Yurtbay Seramik’in, Pelin Olgun moderatörlüğünde gerçekleştirdiği, ‘Mimarın Yolculuğu’ programının yeni konukları GEO_ID kurucu ortağı Tuğçe Rizeli Bilgi ve GEOMIM kurucu ortağı Ali Çalışkan oldu. Bodrum'daki CAJA by Maxx Royal'de gerçekleştirilen söyleşide Bilgi ve Çalışkan mesleki yolculuklarını ve CAJA by Maxx Royal'i anlattı.
YTÜ Mimarlık Bölümü’nden 2003 yılında mezun olduğunu ve ardından İtalya'da bir senelik öğrenci değişimi programına katıldığını belirten Tuğçe Rizeli Bilgi, "Türkiye'ye döndükten sonra mimari projeler yapan ofislerde bir süre çalıştım. Sonra bir projede iki yunanlı iç mimarla çalışma fırsatım oldu. Onların proje süreçlerinden çok etkilendim; daha kreatif bir alan gibi geldi. Ondan sonra iç mimarlıkta deneyim kazanmaya karar verdim ve yolumuz Mahmut Anlar'la kesişti. O zamandan beri de birlikte çalışmaya devam ediyoruz" diyor.
Uludağ Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nden 2004 yılında mezun olduğunu söyleyen Ali Çalışkan ise "Archiprix birinciliğinin ardından İstanbul'a geldim ve jürimde yer alan Murat Tabanlıoğlu ile çalışmaya başladım. 20 yıla yakın bir Tabanlıoğlu Mimarlık serüveninden sonra, 2021 yılından itibaren GEOMIM olarak mimarlık pratiğime devam ediyorum" şeklinde konuşuyor.
Mimarlık bölümünü İstanbul'da okumanın avantajlı bir durum olduğunu vurgulayan Tuğçe Rizeli Bilgi, şöyle devam ediyor: "Etrafta ilham alınacak çok yer var, tarihsel süreci rahat takip edebiliyorsunuz. Zaten YTÜ kampüsü lokasyonu ve oradaki yapılar nedeniyle de büyüleyici bir ortam. Aktif olarak mimarlık yapan, başarılı projelere imza atmış birçok mimarla öğrenciliğimde çalışma fırsatı buldum, o yüzden çok besleyici bir öğrencilik geçirdim. Dolu dolu ve çok keyifli bir süreçti çok da isteyerek okuduğum bir bölüm olduğu için, tadını çıkararak okudum."
Ali Çalışkan ise öğrencilik yıllarını şöyle anlatıyor: "Öğrencilik hayatım hem İstanbul hem Bursa şeklinde geçti. Çünkü İTÜ bizim kardeş okulumuz olarak belirlenmişti ve hem İTÜ'den dersler aldık, hem bazı jüriler İstanbul'da bazı jüriler Bursa'da şeklinde stüdyolarımız gelişti. Bizim okul 1., 2. ve 4. sınıf tek bir avluya bakan bir okuldu. Bir avantajmız vardı, İstanbul'dan Amerika'dan çok fazla sayıda mimar gelip ziyaret ediyordu okulu. Şu çok büyük bir avantajdı bizim için; birinci sınıf olsanız bile 4. sınıftaki bir jürideki profesyonelin tashihlerini dinleme şansınız oluyordu. Öğrencilik yıllarımın en büyük avantajı ve keyifli yanları oydu. Çok fazla fikir, çok fazla öngörü ya da kuramsal yaklaşımları duyabiliyorduk, öğrenebiliyorduk."
