Değerli dostum Kürşat Coşgun telefonda, “Zokev Yönetim Kurulu ve Mütevelli Heyeti oybirliği ile; 2018 yılı Kültür Ödülü’nün Hamit Kalyoncu’ya, Eğitim ödülünü ise Çaycuma’da görev yapan Zeynep ve Ali Hasırcı öğretmenlere vermeyi kararlaştırmıştır. Ödül töreni tarihi ayrıca duyurulacaktır.” deyince önce şaşırdım kaldım. Hiç düşünmediğim, aklıma da gelmeyen bir durumdu. Tam bir sürprizdi yani. Almışız yaşımızı başımızı yürüyüp gitmişiz Zonguldak yollarında. Kürşat’a, “Yahu genç birilerine vermeniz daha iyi olmaz mıydı?” deyince de, “Ağabey, bize göre sen bu ödülü çoktan hak eden bir insansın. Biz açıklamayı daha sonra yapacağız” dedi. Öylece oturdum kaldım olduğum yerde. Sonra eşime, “Bak, Zokev böyle bir karar almış, sevindim ama onlar açıklama yapıncaya kadar aramızda kalsın” diyebildim. Öyle de oldu.
*****
Bir süre sonra 18.Şubat.2019 günü Zokev’in kararı, Başkan Zafer Kalafat tarafından gerekçeleri ile basına ve kamuoyuna açıklandı. Okuduğumda yürek tellerimin titreştiğini söyleyebilirim: “Çağının bilgisiyle donanmış, yüksek sorumluluk düzeyine sahip bir eğitimci olarak, nesillerin, eğitsel gelişiminin yanı sıra yurt ve insan sevgisiyle yetişmesi için de yoğun çaba harcadı. Çağdaş Türkiye idealine bağlı binlerce öğrenci yetiştirdi, tutarlı yaşamıyla onlara örnek oldu. Yetinmedi, öğretmen örgütlerinde görevler üstlenerek çağdaş, demokratik ve laik nitelikli bir eğitim için mücadele verdi, bu uğurda bedeller ödedi. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın önderi, çağdaş Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e yürekten bağlı bir aydın olarak onun değerlerinin yılmaz savunucusu oldu. Bir kültür insanı olarak genç yaşlarda başlattığı Zonguldak araştırmalarını, yaşamının bütününe yaydı, yörenin kültür tarihi ve folklorik özellikleri başta olmak üzere tüm değerlerini gün ışığına çıkarıp gelecek kuşaklara aktarılması için yazılar yazdı, kitaplar yayımladı. Kentimizin sosyal, kültürel gelişimine eşsiz katkılar sunan Sayın Hamit Kalyoncu tüm bu çabaları nedeniyle ZOKEV 2018 Eğitim Ödülü’ne layık görüldü”
Bu açıklama ve ardından Değerli Zafer Kalafat’ın eklediği cümleler benim için “alın aklığıdır, Zonguldak yollarında izlerimizin varlığının da kanıtıdır” aynı zamanda. Teşekkürler yüreği insan sevgisi dolu, zarif, centilmen, dost Zafer Kalafat. Sesin yüreğimdedir.
“..Sevgili Hocamız Hamit Kalyoncu için uzun uzun bir şey söylemeye gerek yok. Hepimiz için öğretmenden daha çok bir okul olmuş, kentimizin çok önemli bir değeri olan sevgili hocam, uzun yıllardır, Zonguldak üstüne çalışmalar yaparak kentimizin kültür hazinesine eşsiz katkılar sunuyor. Sevgili öğretmenlerimizin ZOKEV’in verdiği ödülü kabul etmesi, bizlere verilmiş en büyük ödüldür. Ben kendilerine hizmetlerinden dolayı bir kez daha teşekkür ediyor...”
*****
Bir iki gün sonra İlçe Başkanımız Yaşar Bükrü ile Briç Lokalinde çay içerken durumu anlattım. Sağolsun o da, “Birlikte gideriz Hocam, canını sıkma” dedi. Bu yıl grip belasından uzakta geçiriyordum kış aylarını. Nerden dedim, demez olaydım. Bir akşam bir titreme, bir üşüme ki yıktı beni yatağa. Dik duramıyorum.Yataktan çıkamıyorum. Baktım olacak gibi değil, 27 Şubat günü, yani ödül töreninden bir gün önce Işın Tıp Merkezine gitmek zorunda kaldım. Dr. Adnan Gürcan muayeneden sonra Acil servise yatırarak, iki saat serum, oksijen, vitamin yüklemesi yaptı. Biraz kendime gelebildim. Oysaki bu yıl grip hastalığına karşı aşı olarak, kendime de dikkat etmeğe çalışarak önlemler almağa çalışmıştım. Ancak, geçtiğimiz yaz aylarında aldığım terapiler vücudun bağışıklık sistemini de yıpratmış, güçsüz bırakmıştı kuşkusuz. O nedenle kendime dikkat etmeğe çalışarak, soğuk havalarda dışarı çıkmıyarak idare etmeğe çalışıyordum.
