Türkiye' de kendi durumundan memnun olan bir kesim kaldı mı? Eminim parayı kolay kazanan, tuzu kuru olanları kastetmediğimi biliyorsunuz. Öyle bir politika uygulandı ki 23 yıldan beri, nasibini almayan kesim kalmadı.
En kötü durumda olanlar; çiftçiler, emekli, dul, yetim, engelliler, daha sonra emekçiler, memurlar, öğretmenler, bütün öğrenciler, hastalar, kadınlar, çocuklar,  depremzedeler, madenciler, aile hekimleri, mühendis- mimar, diş hekimleri, bunların yanında mahvedilen hava, su, toprak, yok edilen yakılan ormanlarımız, kesilen zeytinlerimiz, satılan sanayi kuruluşları ve limanlarımız, vakıflarca işgal edilen hazine arazileri, RES, GES, HES lerle zarar gören doğal kaynaklarımız ve bu yollarla zengin olanların yarattığı psikolojik baskılar....
Kamuda yandaşa kadro açma, bir kişinin yapacağı işi beş kişi yaparsa mümkündü, yaptılar. Kısıtlı kaynaktan şişirilen kadrolar doyurulmalıydı. Önceleri kimse farketmedi, alıştıra alıştıra yaptılar. Bir kişiyi doyuracak gelir beş kişiye verilir hale geldi. Bu politikaları  yüzünden ülke mutsuz insanlar ülkesi haline geldi. 23 yıldan beri ülkenin üstüne kabus gibi çöken yönetim, müthiş becerisi, siyaset  oyunları ile gündemi değiştirmeyi başarıyor.
Mağdur kesimler sorunlarını çözüme ulaşıncaya kadar gündemde tutma becerisi gösteremiyorlar. Oysa sorunlar   gündemde kalmalı. Bunu başarmak için mağdur kesimler tek tek değil elbirliğiyle tepki göstermeliler. 
Örneğin emekli  kesimi kendi aralarındaki "benim sendikam seninkini döver"  hizipleşmelerinden vazgeçip elbirliğiyle mücadele etmeliler. 
Hatta bu da yetmez!  Emekli, işçi, madenci, öğretmen, öğrenci,  doktor, mühendis , kadınlar eylem birlikteliği yaparak güçlü ses çıkarmalılar . Maaşlarına TÜİK' in gerçek dışı değerlerine göre yapılan enflasyon güncellemeleri asla kabul edilmemeli, eylemler toplu halde etkin bir şekilde sürdürülmelidir. Çünkü 2002 den bu yana hiç kimse alması gereken maaşı almamış, maaş enflasyon güncellemeleri TÜİK'in gerçek dışı değerlerine göre yapılmış, gelirleri azalmıştır. Hesaplamalarda baz alınması gereken 2002 yılının alım gücü, maaş değeri olup, geçen yılın değeri değildir.

Olması gereken; sendikalı diye işçinin işinden atılmaması, okullardan imamların çıkarılması, evlerde, sokaklarda kadınların, çocukların öldürülmemesi, tacize uğramaması, pırıl pırıl beyinlerin yurtdışına gitmemeleri, doktor, diş hekimi, mühendis, mimarların, madencilerimizin emniyetli, huzurlu ortamda ve hak ettikleri ücretle çalışmalarıdır. Çiftçilerimizin tarlasını ekmekten vazgeçmeyecek politikalarla memnun edilmesidir.
Olması gereken; vatandaşın  yaşam hakkının, barınma, sosyal hak, sağlık, eğitimin devlet güvencesinde çözüme ulaşmasıdır. 
Halkın beklentilerini yerine getiremeyen bu yönetim değişmelidir. Çalışanın , emeklinin  hakettiği maaşı  ödeyecek hak hukuk adalete saygılı bir yönetime acil ihtiyaç vardır. Gelirde adalet, vergide adalet şarttır. Umarım şu anda acı çeken  en az % 80 vatandaş bu bilince ulaşmıştır da yapılacak ilk seçimde yönetimin değişmesi yönünde oy kullanırlar. Sabır şükür yanlıları kafa yapılarını değiştirmezlerse yine mutlu insanlar ülkesi olma yolundaki hayallerimiz suya düşmeye mahkûmdur.