Lobiciliğin Zonguldak için ne kadar hayati önemi olduğunu ve mutlaka kurulması gerektiğini sürekli vurguluyorum ama bunun nasıl oluşturulabileceği konusunda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmadığımızı düşünüyorum. Bundan önceki ‘’ Zonguldak – Ankara Hattı’’ başlıklı yazımda da söz verdiğim gibi, şimdi de bu konudaki görüş ve önerilerimi aktarmaya çalışacağım.
Önce lobinin ne demek olduğunu bir kez daha hatırlayalım: Lobi, aynı davaya inanmış insanların, davalarını başkalarına kabul ettirebilmek için bir araya gelerek bir güç odağı oluşturmasına denir. Bu güç odağının kendi taleplerini kabul ettirmek için karar alma mekanizmaları üzerinde baskı kurması faaliyetlerine de lobicilik denir.
Şimdi; fazla kafa karıştırmadan, bu konuda neler yapılması gerektiğini maddeler halinde özetlemek istiyorum.
1. Karar alma mekanizmaları başkent Ankara’da olduğundan, doğal olarak, lobinin merkezi de mutlaka burada olmalıdır.
2. Lobiciliğe ilgi çekmek için gerek Zonguldak’ta, gerekse Ankara’daki Zonguldaklılar arasında bir sinerji yaratılmalıdır. Bu konuda sivil toplum örgütlerine önemli görevler düşmektedir.
Burada şu konuya değinmeden geçemeyeceğim: Lobinin karargahı olarak önerebileceğim Ankara Zonguldaklılar Derneği, yeterli varlık gösteremediği gerekçesiyle, bazıları tarafından insafsızca ve haksız olarak eleştirilmektedir. Ama ne yazık ki bu eleştiriler genellikle bu derneğe hiç uğramamış, üye olmayı düşünmemiş ve hatta derneğin adresini bile bilmeyen kişiler tarafından yapılmaktadır.
Yahu hiç kimse bu derneğe uğramazsa, üye olup aktivitelere katılmaz ve maddi destek vermezse; dernek yöneticileri ne yapsın? Derneğin kapısı her gün açık. Çay da ikram ediliyor, neden hiç uğramıyorsunuz? İnsanlar üye olup uğramazlarsa, dernek yöneticileri kendileri çalıp kendileri mi oynasın? İnsanları derneğe tahtırevanla mı getirsin isteniliyor?
Bir insanın bir şeyi eleştirebilmesi için, önce o konuda kendi üstüne düşeni yapması gerekir. Aksi taktirde eleştiri hakkı da olamaz. Herkes her şeyi başkasından beklerse; elini taşın altına koymazsa; siperde bekleyip seyirci olursa biz lobicilikte de başarılı olamayız. Siz hiç siperden doğru zafer kazanıldığını okudunuz veya duydunuz mu?
Bu arada, yeri gelmişken, espri olsun diye küçük bir anekdot anlatayım: İtalyan askerleri bir savaşta, sipere yatmış beklerken karşıdan düşman görünmüş. Düşman yaklaşınca, İtalyan yüzbaşı siperden fırlayıp ‘’ hücuum’’ diye düşmanın üzerine doğru koşmaya başlamış. Peki askerler ne yapmış? Yerlerinden bile kımıldamadan ‘’ Bravo Kapitano!’’ diye yüzbaşıyı alkışlamaya başlamışlar!
Biz bu İtalyan askerler gibi olmayalım. Artık siperlerimizden hep beraber fırlayıp hücuma geçelim! Yoksa başarı şansı yok. Nitekim bu gerçek bu güne kadar görüldü zaten. Halen görmeyenler varsa başka diyecek bir şeyim de yok.
3. Zonguldak’taki koruma, güzelleştirme, kalkındırma veya dayanışma temalı tüm hemşeri dernekleri bir federasyon çatısı altında örgütlenmelidir.
4. Aynı şekilde, İstanbul varoşlarında yaşam mücadelesi veren Zonguldaklıların kurduğu onlarca dernek de, ayrı bir federasyon oluşturarak güçlerini birleştirmelidir.
5. Bu iki federasyon Bursa, İzmir ve Ankara gibi şehirlerdeki Zonguldaklılar dernekleri ile bir araya gelerek bir konfederasyon oluşturulmalıdır.
