Aklım başından gidecek artık, bir yer nasıl bu kadar kötü yönetilir? Her şeyi mi sahte, her projesi mi yanlış, her işi mi baştan savma, her ilişkisi mi özensiz olur bir kentin? Yalan, dolan, riya, üçkâğıt bu kadar mı prim yapar? Kentlilik duygusundan yoksun, dün yarın ilişkisi kopuk, dünyanın tartıştığı kavramlardan uzak bir yerleşim yeri mi olur bu çağda? Düşünsel arayışlara kendini bunca kapatmış; aydını, akademisyeni, yazarı, çizeri fikir kabızı olmuş bir kent, nasıl yeni yollar açar önüne…
Sorular durmuyor beynimde: Yaşamsal fonksiyonlarını yitirip bitkisel hayata girmiş bir hasta gibi kurtuluş reçetesini başkalarından bekleyen bir kent nasıl bir gelecek tahayyülü kurabilir? Ortak aklı oluşturacak yetenekten vaz geçtim, düzeyli üç beş kelimenin edildiği bir tartışma ortamı bile yaratamayan bir toplum, hangi kentsel refleksi koyabilir ortaya, hangi iddiayı taşıyabilir? Yavrusunu iyen primatlar gibi kendi değerlerine düşman bir kent yönetimi hangi ışıltıyı üretir…
AVRUPA YEŞİL MUTABAKATINA UYMAYAN ÜLKELERDEKİ FİRMALARIN REKABET GÜCÜ KALMAYACAK
Ülkemiz Paris İklim Anlaşması’na taraf oldu mesela. Şayet dünyaya verilen söz tutulursa, Türkiye, 2030’da, sera gazı emisyonunu %55 düşürecek. Şaka değil, 25 yıl sonra, tüm ülkede, bir kürek kömür bile yakılmayacak. Soruyorum, ekonomisi kömüre bağlı kentte, hangi tartışma yürütülüyor bu hususta? Kenti yeni konjonktüre uyarlamak için hangi fikirler, hangi projeler geliştiriliyor? Dünyada bu hedefe yönelik tartışmaları, yapılan modellemeleri, olası senaryoları kim takip ediyor…
Kimsenin umurunda değil ama bu anlaşmanın tarafı olmakla, kömüre teşviki kaldırıp karbon emisyonlarını fiyatlandırma konusunda adım atacağına dair söz verdi mesela Türkiye. Bu yapılmazsa, önümüzdeki yıldan itibaren, en önemli ticaret ortağımız Avrupa Birliğine sınırda karbon vergisi ödenecek. AB’ye yapılan ihracat üzerinde ek maliyetler oluşturacak bu durum, Avrupa Yeşil Mutabakatına uymayan ülkelerdeki firmaların rekabet gücünü de yok edecek…
ÇANLAR ZONGULDAK İÇİN ÇALIYOR AMA HERKES EYYAMCILIK YAPIYOR
Derin uykudayız. AB tarafından ithal edilecek sanayi ürünlerine, karbon emisyonlarına göre ek vergi getiren paketten ilk olarak demir-çelik, çimento, gübre ve elektrik sektörleri etkilenecek. 2026’da sistem tam kapasite ile devreye alındığında, bu sektörlerden AB’ye neredeyse ihracat imkânı kalmayacak. Sözün kısası şu: Şayet önlemler alınmazsa, Zonguldak ekonomisi, zarar görmek ne kelime çökme aşamasına gelecek. Çanlar Zonguldak için çalıyor ama eyyamcılık yapıyor herkes…
Şaka gibi ne üniversitelerden bir öneri var, ne de sivil toplumdan. Sendikalar gündemine hiç almadıklarına göre, farkında bile değiller galiba. Gazeteler bunu tartışmak yerine incir çekirdeğini doldurmayan haberleri çekiyor manşete. Kamuoyu bu tartışmalarda ortaya çıkacak sonuçlardan çok kimin kimle gayrı meşru ilişkisini olduğunu merak ediyor. Alıcısını bulan akrep gazetecilerse irin sızan sayfalarını daha çok o haberleri taşıyor. İntiharın eşiğindeki bir kent, göz göre göre ölüyor…