“Proje süreçlerinde gördük ki, doğru yolda ilerliyoruz”
Tuğçe Rizeli Bilgi, GEO_ID ile GEOMIM'i ve iki firmanın ilişkisini de şöyle anlatıyor: "GEO_ID 2013 yılında kuruldu ama geçmişi daha eskiye dayanıyor. Ben 2009 yılında Mahmut Anlar'la çalışmaya başladım. Onun 1991 yılından beri kendi yürüttüğü bir ofisi vardı. O zaman ismi GEOMİM'di ve iç mimari projeler yapıyordu. Fakat süreç içinde bizim birlikte çalıştığımız bazı disiplinleri kendi bünyemize almamızın bize proje süreçlerinde daha büyük katkı sağlayacağını düşündük. Ortak bir dilde, yakın temasta çalışmanın bizim projeler için oluşturduğumuz hikayeleri daha doğru tamamlayacağına inandığımız için, 2013 yılında iç mimari tasarıma kurumsal kimlik tasarımını da ekleyerek GEO_ID'yi kurduk."
Ali Çalışkan ise şöyle devam ediyor: "Biz Tuğçe ile uzun zamandır arkadaşız ve dolayısıyla ben GEO_ID ile GEOMIM'in hikayesini yakinen biliyorum. 2021 yılında ben ayrıldıktan sonra Max Royal Bodrum projesi için biz bir araya geldik, iç mimarisini ID ile birlikte çok hızlı bir şekilde adapte ettik. Max Royal Bodrum'dan hemen sonra CAJA By Max Royal için tekrar bir araya geldik ve ilk başlangıçtaki serüvenimizi çok hızlı bir şekilde CAJA'ya taşıdık. İlk eskizden itibaren mimari ve iç mimari alanlarda uzmanlaşmış iki disiplini biraraya getirip projenin master planından iç mimarideki en ufak oturma elemanına kadar baştan tasarladık. Sürekli git gelli bir durum yaşadık, bu da açıkçası bize keyif verdi. Ve bu birliktelik doğru yolda gidiyor diye düşündük..."
İkili, söyleşinin gerçekleştirildiği CAJA By Max Royal projesinden de bahsetti. Projenin kısa konaklamadan ziyade bir uzun konaklama projesi olarak başladığını belirten Tuğçe Rizeli Bilgi, yaptıkları çalışmaları şöyle özetliyor: "Bir otel odası tasarlamaktan daha farklı bir noktadaydık açıkçası. Otel odası tasarlarken kullanıcının kısa süreli ve daha farklı deneyimine odaklanırız. Ama burada uzun süre kalacak kişileri ve onların çok farklı beğenileri olduğunu göz önünde bulundurmak durumundaydık. O yüzden çok bağırmayan, sakin, evet o Bodrum'un beyazı var ama biz iç mekanlarda beyazı kullanmadan daha sakin tonlarda, tasarımı müşteriyi yormayan, deneyime farklı alanlar açarak bir tasarım dili geliştirmeye çalıştık. Bodrum'un hep bir mavi-beyazı vardır; biz onu burada biraz farklı ele aldık. Mimari ile birlikte siyah-beyaz, daha kontrastı artırarak renk paleti oluşturduk. Çok doğal malzemeler, etrafta gördüğünüz dokular, renkler, doğal kumaşlar, mekanlar arası geçişleri olabildiğince akıcı hale getirmeye çalıştık. Işığa çok değer verdik. O şekilde bir iç mimari yaklaşımımız oldu, odalar özelinde. Genel mekanlarda ise o deneyimi biraz daha farklılaştırmaya çalıştık. Çünkü günün sonunda buradaki genel mekanları dışardan kullanıcılar da kullanabilir.”
Ali Çalışkan ise projeyle ilgili şöyle konuşuyor: "Bir kullanıcının maksimum derecede konforunu sağlayabileceğimiz ilk deneyimini nasıl şekillendirebiliriz diye düşündük. Şu da çok yardımcı oldu; bir otel ama aynı zamanda bir yazlık, bir ev gibi hissetme durumu... Bir platformumuz var ve o platforma takılı 22 tane villa var. Hatta bunun 14 tanesi o platforma takılı, geri kalan 8 tanesi o platformun üstünde yer alıyor. Ve o platform diye bahsettiğmiz şey de aslında buradaki otel hizmetini veren, buranın makine gibi çalışmasını sağlayan bütün teknik hacimlerin ve mahallerin yer aldığı, şu an görmediğimiz ve hissetmediğimiz bir yapı."