*****
28 Şubat Ödül günü sabah Devrek tepeleri bembeyaz. Eyvah! Hava da soğuk. Soluk almam güçleşecek. Başkan Yaşar Bükrü, İl Yönetim Kurulu üyesi Zeki Esen’le geldiklerini haber verdi. İyi ki onlar var, yoksa kendi başıma becerip de bu halde gidemezdim Zonguldak’a. Öbür arabada da Büyük ablam, eşim, yeğenlerim Semran Yılmaz ve Adnan Keklik vardı. Onlar bizden önce yola çıktılar. Zonguldak Maden Müh. Lokaline vardığımızda, -ki benim en çok sevdiğim mekandır- içeri ancak iki duraklama yaparak girebildim. Ondan sonra değerli dostlarla sıcak kucaklaşmalar, iki üç laf sıkıştırmalar araya.. Bir sevgi, dostluk ve muhabbet çemberi içinde olmak.. Öyle demiştim bir dostumuza, “Biz birbirimizi iyi gördükçe, daha iyiyiz çocuk!”
Kürşat Coşgun, “Ağabey seni öne alacağız” dedi. Ben de kalkıp ağır ağır ön taraftaki Av. Ahmet Orhan ve Av. Sabri Yavuzyılmaz’ın yanına gidip, oturdum. Biraz sonra benim yanıma da “tatlı öğretmenim Cansu Orhan” geldi. Sunucu Gülhan Çetin’in çağrısıyla kürsünün önünde yerimi alırken, ödülü verecek olan Değerli Prof. Dr. Vedat Didari ile kucaklaştık. Didari Hoca, “Hamit Kalyoncu Ağabeyim bu ödülü en çok hak eden bir kişidir” diyerek verdi ödülü.
O gün o salonda şöyle esprilerle yüklü, coşkulu bir konuşma yapmayı çok isterdim. Her zaman önümde bir metin olurdu ama, ben yine de daha çok doğaçlama konuşmaya kayardım. Ne yaparsın, bu gün sadece görevi yerine getirebilmek vardı. Bu işi de biraz zorlanarak da olsa hallettikten sonra benim için işlem tamamdı. Ama bundan sonrası iki laf etme, kucaklaşma, fotoğraf çektirme, şakalaşma idi. Lakin ben yerimden bile kalkamadım desem doğrudur. Ne genç öğretmenleri kutlayabildim ne arkadaşlarla iki söz etme olanağım oldu. İstemiyerek de olsa bu günü böyle yaşamak zorunda kalmıştım. Kürşat Coşgun, “birlikte yemek yeme konusunu” açınca biz, “yolcu yolunda gerek” diye düştük Devrek yoluna..
*****
Kültür ödülünü sadece kendime saklamıyorum elbette. Önce Çaycuma’nın, sonra Zonguldak’ın ve Devrek’in de hakkı var. Buralarda yaptığım çalışmaların hakkı var. Bunca yılın kültür-sanat çalışmaları var. Bu yolda emek veren arkadaşlarımın hakkı var. Laiklik, Demokrasi, hukuk, adalet ve tam bağımsız aydınlık bir Türkiye mücadelemiz var. Derneklerde yaptığım çalışmaların, yazdığım kitapların, çeşitli dergilerde ve gazetelerde yayımlanan yazılarımın hakkı var. Ailemin, gerçek dostlarımın hakkı var.
Ömrümün 77. yaş çengeline takılacağı bu yılda böyle bir ödüle lâyık görülmek gerçekten beni çok çok duygulandırdı. Kendimi yorgun hissediyordum ama “Tatlı yorgunluk” derler ya, işte öyle bir şeydi. Bu duyguyu, okul çalışmaları ve dernek etkinlikleri sonrasında da çok yaşamıştım. Şimdi de öyle.. Mutlu sayıyorum kendimi.. Onurlandım, gurur duydum. Teşekkürler ederim Zokev. Teşekkürler ederim çok değerli dostlarım, arkadaşlarım.