Eğer bir gün, herşeyden elimi ayağımı çekip emekliliğimi yaşamaya karar verirsem  mektup adresim herhalde Filyos olurdu: Altın kum sahili, yeşil-mavi cümbüşü, kapı numarası yok, martılar eliyle Filyos Zonguldak…

Dün Nurol Holding tarafından Sazköy’de yapılması düşünülen termik santralin ÇED Raporu için halkla yapılan toplantıyı izlemek üzere Ahmet Öztürk’le arabaya atlayıp Filyos’un yolunu tuttuk.

Filyos’un ölüm kusan dar ve virajlı yollarından güç bela geçip beldeye vardığımızda, araçla Filyos Ateş Tuğla Fabrikası’nda karşılaştığımız manzarayı görmeniz lazımdı…

Kimden kimi koruyacaklarsa!

Adım başı jandarma robokoplar…

Filyos yolunu hesaba katmadığımız için maalesef toplantının sonuna yetişebilmiştik…

İçeriden yükselen protesto sesleri, bu ülkede halka rağmen hiç birşeyin olmayacağını haykırıyordu halkına sağır kulaklara…

Toplantı çıkışında gördüğüm manzara ise tam bir hüsran…

Hani şu her türlü toplumsal olayda, sosyal paylaşım sitelerinde, çevresel eylemlerde gördüğümüz aktivistler, sivil toplum örgürlerinin temsilcileri ve bir kaç vatandaştan başka kimse yoktu salonda…

Sonraları, “ya onlar da olmasaydı” dedim kendi kendime…

Filyoslular, o cennet topraklara yapılacak bir termik santralin vereceği zararları bilmiyor olamazdı…

Toplumun sindirilmiş, korkutulmuş olmasını asgari düzeyde anlayabilirim…

Ama insanların kendi toprağına, havasına, suyuna sahip çıkmayışını kimse anlatamaz bana!

Gerçi, en havalı takım elbisesini giyip toplantıya katılan Çaycuma, Fiyos, Saltukova Belediye Başkanlarının  kendi bölgelerinde belediye hoporlöründen bir anons bile yaptırmadığını öğrenince Filyos halkına gücenmekten vazgeçtim. Üç belediye başkanının da AKP’li oluşu katılımda önemli bir faktördü… Hükümetin enerji politikalarına kafa tutmak parti suçu olsa gerek, sadece fotoğraf çektirip gitti başkan beyler.

Bu şirin beldenin koynunda uzayıp giden nadide bir gerdanlık gibi göz kamaştıran kumsalı, yeşilin her tonunu içinde saklayan eşsiz ormanları, yosun kokan her nefeste hissediyor insan Filyosta…

Tek kelimeyle “huzur” var bu topraklarda…

Neyseki dün bir avuç çevreci aktivistin gayretleriyle ÇED toplantısı yapılamadı.

Bir ara sahildeki bir balıkçı lokantasında çay içen orta yaş ve üzeri 50 kadar çevre gönüllüsü, zafer kazanan asker edasıyla kutladı birbirini… Evde yapılan kurabiyeler eşliğinde yudumlanan çaylar geldi peşi sıra…

İyi de gençler neredeydi!

Bakın Kireçlik’ten Amasra’ya kadar uzanan sahil bandında toplam 7 termik santral hedefleniyor…

Dün Halkın Sesi’nin birinci sayfasında usta çizer Mete Arif’in karikatürünü görmeyenlere şiddetle tavsiye ediyorum…

Daha sağlıklı bir toplum için televizyonlarda “Kamu spotu” yayınlayıp, sigara yasakları ile sözde kampanyalar yapan bir Başbakan’ın termik santraller konusundaki samimiyetsizliğini karikatürize eden Mete Arif, ne de güzel anlatmış bölge halkını bekleyen tehlikeyi…

Değerli okurlar, sevgili Zonguldaklılar ya da kendini “dünyalı” kabul eden herkes…

Bilhassa hükümetin enerji politikalarını destekleyen dostlarımız…

Hiçbirimizin bu topraklara yapılacak en büyük ihanet olan termik santral dehşetine kayıtsız kalma şansı yok.

Hele de, bilimsel veriler, yaşanmış örnekler tüm çıplaklığıyla ortadayken…

20 yıl sonra her biri hayalet kasabaya dönüşecek bu sahillerin mevcut santrallere bile tahammülü yoken, bu sayıyı 7’ye çıkarmak seri cinayetleri de beraberinde getirir. Yediğiniz meyveden sebzeye, soluduğunuz havaya, yüzdüğünüz denize kadar  hayati sonuçlar doğuracak yeni termik santrallere gelin hep birlikte izin vermeyelim… Halka rağmen termik santral yapamayacaklarını görsünler.

Lütfen etrafınıza bakın…

Hangimizin kanser illetine yakalanmayan bir yakını yok ki…

Hala şansımız varken!