6.Konfederasyon lobinin en üst kuruluşu olduğundan, tabiiki genel merkezi ’de Ankara’da olmalıdır.
7. Milletvekillerinin halk tarafından seçilmesi; en azından ön seçimle seçilmesi için; parti yönetimlerine kamuoyu baskısı yapılmalıdır. Böylece bu milletvekilleri lidere değil, halka karşı sorumlu ve hakla bütünleşmiş olacaklardır. Bu suretle de lobinin bir parçası, hatta lideri konumuna gelecekler ve arkalarına lobinin gücünü almak suretiyle Ankara’da yaptırım gücü olan milletvekilleri haline geleceklerdir.
8. Hükümette en az bir Zonguldak milletvekillinin bakan olması için yoğun lobicilik faaliyetleri yapılmalıdır.
9. Ankara’dan hizmet almak için, ayrıca, suyun başı sayılan Ankara bürokrasisine Zonguldaklı bürokratların yerleştirilmesi hususunda hükümet nezninde baskı yapılmalıdır. Unutulmamalıdır ki üst düzey bürokratlar lobinin en önemli unsurlarından biridir.
10. Zonguldak’ın hak edipte bu güne kadar alamadığı hizmetlerin alınmasına gayret edilecektir.
11. Zonguldak’ın kalkınması için yeni projeler üretilmeli ve bunların hayata geçirilmesi için devleti yönetenlere ( karar alma mekanizmalarına) lobi baskısı yapılmalıdır.
Değerli Zonguldaklılar, aslında bunları yapmak sanıldığı kadar zor değildir. Bir Çin atasözü der ki; ‘’ Büyük yürüyüşler bir adımla başlar!’’ Ben de diyorum ki; ‘’ Başlamak bitirmenin yarısıdır!’’ Bu iş için birileri, örneğin, birkaç sivil toplum örgütü lideri, ‘’ Haydi arkadaşlar, bir araya gelip örgütlenelim. Önce bir federasyon kuralım. Sonrada konfederasyon kuralım. Böylece güçlerimizi birleştirelim ve Ankara’ya odaklanalım.’’ dese; sanıyorum kimse karşı çıkmaz. Belki de herkes bir işaret bekliyor bile olabilir. Bu nedenle, birilerinin bu işaret fişeğini ateşlemesi gerekiyor.
Son sözler: Hükümetler ve politikacılar kuvvetli lobilerden çok etkilenir, adeta çekinir. Sizinle ters düşmek istemez; tam tersine, sizinle iyi geçinmeye çalışır. Bunun için kapınıza bile gelir. Lobiniz yoksa sizi adam yerine koymazlar!
Sonuç: Kuvvetli lobiniz varsa istediğinizi alırsınız!
KİŞİSEL NOT:
Yazılarıma Gazete’nin internet sayfasındaki yorumlar köşesinden genellikle olumlu yorumlar ve eleştiriler alıyorum. Bunlar için teşekkür ediyorum. Eleştiriler olumsuzda olsa, yapıcı oldukları sürece hoşuma da gider; zira onlardan da yararlanıyorum.
Ama ne var ki bazı kişiler bu imkanı kötüye kullanabilmektedirler. Yazılarından anlaşıldığı kadarı ile, muhtemelen görevde bulunduğum sıralarda taleplerini yerine getiremediklerimizden olan bu insanlar, yazılarımın içeriği ile hiçbir alakası olmayan ve eleştiri sınırını da geçerek şahsıma sataşmaya varan ifadelerde bulunulmaktadır. Akıllarınca intikam almaktadırlar.
Adam yıpratmak için dedikodu kazanına sürekli odun taşıyan bu tip kişilerin varlığı bu güne kadar Zonguldak’a çok zararlar vermiştir ve hala da vermektedir.
Onlara diyorum ki; gelin, artık bu kötü alışkanlıktan vazgeçin. Bir şeyler yapmaya çalışan insanları yıpratmayı bırakın. Onların moral ve motivasyonlarını bozmayın. Köstek olacağınıza destek olmayı deneyin. Fikirlere fikirlerle karşılık verin; sataşmayla değil.
Unutmayın: Fikirleri olanlar fikirlerle, olmayanlar ise insanlarla uğraşır!