AK Parti Düzce Milletvekili Fevai Arslan’ın 16 Ocak 2014 tarihinde bir televizyonda yayınlanan açıklamasında, dönemin Başbakan’ı, halen Cumhurbaşkanlığı yapan Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili olarak öyle bir açıklama yapmış ki ben yeni farkına vardım, kaçırmışım.

Açıklama şöyle: Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde toplayan lider.

12 Eylül öncesinde Milli Görüş çizgisinde siyaset yapanların birçoğunun ‘Peygamber Erbakan’ sloganı attıklarını hatırlıyorum. Son peygamberin Hz. Muhammed olduğunu kendileri de iyi bildiği halde böyle bir slogan atılması sadece inkarcılık olarak değerlendirilebilirdi.

Şimdi bir mertebe daha çıtayı yükselten Recep Tayyip Erdoğancı Düzce Milletvekili Fevai ARSLAN’ın, “Allah’ın bütün vasıfları Recep Tayyip Erdoğan’ın üzerinde var” demesi daha büyük bir garabet olmuştur. Bu ne demektir? Nasıl Müslümanlıktır? Nasıl bir inkarcılıktır? Bu, Kuran-ı Kerimi bilmemektir.

Bir daha milletvekili olacağım diye bu kadar rezil olmaya gerek var mıydı?

Evet, fazla söze ne hacet! Ankara’da Tunalı Hilmi Caddesi’nde 12 yıl önce, sosyete ciplerle cirit atardı, şimdi ise AK Parti Kadın Kolları ciplerle cirit atıyor. Ne yazayım? Başka bir örneğe gerek var mı? Bir de şöyle bir örnek vereyim; internete girin ak kadınlar altın yazın kollarındaki iki kilo altını göreceksiniz.

Cehennem zebanileri bunların kafasına balyozu indirince eğriyi doğruyu ancak anlayacaklar.

ADNAN AKGÜN AĞLAMIŞ!

ÇATALAĞZI Belediye Başkanı Adnan Akgün Çatalağzı’nın sorunlarını bilmeden Belediye Başkan Adayı olmamıştır herhalde, Adnan Bey bir yerel gazeteye yaptığı açıklamada “DSİ dereyi temizlemiyor, ÇATES’in özelleştirilmesi Çatalağzı açısından doğru olmadı” demiş. Bence Belediye Başkanlığı Ağlama Duvarı değildir. Neden Ali Arslankılıç ağlamıyor? Ali Arslankılıç hizmet üretmesini nasıl biliyor?

Koltuğunu dolduramayan Adnan Akgün’ün örnek alacağı, sağında Ali Arslankılıç solunda Muslu Belediye Başkanı Sabahattin Adıyaman bulunuyor, bak onların sorunları yok. Neden? Çünkü işi biliyorlar halka verdikleri sözleri tutuyorlar, ÇATES ve EREN ile doğru düzgün ilişki kuruyorlar, dün dediklerini sonraki gün unutup çark etmiyorlar. ÇATES Zonguldak dışından bir şirkete verilmeseydi bu açıklamayı yapacak mıydı? Daha önceki fikri “ÇATES özelleştirilemez; EREN çevreye zarar veriyor” iken sonra çark eden Adnan Akgün, boş laf etmeyip, partisini sıkıntıya sokmayıp hizmet üretsin. Maden Mühendisi kimliği ile hizmet üretme kabiliyeti yoksa neden aday olup halkın duygularını hiçe saydı?

SÖYLEME SIRRINI DOSTUNA, DOSTUNUN DA DOSTU VARDIR GİDER SÖYLER DOSTUNA

Zonguldak’tan karşı tarafa Ukrayna ve Skodoskiye zıplamaya gidenlerin maceraları birer ikişer duyulur oldu. Adeta büyük bir marifet yapmışlar da övünüyorlar.

Büyük bir başarı örneği veren, parasıyla rezil olan esnaf ve iş adamları birbirlerinin zıplamalarını övünerek anlatmaya başladılar. Belki de en son duyan ben olabilirim, ben gitmedim imkanım olduğu halde gitmedim. Hoplama zıplama konusunda cahil kaldım çok şükür.

Buradan çıkacak ders ise; bir sırrın varsa dostuna söyleme. Seni davet ederek Ukrayna ya da Skodoskiye getirmek isteyenler sizi oyuna getirir. Geçmişte, basına düşen haberde savcı örneğini unutmak mümkün mü?

Bir savcı kendini bu duruma düşürse, ben ona devletin savcısı demem. Sonra manşet olursun, kalp krizi geçirirsin. TTK bürokratlarından bu maceralara katılanların daha sonra nereleri, kimlere peşkeş çektiğini bilmeyen yoktur.

ÇATES gibi bir altın yumurtlayan tavukta üst düzey görev yapıp, daha sonra Ankara’ya terfi eden bir müdür maceraları sebebiyle, bir siyasi partinin geçmişteki İl Başkanı zıplamalar sebebiyle İHALE DAĞITMAK zorunda kalmıştı.

Bu sebeple sırrını ne dostunla ne gazeteciyle paylaşma diyor, bitiriyorum. Yazmaya kalkarsam bu köşe bana yetmez. Herkes akıllı olsun.