Zonguldaklı isim cinsel köle oldu! Zonguldaklı isim cinsel köle oldu!

İşte o yazı: 
“Zonguldak’ta 1980 yılından önce benim de oyuncu olduğum Halkevinde ülkemizin değişik yörelerine (Elazığ, Antep, Artvin, Kılıç Kalkan (Bursa yöresi) vb.) halk dansları oynanmaktaydı. Yöremize ait ilk halk oyunları da 1970’li yılların sonuna doğru Çaycuma’da görev yapan beden eğitimi öğretmeni Nilgün Çelik tarafından derlenmiş ve daha sonra bu danslar ile müzikleri TC Kültür Bakanlığı arşivine kazandırılmıştır. Zonguldak Halkevinde Nilgün Hocanın söz konusu dört dansı kadın arkadaşlarımıza öğrettiği zamanı çok iyi hatırlıyorum. Bu dönemden sonra ilimizdeki halkoyunları dernekleri bu oyunları ve daha sonra yöreye ait derlenen diğer dansları da repertuarlarına alarak günümüze kadar gösteriler yapagelmişlerdir. Buradan hareketle yöremizde oynanan halk dansları ile ilgili edindiğim bilgileri ve ilimizdeki kültür kurumları ile halkoyunları derneklerinin bu konudaki sorumluluklarını kendi bakış açımdan ifade etmek üzere bu yazıyı hazırladım.
Türk halk dansları yurdumuzun dört bir yanında, köyde kentte, genç-yaşlı ayırımına bakılmaksızın insanlarımızın tümünün birlikte katıldığı; coşkuyla, sevgiyle, heyecanla oynadığı oyunlardır. Oralarda yaşayan insanların eseridir, atalarından öyle görmüşlerdir ve hemen hemen aynı figürlerle oynarlar. Dansı ilk kez kimin düzenlediği, ne zaman bir halkoyunu olarak hangi ortamda ve kim tarafından oynandığı hemen hemen hiç bilinmez. Buna karşın halk tarafından benimsendiğinden eskiden beriye özel günlerde oynandığından, artık anonimlik özelliğini kazanmıştır.
Kömürün bulunmasıyla birlikte aldığı göçlerle giderek büyüyen ve il olan Zonguldak’ın kent merkezinde çok kültürlü bir yapı hâkimdir. Bu nedenle yöreye ait halk dansları da merkeze göre daha eski bir yerleşime sahip olan ilçe ve köylerde oynanarak ve yaşatılmaktadır. Bununla birlikte coğrafi yakınlığı ve Filyos nehri vadisi olmaları nedeniyle Devrek, Çaycuma ve etraflarında bulunan daha küçük yerleşim birimlerinde giyilen yöresel kıyafetler ve oynanan halk dansları birbirlerine daha yakınken ulaşım zorluğu, farklı kültürel özellikler vb. nedenlerle Ereğli ilçesi hem kıyafet hem de halk dansları yönünden daha farklı özellikler taşır. Bu farklılığın nedenleri ve özellikleri; ilimizdeki kültür kurumları, halkoyunları dernekleri ve konunun uzmanlarının yapacağı araştırmaların konusudur.
Zonguldak yöresinde erkek danslarının yok denecek kadar az olması nedeniyle bugüne kadar derlenen oyunlar kadın oyunlarıdır. Yöreye ait hareketli ezgilerle oynanan renkli giysilerle oynanan kadın danslarında canlılık ve zarafeti öne çıkarılır. Bölgemizde kadın danslarının yanı sıra köçek oyunları (meyter) da yaygındır. Köçek oyunlarının yaygın olmasının bir nedeni de erkeğin gruplu (münavebeli) olarak bir ay köyünde ve bir ay kömür ocaklarında çok ağır yeraltı koşullarda çalışarak hayatını sürdürmesiyle ilgilidir. Bu durum maaşını alarak köyüne gelen erkeğin parayla köçek tutarak ve onu izleyerek eğlenmesi sonucunu doğurmuştur. Zonguldak yöresi davul ve köçek oyunları yönünden oldukça zengindir. Geçmişte davulcuların omuzlarına astıkları çift davulla oynadıkları söylenir. Göbekleşme, kaşık, zil gibi ayrık düzen oyunları; bağlama, tanbura, cura kemane (tırnak kemanesi), çiftelli, zurna, kaval (dilli, dilsiz), tef, darbuka, zil, kaşık, zilli maşa, tangurdak (davarların boynuna takılan çan) eşliğinde oynanırdı. Çaycuma’da Aman Of, Döktür Muazzez; Maça Kızı, Biriciksin; Devrek’te Dirgine, Topal Osman; Ereğli’de Kestaneci Köyü, Eğrice Meşe; Alaplı’da Sömsöm Yavrum, Kabtaşın Altı Bayır yöreye ait ezgi ve oyunlardan bazılarıdır.
