Genel seçimler öncesindeMehmet Haberal’ın adaylığı tartışılırken…
“Farkında olmadan ikinci bir Köksal Toptan mı yaratıyoruz?” diye sormuştum.
O tarihte sözlerimi “önyargılı” bulanlar oldu…
Pekiii.. Aynı soruyu bugün sorsam ne derdiniz?
Tıp alanında yaptığı çalışmalarla Zonguldak hatta ülkemizin yüz akı olan Mehmet Haberal’ı siyasette mutlaklaştıran, tartışılmaz yapan kim?
Yine bizleriz…
Cezaevinde olduğu yıllarda oğlu ve damadının başka bir siyasi partide aktif görev alırken CHP’nin iç işlerine karışmasını, yönetim toplantılarına girmesini eleştirmiştik.
Bugün de durum çok farklı değil…
CHP’de Haberal’ın gölgesi bile etkili…
Yerel seçimlerde Haberal’ın onay vermeyeceği bir adayı CHP aday gösterir mi?
E güzel kardeşim, peki nerde kaldı sizin demokrasiniz?
Zonguldak Belediye Başkanını halk seçecekse…
CHP, adayını neden halka sormaz da Haberal karar verir bu işlere!
Bana göre AKP’de Köksal Toptan ne ise CHP’de Mehmet Haberal o…
Onların sözlerini bırakın eleştirmek, tartışmak bile parti suçu neredeyse.
Büyük umutlarla siyaset sahnemize Silivri Cezaevi’nden giriş yapan Haberal’ın özgürlüğüne kavuşması için gecesini gündüzüne katıp, oy uğruna kapı kapı dolaşan insanlar tanıyorum.
Şimdi sıra Mehmet Haberal’da…
Tahliye olup özgür kaldığı gün söyledikleri, seçim kampanyası sırasında onun adaına verilen sözler tarih sayfalarına not düşüldü…
Peki o günden beri Haberal’ı gören var mı?
Ya da Zonguldak’la ilgili bir sorunu gündeme getirdiğini duyanınız var mı?
CHP kaynaklarından edindiğimiz bilgilere göre, Mehmet Haberal bayramın birinci ya da ikinci günü Zonguldak’a gelerek aday adaylarıyla özel bir görüşme yapacak…
Bu görüşmede özellikle son günlerde yazılı ve görsel yayın araçlarında birbiri hakkında karalama kampanyası yürüten aday adaylarının dikkati çekilecek…
Umarım, Sayın Haberal aday adaylık yarışında taraf olmak yerine yarışın demokratik bir zeminde devam etmesi için çaba harcar…
Ve umarım bundan sonra Sayın Totan gibi bayramdan bayrama Zonguldak’a gelmez!
***
Geçtiğimiz günlerde gazete ofisine medyanın duayenlerinden Namık Aşçı gelince, şakayla karışık askeri bir rütbeli gibi “dikkaaat” çekerek karşıladık… Gülüştük…
Sohbet sırasında CHP içerisinde aday adaylığı yarışı gündeme geldi…
O da daha demokratik bir süreç olması gerektiğini savundu…
Ve Fransa’da Sosyalist Parti’nin adayını nasıl belirlediğini anlattı…
Tıpkı Zonguldak’ta olduğu gibi Fransa’da da sosyalistlerin Cumhurbaşkanlığı için aday adayı sayısı fazla olunca, Sosyalist Parti 6 aday adayına eşit bütçe dağıtarak seçmene kendisini tanıtması için fırsat ve zaman tanımış… Tanımış ki, adayların hiç biri sadece ekonomik nedenlerle diğerine üstünlük sağlamasın. Son derece şeffaf bir seçim kampanyası…
Bu süreçte aday adayları birbirine karşı kırıcı olmadan sadece yapacağı işleri anlatmış… Televizyon programları, propaganda çalışması derken Sosyalist Parti tarafından yapılan ön seçime tam 2,5 milyon kişi katılmış…
Demokrasinin demokratikleştirilmesi demek bu olsa gerek…
Umarım bu küçük örnek, CHP’ye feyiz verir…