Zonguldak’a girerken

Abone Ol

Zonguldak coğrafi yapısı itibariyle diğer şehirlerden iki koldan ayrılır, birisi İstanbul yolu diğeri ise Ankara yolu. Zonguldak’a gelmek isteyen kişiler bu iki yoldan birini tercih etmek zorundadırlar. Ben İstanbul yolunu seviyorum. Ankara yolu yok mu, şu meşhur Ankara yolu…  Ne zaman Ankara yolunu kullansam, şehre ilk geldiğim güne dönerim her seferinde. Zonguldak’a ilk geldiğim gün nasıl da ürkmüştüm,  “Nereye geldik abi yaa” der gibi sağa sola bakındım durdum. Birinci tünel, ikinci tünel derken daracık yollar, keskin bir viraj… Dağların arasında saklambaç oynarcasına gizlenmiş tek tük evler, eski viraneleri andıran yapılar... “Acaba yanlışlık mı oldu, bu nasıl bir şehirdir, çok kötü bir görüntü” dememe kalmadan, çok daha beteri yol kenarlarına asılmış çamaşırlar, yeni yıkanmış halılar…  Çöplerin arasında, barakaya benzer yaşam alanlarıyla karışık bir şehir girişi Zonguldak’a hoş geldiniz. J

İlk geldiğim yıl 1992’de aynen bu manzaralarla karşılaşmış, oldukça da ürkmüştüm. Aradan tam 21 yıl geçmiş. Artık tozlu havasını soluyup da ondan vazgeçemeyenlerden oldum ben de. Geçen ay Bolu’dan geliyorum. Yani Ankara yolu üzerinden giriş yapacağız memlekete… Yanımda oldukça heyecanlı bir genç kız oturuyor. O kadar heyecanlı ki, benim seyrettiğim filimden kopmama sebep oldu, ki bu biraz imkansızdır, o denli gergin yani... Elinde telefon yolu anlatıyor, karşısındakine “Bilmiyorum neredeyim, ama bir tünel geçtik, daha çok var mı, beni bekleyin” diye anlatıyor. Asma’da olduğumuzu söyleyin dedim ve başladı sohbet... Aman da aman cici kızımız yeni atanmış, ilk görev yerim diyor. “Kurada çıktı Zonguldak, çok heyecanlıydım, ama şimdi korkuyorum” dedi. “Neden?” dedim. “Ya abla baksana evlere, ne kadar kara, ne kadar eski, tek tük,  ben nereye gidiyorum? Köy mü burası?” “Yok be güzelim o kadar da değil, güzeldir Zonguldak. Aşıklar şehridir, romantiktir, naziktir. Zonguldak’ın altı da üstü de ayrı bir hikaye gizler, gizemlidir.” Öyledir, şöyledir diye bildiğimiz tüm edebiyatı bir çırpıda parçalarken, kızımızın gözleri yuvarından fırlayacak gibi oldu.  “Emin misin?” diyor, bir yandan da parmağıyla yol boyunca temizlik yapmış çamaşır, halı, yorgan, battaniye yıkamış hatunların marifetlerini yol boyunca açmış oldukları sergilerini gösteriyor... Şimdi bu çok büyük bir şansızlık kendime mi, kızcağıza mı üzüleyim bilemedim. Her seferinde üst yoldan şehre giren otobüsün alt yoldan şehre girişi tuttu. Eh işte Zonguldak’ın yabancılar tarafından nasıl görüldüğünü unutmuşum. Oysaki 21 yıl önce de ben aynılarını hissetmiştim.  Demek ki göre göre göz aşina oluyor ve zamanla bu korkunç ayrıntıyı atlayabiliyor insan.

Hadi ben alıştım. Sen de alıştın. Bir çılgınlık yapalım, o da alışsın. Bizim hep gözümüzden kaçtı. Bu şehir için çalışan başkanlar, vekiller, ensesi kalın Zonguldak için varız diyen iş adamları, sizin hiç gözünüzü ısırmıyor mu? Başka illere gittiğiniz de var mı bizden başka şehir merkezine pislik içinde giren bir başka yerleşim yeri? Karaelmas diyarına hiç yakışmıyor. Seçimlerin yaklaştığı bu günlerde bu soruna el atacak Zonguldak sevdalısı bir yiğit muhakkak ki çıkacaktır ümidiyle…