Bugün Öğretmenler Günü… Kutlamaların ötesinde, bu özel gün bize öğretmenlik mesleğini anlamaya, eğitimin temel felsefesini sorgulamaya ve öğretmenlerin toplumdaki yerini yeniden düşünmeye davet ediyor. Çünkü öğretmenlik, yalnızca bir meslek değil, bir toplumu inşa etme sorumluluğudur.
Eğitimci ile öğretmen arasındaki fark tam da burada ortaya çıkar. Bir eğitimci, müfredatı takip eden, bilgiyi aktararak görevini tamamlayan bir uygulayıcıdır. Ancak bir öğretmen, bilgi vermekle yetinmez; öğrencisinin dünyayı sorgulamasına, bilginin doğasını anlamasına ve bireysel potansiyelini keşfetmesine yardımcı olur. Öğretmen, yalnızca bir anlatıcı değil, bir rehberdir.
Mustafa Kemal Atatürk, bu rehberliğin önemini çok iyi biliyordu. “Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” diyerek öğretmenleri yalnızca bilgi aktarıcıları olarak değil, bir toplumun ahlaki, bilimsel ve kültürel temelini atan mimarlar olarak görüyordu. Onun kurduğu Köy Enstitüleri de bu anlayışın eşsiz bir örneğiydi. O enstitülerde yetişen öğretmenler, yalnızca matematik ya da tarih öğretmekle kalmıyor; sanattan ziraate, üretimden dayanışmaya, çok yönlü bir eğitim veriyordu. Onlar, eğitimi bireysel bir başarıdan öte, toplumsal bir kalkınma aracı olarak görüyorlardı.
Ne yazık ki bugün, o ruhu ve anlayışı bulmak zor. Değişen müfredatlar, eğitim sistemindeki belirsizlikler ve öğretmenlik mesleğine duyulan saygının azalması, öğretmenlik mesleğini giderek mekanik bir hale getiriyor. Pek çok öğretmen, bu süreçte sistemin dayattıklarına ses çıkarmıyor, müfredata tepkisiz kalarak yalnızca uygulayıcı bir role indirgeniyor. Ancak Atatürk’ün öğretmen anlayışı böyle bir edilgenliği kabul etmez. Gerçek bir öğretmen, adaletsizliği ve bilimselliğe aykırı olanı sorgulayan, gerektiğinde topluma karşı sorumluluğunu savunan bir liderdir.
Bir öğretmen için disiplin, öğrenciyi baskı ve korkuyla hizaya sokmak değil; onun hatalarını anlamasını ve kendini geliştirmesini sağlamaktır. Korkuyla öğrenilen bilgi kalıcı olmaz; aksine, merakı ve öğrenme hevesini yok eder. Gerçek öğretmen, hatayı bir öğrenme fırsatı olarak görür ve öğrencisine empatiyle rehberlik eder. Disiplin, öğrenciyi ezmek değil, onu cesaretlendirmek ve özgüven kazandırmaktır. Baskı korku yaratır; ancak anlayış, güveni, güven ise gerçek öğrenmeyi inşa eder.
Bugün ayrıca, ülkemizin dört bir yanında fedakârca görev yaparken şehit edilen öğretmenlerimizi de anmadan geçemeyiz. Onlar, yalnızca mesleklerini değil, ülkenin geleceğini savunurken yaşamlarını feda ettiler. Şehit öğretmenlerimiz, karanlığı aydınlatmaya çalışırken hedef oldular ama geride unutulmayacak bir ışık bıraktılar. Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği yolda yürüyerek can veren bu kahraman öğretmenler, mesleklerinin anlamını ve önemini bir kez daha ortaya koyuyor.
Gerçek bir öğretmen, öğrencisinin zihnini ve ruhunu geliştirir. Bilimin ışığında, özgür düşüncenin rehberliğinde hareket eder. Ezbere dayalı bir eğitim anlayışını reddeder; sorgulamayı, eleştirel düşünmeyi ve yaratıcılığı teşvik eder. İnsanlığın ortak mirasına duyduğu saygıyla, yalnızca bireysel başarılar değil, toplumsal değişimler yaratır.
Bugün, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün ideallerini yaşatan, eğitimi bir felsefe ve sorumluluk olarak gören tüm öğretmenlerimize şükranlarımızı sunuyor, önlerinde saygıyla eğiliyoruz. Hayatını eğitime adayan ve bu uğurda şehit düşen öğretmenlerimizi rahmetle anıyoruz. Onların önünde saygıyla eğiliyoruz.
Öğretmenler Günü kutlu olsun!