İnsan, vücut ve ruh olarak iki sistemden meydana gelmektedir. Birincisi beden, elle tutulan, gözle görülen madde olan ölümlü ve sonunda dünyada kalan posa/atık kısım. İkinci ise ruhtur. Ruhun ne olduğu konusu hep merak edilmiş, insanlar buna ilişkin pek çok soru sormuştur. Kimileri ruhun olmadığını iddia ederken, kimileri de var olduğunu kabul etmişlerdir.

 

Ruh konusunda Kuran’da Nur suresi 35. ayette şöyle vurgulamaktadır: “Allah göklerin ve yerin nurudur.” Ayette ruhun kaynağının Allah olduğu belirtilirken yine Kuran’da ruh hakkında insana çok az bir bilgi verildiği de ifade edilmektedir. İsra 85’te: “Bir de sana ruhu soruyorlar. De ki ‘Ruh Rabbimin emrindendir. Size ise pek az bilgi verilmiştir.” deniliyor. Yine başka ayette, (Hicr suresi 29) Allah meleklere hitaben kendi ruhundan insana üflediğini de belirtmektedir: “Ben onu muntazam bir insan kıvamına getirip içine ruhumuzdan üflediğim zaman derhal onun için secdeye kapanın.” Ayette ruh Allah’ın bedenimize üflediği bir nefesi olarak simgelenmektedir. Yani Allah, konuyu insanların anlayacağı dile basitliğe indirgeyip sembolleştirerek “üfledim” demektedir. Kısacası Allah insanı enerjisiyle var etmiştir. Yani Allah, insanı topraktan, çamurdan, balçıktan, hücre den, meniden, kandan görünen madde ile görünmeyen ruhtan yani enerjiden yaratmıştır.

 

“RUH ALLAH KAYNAKLI BİLİNÇLİ BİR ENERJİDİR”

Nöroloji Doktoru Prof. Dr. Gazi Özdemir “Ruh”u şu şekilde açıklamaktadır: “Ruh Allah kaynaklı bilinçli bir enerjidir, Allah’ın nefesi, ölümsüz ve bu dünyaya ait olmayan. İnsanın ölmesiyle birlikte ruh tekrar Allah’a dönecektir. Ruh, deneyim ve eksiklerini tamamlamak üzere bu eksikliklerin programlanmış olduğu genetik kısmı taşıyarak, maddi dünya okuluna gönderilen bir enerjidir. Öğrenmesi, istenip inançlı ve mümin olması için uyması istenen Kuran mesajları, dersleri yüklenmiş kısımdır. Çeşitli yaşamlarda ve kapasitesi oranında azar azar deneyimlerini tamamlayarak tekâmül eder olgunlaşır…” Allah kaynaklı enerjinin tüm canlılara yüklenmiş olduğu gibi insana şuurlu ve idrakli varlık olduğundan farklı olarak, Allah kaynaklı bilinçli enerjiyi yüklenmiştir…

 

Bu ifadelerden anlaşıldığı gibi Ruh, Allah kaynaklı bir enerjidir ve bu durum da insanla Allah arasında doğrudan bir bağlantı var demektir. Yani her insan kendinde Allah’tan bir parça taşımakta ve ancak onunla var olabilmektedir. Bu durumda Allah olmadan ne insanın, ne de diğer varlıkların var olması mümkün değildir. Yine ruhumuz,  (Allah kaynaklı bilinçli enerji ) olan kısım madde olan kısmına hareket etme gücü, yaşam ve bilinçlilik vermektedir. Bu durumda madde olan bedenimiz, görünmeyen ruhumuzun (enerjimizin) hem elbisesi hem de kiralık arabası olmaktadır. Bu duruma örnek olarak tüm canlıları gösterebiliriz.

 

Bedenimiz ve bedenimize giydiğimiz elbiseler ve hatta tüm evrendeki eşyalarımız, mal ve mülkler hepsi Allah kaynaklı olmaktadır. Kuran’da Allah şöyle buyurmaktadır.  “…Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Sizi hâkim kıldığı, sizin yönetiminize verdiği şeylerden Allah için harcayın.”  (Hadid 5-7)  Ayette Allah kendi mülkünden, insanların hizmetine vermiş olduğu ve bu mülklerin yetkilerini yine insanlara bırakmış olduğunu da vurgulamaktadır. Yine Allah, bu mülkün asıl sahibi olduğunu ve bizler onun mülkün de birer kiracı olduğumuzu ve bu mülkte bir kiracı gibi davranmamızı da istemektedir.

 

TEKNOLOJİ ÇAĞININ EN BÜYÜK PUTU PARADIR

Hatta mülkün sahibi olan Allah, bizlere mal ve mülkü biriktirilip güç ve devlet haline getirmememizi emretmektedir. Allah mülkün de ortak kabul etmediğini onun mülkünü toplayıp güç haline getirip tekelleşmenin ve mülkün sahibi gibi davranmanın zülüm olduğunu belirtmektedir Bu mülkünden kurnazca davranarak işçinin, işsizin, asgari ücretlinin, düşük esnafın v.s ezilenlerin alın terlerini, haklarını gasp edilmesinin hırsızlık olduğunu da belirtmektedir. Allah, kiracı olduğumuz mülkten biriktirip elde ettiğimiz, yığdığımız mal ve mülklerden ihtiyaç fazlası olanı, ihtiyaç sahiplerine dağıtmamızı emretmektedir. Onun mülkünden herkesin hakkı kadar, yani emeği kadar almasını emretmektedir.

 

Mekke cahiliyesinin en büyük putların Lat, Menat, Uzza ve Hubel olurken bugün teknoloji çağının en büyük Lat ve Menatları artık para olmaktadır. Eğer ki çağın en büyük para putu beyinlerde kırılıp yıkılmazsa ise insanlık çağ atlayamayacak ve insanlık modern çağda hep çağın içerisinde, fakat cahiliye çağının içerisinde kalacak ve kendi elleriyle dikmiş oldukları para putuna da tapmış olacaklar. Nasıl ki ölmeden önce insanlara, mal ve mülkümüzden infak edip dağıtmamız gerekiyorsa, öldüğümüz zaman da beden elbisemiz olan organlarımızdan başkalarına vermeliyiz. Yani vücudumuzun beyin ölümü gerçekleştiğinde sağ olan organlarımızdan da ihtiyaç sahiplerine kullanmaları için verebilmeliyiz. Yoksa öldüğümüzde bu bedenlerimiz toprak olacaklar kimseye de hiç bir faydası sağlamayacak ve bu dünyada çürüyüp çel çöp ve atık yani yok olacaklardır.

 

Allah, bu şekilde davrananlara kendisine bir borç verdiklerini bildirmektedir.“Bakara -244 ve 245. “Allah yolunda mücadele /gayret edin ve yarattıklarıma katkıda bulunun, bu bana sizin bir yardımınızdır, bana verdiğiniz bir borçtur ve bilin ki şüphesiz Allah hakkıyla işitendir ve hakkıyla bilendir. Kimdir Allaha güzel bir borç verecek o kimse ki, Allah da o borcu kendisine kat kat ödesin. Allah azaltır veya çoğaltır. Ancak ona döndürüleceksin”