Eli işe yatkın, becerikli, üretimin değerini bilen, tutumlu yaşayan, ekonomiyi anlayan insan yetiştirmek istiyorsanız 13-14 yaşını geçen evladınızı yaz tatilinde bir iş yerine veriniz.
Tamirciler, atölyeler, mağazalar, marketler, küçük fabrikalar çok güzel ortamlardır. Evde sürekli olarak kapalı kalan, sapkın bilgisayar oyunlarına dalan çocuklar “iletişimsiz, donuk, asosyal, otistik, duygusuz” tiplere dönüşmektedir.
İş için gönderdiğiniz yerlerden para da talep etmeyiniz. Küçük ve orta boy işletmeler zaten zor ayakta durmaktadır.
Elektrikçi, elektronikçi, bilgisayarcı, marangoz, sıhhi tesisatçı, oto tamirci, klimacı, çiçekçi, börekçi, seracı, kaynakçı vb. gibi meslekleri icra edenler verimli çalıştıklarında hekim, savcı, hakim, öğretmen, avukat vb. gibi yüksek kazançlar elde edebiliyorlar.
Her çocuktan hekim, vali, kaymakam, avukat, mühendis olmaz. Evladınızın zeka, eğilim, yetenek durumunu iyi analiz ediniz. Resme merakı olmayandan ressam olmaz. Müzik yeteneği olmayandan şarkıcı çıkmaz.
1982 yılında, lise 1. sınıftayken, yazın bir elektrik şirketinde çırak olarak çalışmaya başladım. Üniversite bitene kadar, 7 yıl boyunca her yaz aynı iş yerinde çırak/kalfa olarak çalıştım. Elektrikle ilgili öğrendiklerimin çoğu bu firmanın sayesinde olmuştur.
Kız, erkek fark etmez. Üreten bir ulus olabilmemiz için yılın 12 ayı üretim sürecinde olmalıyız. 9 ay okula giden çocuklar zihinsel olarak yorulmuş olabilir. "Bedensel çalışmalar" yorgunluğun giderilmesi için en iyi çaredir.
56 yaşındayım. Hala izin günlerinde bile çalışıyorum. Kahve köşelerinde miskince kağıt oyunlarına dalan, parklarda akşama kadar aylak aylak oturan bir toplumdan hayır gelmez.
Son söz: Emek için çekilmiş her şey değerlidir. (Mimar Sinan)