İşte o yazı:
Pasif kıta kenarı olan Anatolitler ile aktif kıta kenarı olana Pontitlerin çarpışmaya bağlı olarak gelişen dalma batma etkisiyle aktif olmayan yay ardı havza olarak Geç Kretasede açılarak oluşan Karadeniz’in ülkemiz sınırları içinde bulunan sahillerinde dağlar denize paralel olarak uzanmaktadır. Bu nedenle Zonguldak ve çevresindeki kireçtaşlarında akarsuların denizle buluştuğu sahiller haricinde genellikle dik ve falezlerden (yalıyar) oluşan bir topoğrafya gelişmiştir. Dar ve dik bir kıyı şeridine sahip olan Zonguldak’ın doğal güzellikleri arasında kıyı kenar çizgisinin de geçtiği falezler önemli bir yer tutmaktadır.

Yağışlı iklim, yoğun bitki örtüsü, engebeli topoğrafya, geçirimsiz temel, tektonik etkiler vb. nedenlerle ilimizdeki kireçtaşlarında çok sayıda karstik yapı gelişmiştir. Karstik yapıların belirli geometrik şekillerinin olmaması (örneğin, yatay ve düşey doğrultuda bir veya birden fazla kola ayrılabilmeleri), çok dar veya geniş boyutlarda düzensiz şekilde birbirini takip ederek gelişebilmeleri vb. nedenlerle bir doğrultu boyunca yapılan (sondaj, jeofizik vb.) araştırmalarla kireçtaşlarının bünyesindeki boşlukların potansiyeli tam olarak ortaya çıkarılamamıştır. Bu durumun bir sonucu olarak da kireçtaşlarında çok sayıda mağara sistemi gelişmiştir. İlimizde bilinen mağara sistemlerinin yanı sıra yüzeyden yapılan araştırmalarla tespit edilememiş çok sayıda mağara sistemi bulunmaktadır. Nitekim söz konusu kireçtaşlarında yapılan kazılarda çok sayıda mağara vb. karstik yapılarla karşılaşılmaktadır.

Bu özelliklerine karşın insanların deniz kenarında yaşama olan taleplerden dolayı çok boşluklu ve karstik yapısı gelişmiş kireçtaşlarında falezlerden itibaren yoğun bir yerleşim gelişmiştir. İlimizdeki yerleşimin genellikle sahil şeridinde çok dar bir alanda gelişmiş olması ve zaman içerisinde başka alanlara kaydırılamaması vb. nedenlerle kireçtaşlarının üzerine giderek daha yüksek katlı binalar sık aralıklarla yapılmaktadır. Yerel yöneticiler tarafından bu durum dikkate alınmadan yüksek katlı binaların yapılmasına izin verilmesiyle de altta bulunan çok boşluklu kireçtaşlarının bünyesindeki karstik yapılar üzerindeki ağırlık giderek daha da artmakta, zaman zaman oluşan ve oluşma potansiyeli artan yerel çöküntülere veya kütlesel hareketlere zemin hazırlamaktadır.

Kireçtaşlarından oluşan arazilerdeki çukurluk alanlar suların yeraltına iletildikleri (subatan (düden), obruk, dolin, uvala, polye vb. karstik yapılar) alanlar oldukları için kapalı havza özelliği taşırlar. Özellikle girişin tıkandığı durumlarda ve sel taşkını, fazla yağış gibi ani gelişen durumlarda yeraltına girebilen miktardan daha fazla su geliri olmakta ve söz konusu çukurluklarda geçici göller oluşmaktadır. Bu gibi çukurluklarda yerleşim bulunuyorsa inşa edilen yapılar akış rejimi dengeye oturuncaya kadar biriken sulardan (yükseldiği seviyeye de bağlı olarak) etkilenmektedirler.

Latif Aydemir nişanlandı Latif Aydemir nişanlandı

Ülkemizi çevreleyen denizler içinde en derin noktanın batı Karadeniz’de (2.234 m) bulunması, kuzey-güney doğrultusunda en geniş deniz olması, deniz üzerinden esen rüzgârları engelleyecek doğal setler olmaması, oluşan deniz dalgalarını kıracak adalar bulunmaması vb. nedeniyle ilimiz sahillerini de kapsayan kısmı Karadeniz’in en yüksek dalgalara sahip olan bölgesi içindedir. Ayrıca, kıyılarımızın genellikle düz ve yüksek topoğrafyaya sahip falezlerden oluştuğundan çarpma etkisiyle dalgaların yükseklikleri daha da artmaktadır. Sahil şeridinde bu durumu dikkate almadan inşa edilen yapılarda dalga etkisiyle zaman zaman hasarlar oluşabilmektedir. Bu nedenle özellikle belirli bir yüksekliğin altındaki falezlerde kıyı kenar çizgisinin falezlerin denizle buluştuğu noktadan geçmemesi sağlanmalı ve dalga yüksekliği de dikkate alınarak yapılaşma sınırı belirlenmelidir.

Turizmi geliştirmeyi hedefleyen ilimizde doğaya öncelik vermeyen arazi kullanım kararları ve uygulamaları sahillerimizin doğal yapılarının giderek değişmesine ve kaybolmasına yol açmaktadır. İlimizin kıvrımlı topoğrafyası kat yüksekliği belirli bir seviyenin altında kalan kötü yapılaşmaların olumsuz görüntüsünü bir dereceye kadar örtebilmektedir. Buna karşın özellikle sahile yakın kısımlarda topoğrafyayı aşan yapılaşmalar çirkin görünmenin yanı sıra arkada bulunan binaların da görüşünü engelleyerek adeta bir perde gibi önlerini kapatmaktadır. Özellikle şehrimizin sahile yakın bazı bölgelerinde çok sayıda çirkin yapılaşma örneği bulunmaktadır.

Kent merkezindeki falezler, kolay ulaşılabilen, doğayla baş başa kalınabilen, deniz havası alınabilen, gökyüzü ile denizin birleştiği çizginin ve güneşin doğuşu ile batışındaki renk cümbüşünün görülebildiği, amatör balıkçılığın yapılabildiği alanlardır. Ayrıca ilimizdeki kireçtaşları çok boşluklu olduklarından aynı zamanda canlılar için de birer yaşam alanıdırlar. Falezlerin su üstünde kalan kısımlarındaki boşluklar, ilimizin doğal yaşamını zenginleştiren kuş kolonileri için yuva oluştururken, su altında kalan kısımları balıkların ve diğer deniz canlılarının üreme ve barınma alanlarını oluşturmaktadır.

Sahillerimiz, insanları doğaya buluştuğu alanlar olarak değerlendirilmeli, düzenlenmeli ve insanların denize erişebilme fikirleri teşvik edilmelidir. Halkın yararlanması amacıyla kanunlarla koruma altına alınan kıyılarımızı, falezlerimizi, plajlarımızı, deltalarımızı vb. gelecek nesillere en doğal halleriyle bırakma sorumluluğunu taşıyarak yaşamayı artık öğrenmemiz gerekiyor.

Editör: Eren Aşkar