesi maliyetliymiş… Ülke böyle bir fırsatı kolay kolay tepmez, biz de eninde sonunda gemi sökümcü olurmuşuz, kirliliği olsa da bir ekonomisi varmış çünkü… “Bu tesisi, siz isteseniz de, istemeseniz de seve seve kuracaklar buraya” demeye getirmiş yani…
Soruyorum, Çevre Düzeni Planı’na, Kilimli, “Gemi Söküm Alanı” olarak işaretlenirken milletvekilleri ne yapıyordu acaba? Zonguldak, Kilimli belediye başkanları, il genel meclisi üyeleri, sivil toplum örgütleri uykuda mıydı? Hayır, dimdik ayaktaydı hepsi de… Tanığıyım, bu pabucumun Zonguldak sevdalıları, planı eleştiren bizlere sövüp,“ Kaç bin kişi iş bulacak, Zonguldak uçacak” vaveylasıyla suç birliği yapıyordu tiranlarla… Yarın yatırım gündeme geldiğinde bizler mücadele ederken yanımızda görünecekler yüzsüzce… O zaman diyeceğim çok şey olacak da, aile terbiyem el vermediği için susacağım maalesef…