Yörede günlük dış giysiler genellikle basma, pazen divitin; iç giysiler ise evlerde dokunan keten (Ereğli’de elpek bezi, Çaycuma’da pelemet bezi) ya da pamukludandır. Başa önce fes, üstüne oyalı yemeni (abacuk) üzerine de tülbent (yazma) bağlanır. Çevresi metal pullu, renkli boncuklu, oyalı olan tülbentlere “atça”; sarı, yeşil renkli dallı pullu olanlara da “çatkı” denir. Gömlek adı verilen ve dizlere kadar uzanan iç giysi yakasız, önden düğmeli, yaka ile kol ağızları ve önleri dantelle süslüdür. Özel günlerde üstü sim işlemeli “telli yelek”, “kutnu yelek” (ipekle karışık pamuklu kumaş) ve ipekli kumaşa sırma ile işlenmiş cekete benzer yelek olan “kapale” ile “ustufa” giyilirdi. Ustufaların içi pamuk astarlı olup, kol ağızları, yakası dantelli ve önü boydan boya açıktır. Ustufa ve kapalenin bir başka türü olan çitare adlı yelekler de, kırsal kesimde kullanılan yaygın bir giyim örneğidir. Güllü kutnu, kutnu çitare, yalancı çitare, zenne (kışın giyilen uzun kollu) bilinen çitare türleridir. Yeleklerin çevresi, kol ağızları siyah şeritli (kaytan), bilinen çitare türleridir. Yeleklerin çevresi, kol ağızları siyah şeritli (kaytan), yakaları “harç, divdik, çıkartma, gibi adları olan işlemelerle süslüdür. Yeleğin üzerine “acemşal” denen büyük kuşak sarılır. Genç kızlar kuşağı önden, diğerleri arkadan bağlar. Gömleğin altına pijama biçimi don giyilir. Süslü olanlara “çözme don”, kırmızı ve beyaz bezden parçalı olana “al don” denir. Erkekler yakasız, sık düğmeli mintan (göynek) üzerine yelek, kalın ceket (aba), altına “pamtur” yada “zıbka”, ayağa da “çapula” giyerlerdi. 
Nilgün Çelik hocanın yöremize ait halk danslarının derlenmesiyle oynanması kültürel anlamda Zonguldak adına bir milattır. Buna karşın bugüne kadar ne devlete ve yörede bulunan belediyelere ait kültürel kurumlar ne de bölgede bulunan çok sayıda halkoyunları derneği bu dansların ve derlenen diğer dansların oynanış amaçlarını, kaynak kişilerini, derlenen yerleşim yerlerini vb. bilgileri araştırmıştır. Sadece dans hareketlerini öğrenerek halk oyuncusu olunamayacağı, yöreye ait yaşam şekli, müzik, giysi vb. kültürel özelliklerin de içselleştirilmesi gerektiği ve bir bütün olarak yansıtılarak yaşatılması gerektiği maalesef değerlendirilmiyor. Halk oyunları derneklerinin en azından kendi yörelerinde oynanan danslarını bütün özellikleriyle bilmeleri gerekmez mi? Maalesef, çağımızın hastalığı olan hızlı tüketim alışkanlığı halk danslarında da değersizleştirmiştir.”

Kaynak: Haber Merkezi