Neresinden tutarsan tut, elinde kalan bir şehir,
Kime değse yüreğin, hepsinin mi içi zehir?
Zonguldak için yazdığım şiirlerimden birinin iki satırıyla giriş yapmayı uygun gördüm doğrusu bu haftanın yazısına. Biraz dertleşmek isteğim satır aralarıyla.
Yorgunluğumu, yılgınlığımı ifade edecek ne dermanım, ne de umudum var yarına dair bu şehirde. Üzerime çöken şu ayaz hava kapattı umudun bütün yollarını. Bunun mevsimle falanda bir ilgisi yok hani, bildim bileli bu kent düğümler insanı kendi gibi. Havasından mıdır suyundan mıdır bilemem gayrıda, var bir kısmetsizliği, hem kendine hem içindekine.
Yaşadığı yerin kimliğini bürünür insan ruhuna, dağında taşında, yolunda yokuşunda ne varsa ruha sirayet eder ince ince, bir bakmışsın zaman içinde, sen de olmuşsun öksüz bir Zonguldak.
Kendine faydası olmayandan umut beklemek ne kadar doğru oda tartışılır elbette. Ancak peşin peşin söyleyeyim, ben tutuyorum elinden gücümün yettiğince de pek önemsemiyorsun belli ki.
Ah Zonguldak, yürek sızım ince hastalığımsın, canımı en çok yakansın, emeğimi yok sayansın yine de kıymetlimsin, hem de çok.
Ah birazcık da vefalı olabilsen, birazda sen kımıldasan ara sırada, filizlense umut, aydınlansa yarınlar.
Bir kere de kimseye minnet etmeden sen döksen can suyumuzu yürek toprağına, bir kerede kolay olsa üstesinden gelmek hayal ettiklerimizin. Bir kerecik de olsa sana korkusuzca dayasam sırtımı, yaslansak birbirimize, ne kaybedersin ey Zonguldak.
Yıllardır senin derdini anlatmaya çalışanlardan biride benim, yazıyorum kalemin boyunca, yüreğindeki kırgınlıklara merhem sürüyorum kendimce, derman olalım birbirimize istiyorum. Ne fayda, sen iyileşmek bir yana, daha da gömüyorsun kendini çaresizliğin kollarına.
Bir kere kulak verseydin bana, kul etmeseydin o kapıda, bu bacada, şifası tez olurdu bu illet hastalığın.
Biz, birbirimizi hani seviyorduk seninle, hani emeğe saygın, emeğe hürmetin vardı senin de.
Yok, Zonguldak yok, sende kirletmişsin yüreğini çoktan. Sende kula kulluk etmeye boyun eğmişsin, sende unutmuşsun emeğin kıymetini, değerini. Özgürlüklerine prangalar vurdurmuşsun, çekenin elinde maskara olmuşsun, vazgeçmişsin kendinden, var mı daha ötesi.
Söyle hadi ne yapalım şimdi, terki diyar mı edelim, kalıp birbirimizi mi yiyelim.
Yoruldum, yoruldum senin gibi, sitem ediyorsan derman tükenmiş demek ki.
ZONGULDAK
İçimden gelmiyor ki gülümsemek
Neresinden tutarsan tut elinde kalan bir şehir
Kime değse yüreğin hepsinin mi içi zehir?
Oturdum öylesine suyun kenarında bir taşın üstüne
Baktım durdum sisler içindeki geleceğimize
Soğuktu hava en az taş kadar
En az umutsuzluğum kadar
Dumanlıydı dağlar dumanlıydı başım kadar
Üzerime geçirdiğim ahretlik paltom ısıtmıyordu ki beni
Çıkartıp bir güzel üstünü örteyim
Ey koca şehir ey düşlerim düşüncelerim
Sen koca bir resim olsaydın keşke
Ben oynasaydım üstünde boyalı kalemlerimle
Biliyorum bıktın karalardan
Bıktın içine sığmayan acılardan alın yazından
Tutunacak hiç kimse yok avutmasınlar seni
Bir başına öğreniyorsun cenneti ve cehennemi.