Çocuk düşlerimden, ağaran saçlarıma uzanan en onurlu mirastır 1 Mayıs… İnsanlığın barış, özgürlük, eşitlik ve adalet için verdiği kesintisiz mücadeleyi, tarihin derinlerinden bugüne taşır… Onur vardır o mirasın içinde; sabır, umut direnç ve gözyaşı ile nakışlamıştır sayfaları…
Evreni kucaklayan sevdanın adıdır… Pankartların zulasında uç verip, slogan slogan çoğalır ve taşar devrim ateşiyle yanan dergilerin arasından...
Meydan okumadır tiranlara… Siyah beyaz fotoğraflardaki kalın bıyıklı, haki parkalı erkeklerin; makyajsız, kırmızı fularlı kadınların göğe uzanan yumruklarından, insan kanı içen zalimlere savrulur… Orada yıldızlanıp, orak olur, çekiç olur, nasırlı yumruk olur günümüze uzanır… Bilinç olur, şiir olur idam sehpalarında söylenen son söze dönüşür…
Hiç bitmeyen inattır… Dünyanın en eşitsiz kavgasında, her düştüğümüzde yeniden ayağa kalkmamızı, her yenilgiyi yeni bir başlangıç saymamızı sağlar ve taptaze bir umutla koşar bir başka yenilgiye…
Sonsuz bir azim duygusudur… Tanrılar tarafından bir dağın en ulu tepesine kocaman bir taşı çıkarmakla cezalandırılan Sisyphos gibi, taş hep geriye yuvarlansa da, hiç yüksünmeden yeniden omuzlanır kavga… Yeni kavga arkadaşlarıyla yeni yollar bulunup, kan ter içinde zafere ulaşılmaya çalışılır…
HİÇ DİNMEYEN HÜZÜN, ONMAYAN BİR YARADIR
İsyandır haksızlıklara… Barbarlığa, sömürüye, ötekileştirmeye, savaşlara baskı ve talana başkaldırıdır… Grev çadırlarından, barikatlardan, üç ağaç için yapılan direnişlerden, öğrenci işgallerinden, boykotlardan geçer yolu… Geçer ve bir isyan bayrağı olarak koşar alanlara…
İçimizde tomurcuklanan umuttur… Savaşsız, sömürüsüz bir dünya hasreti, çocuk gülüşlerinin egemen olacağı yarın inancı, ekmek, gül ve hürriyet günlerine duyulan sevdayı coşkun bir ırmak gibi çoğaltır saflarımızda… İnatla, “Yurdumun mutlu günleri / mutlak gelen gündedir...”dememiz de bundandır…
Hiç dinmeyen hüzün, onmayan bir yaradır…Kazancı yokuşunda 37 gözlü bir pınara dönüşür yaralarımız… Oradan, Şişhane’ye uzanır, Mehmet Akip Dalcı olarak kanar… Hasan Albayrak, Dursun Odabaş, Yalçın Levent olup Kadıköy’e varır daha sonra… Aziz ölülerimizin yüce hatıraları, Galatasaray’da, Cumartesi Annelerinin kederine karışır…
Bir direniş destanıdır… Akıl almaz baskılara, Firavun kalıntısı yasaklara, hiç dinmeyen zulme, acımasız katliamlara, üzerine sürülen TOMA’lara, bulut gibi çöken biber gazına, karanlıklardan sıkılan kurşunlara karşı yüreğini kalkan yapıp sokaklara çıkan insanların kararlılığıdır… O insanlar ki, “Yeniden doğarız ölümlerde” diyerek yeniden, yeniden çıkar meydanlara…
DÜNYANIN HER YERİ TAKSİM’DİR O GÜN…
Büyük dayanışmanın adıdır… İşçiler, emekçiler, dünyayı kardeş evi yapmak için yola çıkmış her dilden, her renkten, her milletten milyonlarca insan akın eder alanlara… Her dilde barış ve özgürlük şarkıları söylenir o gün… Selamlar gider, selamlar gelir meydandan meydana… Dünyanın her yeri Taksim’dir o gün…
Büyük hasretidir insanlığın… Spartaküs’ten yüzyıllar önce “Aynı güneş altında, herkese eşit olarak bölüşülmeli ekmek” diyerek Pergamon krallarına karşı ayaklanan Aristanikos da alır meydanda yerini, Şeyh Bedrettin ve Torlak Kemal de… Marks da geçer şarkıların arasından, Mustafa Suphi, Ethem Nejat ve Karadeniz’de katledilen yoldaşları da… Che ile Fidel keyifle purosunu tüttürür tüm meydanlarında dünyanın; Denizler, Mahirler her dilde bayrak olur dalgalanır…
Neşeli, ışıklı bir şarkıdır… Başka alem isteyenler, dünyanın her dilinden “Uyan artık uykudan uyan” diye seslenir esirler dünyasına… Şili’den yükselen “Venceremos” sesleri, Meksika’dan gelen “Viva Zapata” ezgisine karışır… İtalyanca “Bella Cio”, tıpkı İspanyolların “No Pasaran” ı gibi, tüm insanlarca aynı coşkuyla söylenir…
Bugün 1 Mayıs... İnsanlığın, “Yurdumuz bütün cihandır bizim / Din farkı bilmeyiz / Dil farkı bilmeyiz / Sanki doğduk bir anadan” demeyi en çok hak ettiği gündür… İşçinin, emekçinin bayramıdır… Bize meydanları yasaklayan Firavunlara karşı, 70’lerden kalan “1 Mayıs, ilk dileğimiz / Yaşatacak seni tunç bileğimiz…” sloganını daha gür haykırmanın, şarkımızdaki, “Gün gelir / zorbalar kalmaz gider” umudunu daha diri tutmanın zamanıdır…