İşte o yazı:
Kömür sayesinde var olan Zonguldak’ta doğanın koruması mı? Devletin gelirinin artması mı? İstihdam yaratan maden işletmecisinin karlılığı mı öncelikli olmalı?
Bu yazının konusu taşkömürü sayesinde var olan, günümüze kadar işletmecilikle şehirleşmenin içe içe geçtiği bir ortamda yaşamın sürdürdüğü Zonguldak’ta kömür madenciliğini değil; ilimize bağlı bazı ilçelerde yapılması düşünülen altın ve benzeri metallerin aranması ve işletilmesi konusunu tartışmaya açmaktır.
Ülkemizde hemen hemen her gün maden arama ve işletmecilik yapanlarla, ormanını-doğasını koruyanlar arasındaki fikir ayrılıklarını ve zaman zaman da çıkan çatışma haberlerini alıyoruz. Bunun son örneklerinden birisi de ilimizde yaşanmakta. “Zonguldak'ın Alaplı ve Devrek ilçelerinde Mavera Madencilik, altın madeni arama ruhsatı aldı. Devrek'te maden sahasında bir araya gelen köy sakinleri, çevre aktivistleri ve siyasi parti temsilcileri maden aranması yapılmasının doğa katliamına neden olacağını bildirerek, protesto düzenledi.” (Kaynak: Yerel basın)
Madenler, milyonlarca yılda kimsenin emeği olmadan oluşmuş, tüketildiğinde yerine konulamayan; doğanın, insanlığın ortak kullanımına sunduğu servetlerdir. Fosil yakıtlardan enerji üretmenin yanı sıra, oturduğumuz binaların, ulaşımda kullandığımız otomobil, uçak, gemi, tren vb. araçların, her türlü mekanik ve elektronik cihazların vb. ham maddeleri madencilik çalışmalarıyla elde edilebiliyor. Kısaca insanlık günümüzde ulaştığı modern yaşamını madenciliğe borçludur.
Buna karşın canlıların türlerini koruyarak varlıklarını sürdürmeleri ancak sağlıklı bir çevreyle mümkündür. Bunun farkında olan insan ise varlığını sağlıkla sürdürebilecekleri çevreye sahip olmayı, her yerde ve her koşulda madenciliğin yapılamaması gerektiğini dile getiriyor. Yanı sıra, madenciliğin çevreyi koruyarak da yapılabileceğini, yurt içinde ileri teknolojiyi kullanarak madenciliğin yapılması gerektiğini; yeteri kadar, çevreyi ve canlı varlığını tehdit etmeden, yaşam odaklı sürdürülebilir bir madenciliğin yapılmasını bekliyor.
Maden işletmecisi ise bir taraftan insanlığa hizmet ettiğini savunurken diğer taraftan yüksek kâr elde etmeyi hedefliyor. Hatta iyi denetlenmezse karını artırabilmek için yeteri kadar güvenli ve sağlıklı çalışma koşulları oluşturmadan bile madenlerini çalıştırabiliyor. Birçok geri kalmış ülkede olduğu gibi ülkemiz madenlerinde yaşananlar da bunun göstergeleridir.
Bu ikilem içinde yerleşim alanlarını da kapsayacak şekilde ülkemiz topraklarının yaklaşık %60’ına maden arama ruhsatı veren Hükümetlere önemli görevler düşmektedir. Hükümetler bir taraftan insanlarını ve doğasını korurken, diğer taraftan da rızaya dayalı, çevreye saygılı ve sürdürülebilir madenciliğin yapılmasını sağlamalıdır. Yoksa tek taraflı olarak “Bunlar ülkenin kalkınmasını, gelişmesini istemeyen bazı küçük çevre gruplarıdır. Bu çevre savunucuları dış güçlerin temsilcileridir. Vatanı sevmeyenlerdir. Bilgi kirliliğine yol açanlardır, madenin çıkarılmasını istemeyenlerdir, ülke ekonomisine zarar vermek isteyenlerdir. Çıkar guruplarının olumsuz propagandalarıdır.’’ Söylemleri halkın varlığını, doğasını, yaşam alanlarını, suyunu, toprağını korumak için verdiği mücadelelerini itibarsızlaştırmaya ve yok saymaya yöneliktir. Buna karşın Hükümetlerin görevi, vatandaşlarının rızasını almadan kolay yoldan topraklarını madenciliğe açmak değildir. Farklı iklim ve toprak özelliklerine sahip olan ülkemizin aynı zamanda değişik ürünlerin yetiştirilebildiği bir tarım ülkesi olduğunu hatırlayarak, dünyada markası olmuş sanayi ve elektronik ürünlerin üretilmesine olanak sağlayarak, zengin doğasını ve kültürünü turizmle dünyaya tanıtarak vb. ile ülke refahını ve istihdamını artırmak olmalıdır.
Sağlıksız bir çevrede yaşayan insanın önceliğinin zenginlik içinde modern bir yaşam olmadığı açıktır. Buna karşın sağlıklı bir çevrede yaşamak isteyen insanın doğasını ve çevresini korumak dışında bir görevi daha vardır; tüketim alışkanlıklarını değiştirmek, tasarrufa yönelmek ve gerektiği kadar tüketmek. O zaman karlı olmayacağı için fazladan madencilik yapılmasına da gerek kalmayacaktır.
Doğa korunmalı mı?
Jeoloji Yüksek Mühendisi Ali Baltaş, Kömürle var olan Zonguldak’ta doğanın korunup korunmamasını dile getirdi.
Bunlar da ilginizi çekebilir