“Seramik çok ağırlıklı kullandığımız kurtarıcı bir malzeme”
Pelin Olgun'un "Tasarımlarınızda olmazsa olmazlarınız nelerdir?" sorusunu da yanıtlayan Tuğçe Rizeli Bilgi, "Bizim olmazsa olmaz denebilecek birşeyimiz varsa, o mekanın kullanıcı profilinin beklentisi olabilir. Çünkü bir mekan tasarlarken hedefiniz kulanıcıya hitap edebilen, ona doğru cevabı verebilen bir mekan olması. O yüzden kullanıcı profilini çok işin odağında tutuyoruz. Yani ilk çıkış noktamızı o mekanı kimin kullanacağı belirliyor. 'Kullanıcının gereksinimleri olmazsa olmazımız' diyebiliriz" diyor.
Ali Çalışkan ise aynı soruyu şöyle yanıtlıyor: "Mimarın veya herhangi birinin kaygısından uzak bir şekilde kullanıcı deneyimini en iyi şekilde hayal etmek bizim aslında ilk konseptte yaptığımız şey. Biz şunu yapmaya çalışıyoruz; bittiğinde nasılsa ilk düşündüğümüz sunumda da öyle olsun. Benim mimari anlamda olmazsa olmaz olarak söyleyebileceğim şey; bireysel şeylerden uzak, kullanıcı deneyimini maksimize etmek veya yeni deneyimler oluşturmak, 'mekan tasarımını farklı noktalara getirebilmek için neler yapabiliriz'in arayışında olmak."
Tuğçe Rizeli Bilgi ve Ali Çalışkan seramik ve projelerinde seramik kullanımı ile ilgili görüşlerini de paylaştı. Seramiği çok sık kullandıklarını belirten Tuğçe Rizeli Bilgi, "Biz ağırlıklı olarak çoklu kullanıcının olduğu mekanlar tasarlıyoruz; oteller, restoranlar, spor salonları... Ve orada malzemenin dayanımı en önemli konu. Süreç içerisinde aldığımız bildirimlerden, nerede ne malzemeyi kullanırsak operasyonu süreçte yormayız biliyoruz. Bu konuda da seramik gerçekten çok dayanımlı bir malzeme. Seramikle yapabileceğimiz şeylerin de sınırları artık çok genişledi. Çok farklı ebatlarda, desenlerde, dokularda seramik temin edebiliyoruz. Daha da fazlası seramik özelleştirilebilecek bir malzeme. Bizim kendimiz tasarlayıp ürettirdiğimiz seramik de oldu süreç içinde. Ya da mevcut bir seramiği farklı boyutlara kestirip onunla desen oluşturarak kullandığımız da çok oldu. Bu projede de bütün zeminler, duşların içi her yer seramik. Çok ağırlıklı kullandığımız kurtarıcı bir malzeme" diyor.
Tuğçe Rizeli Bilgi ve Ali Çalışkan, öğrenci yarışmaları ve Zeki Yurtbay Tasarım Ödülleri ile ilgili yorumlarını da paylaştı. Öğrenci yarışmalarının çok kıymetli olduğunu belirten Ali Çalışkan, "Öğrencilik döneminde bir proje alıyorsunuz stüdyoya girdiğiniz zaman ve stüdyoyu veren kişilerin fikirleri doğrultusunda ve kendi fikrinizi üzerine koyarak bir noktaya varıyorsunuz. Ama yarışma bir konu üzerine belki 100 belki 500 tane fikrin bir araya geldiği, hatta sentezlendiği veya oradan kendinize birtakım çıkarımlar yapabildiğiniz veya kendi metotlarınızı, yaklaşımlarınızı analiz edebildiğiniz bir duruma dönüşüyor. Dolayısıyla kaybedeni olmayan bir metot yarışma" diyor.