Günümüzde kadınların en çok çektiği konuların başında bilindiği gibi şiddet olayları geliyor. Genellikle cahil kesimde ortaya çıkan bu olaylar ülke genelinde de büyük tepkiler alıyor.
Bunların nedenleri de üniversiteler tarafından araştırılıyor.
Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi tarafından gerçekleştirilen ‘Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması çok çarpıcı sonuçları ortaya çıkardı.
Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırmasının 2020 sonuçları açıklandı. Buna göre, kadınların toplum içinde yaşadığı en büyük sorunu yüzde 66 ile ‘şiddet’ oldu. Erkeklerin yüzde 63’ü de kadının yaşadığı en büyük sorunu ‘şiddet’ olarak yanıtladı. Ayrıca, 18 yaş altı kız çocuklarının akşam 19-20:00 saatleri sonrası tek başına sokakta olması hem kadınlar (yüzde 34) hem erkekler (yüzde 32) tarafından güvenli görülmüyor.
Ocak ve şubat aylarında İstanbul başta olmak üzere toplam 23 ilde, kadın-erkek, 18 yaş ve üzeri bin 216 kişi ile gerçekleştirilen araştırmanın sonuçlarına göre kadının toplumdaki en büyük sorunu yine ‘şiddet’ oldu. Araştırma, şiddeti öncelikli sorun olarak gören kadınların sayısının yıllar içinde anlamlı bir şekilde arttığını ortaya koydu.
Araştırmanın sonuçlar paylaşıldı. 2016-2020 yılları arasında toplam 6 bin 21 kişi ile yapılan anket çalışmalarının kapsamlı bir değerlendirmesiyle birlikte açıklanan sonuçlar, Türkiye’de kadın algısına dair verileri ortaya koyuyor.
Türkiye genelinde kadınların toplum içinde yaşadığı en büyük sorunu yüzde 66 ile ‘şiddet’ oldu. Geçen yıl yüzde 60 olan bu oranın yüzde 6 oranında artması dikkat çekiyor. Erkeklerin yüzde 63’ü de kadının yaşadığı en büyük sorunu şiddet olarak yanıtladı.
Araştırma, boşanma ve şiddet ilişkisine dair de veriler içeriyor. Buna göre, yıllar içinde şiddetin boşanma için yeterli sebep olduğu, aile bütünlüğü veya düzeni için göz ardı edilecek bir unsur olmadığı düşüncesine destek oranı artıyor. ‘Aile içi şiddet boşanma için yeterli bir sebeptir’ diyenlerin oranı 2019 yılında yüzde 74 iken, bu oran 2020 yılında yüzde 79’a yükseldi. ‘Bir erkek ailesinin dirlik ve düzeni için zaman zaman şiddete başvurabilir’ diyenlerin oranı ise 2016’da yüzde 14 seviyesinde iken 2020 yılına gelindiğinde yüzde 4’e geriledi.
Bir diğer çarpıcı sonuç ise ailenin devamı için şiddetin görmezden gelinebileceğine dair. 2016’da katılımcıların yüzde 18’i bu düşünceye sahipken, 2020’de bu düşünceye katılanların oranı yüzde 8’e düştü.
Türkiye’de kadınların eğitim alma anlamında da adı erkeklerden sonra geliyor. Araştırmaya katılan erkeklerin sadece yüzde 3’ü diplomasız iken bu sayı kadınlar arasında yüzde 8’e çıkıyor. Eğitim sistemine girebilen kadınların çoğunluğu (yüzde 46’sı) ilk 8 yıllık eğitimi alırken kadın-erkek farkı lise seviyesinde belirginleşiyor: Lise mezunu kadın oranı yüzde 30 iken bu oran erkeklerde yüzde 36.
Araştırmaya göre, annenin çalışmasının çocuk üstünde olumlu etkisi olduğu görüşüne katılım, kadınlar arasında erkeklere kıyasla daha güçlü. Ev dışında çalışan annelerin çocuklarına üretken ve dolu bir hayat kurmalarında rol modeli olduğunu düşünen kadınların oranı yüzde 64, erkekler ise yüzde 54. Annesi çalışan çocukların daha özgüvenli olduğuna ve kendi ayakları üzerinde durabildiğine inananların artması da dikkat çekici. Bu oran kadınlarda yüzde 63, erkekler de ise yüzde 50.
Araştırma kadınların iş yaşamında karşılaştığı zorlukları da ortaya koyuyor. Buna göre, ankete katılan 3092 kadının 1424’ü, yani yüzde 46’sı bugüne dek hiç çalışmadığını beyan etti. Çalışmayı bırakan kadınların yüzde 44’ü aile izni veya bakım sorumluluklarına destek verilmemesi, yüzde 13’ü ise işten atılma veya güvenli çalışma ortamı sağlanmaması sebebiyle işi bıraktıklarını belirtiyorlar.
Araştırmaya göre Türkiye’de çocuklarının bakımına katkıda bulunan babaların sayısında geçtiğimiz yıllara oranlara artış var. 2019’da çocuklarıyla düzenli olarak ilgilenen babaların oranı yüzde 42’lerdeyken bu oran 2020’de yüzde 51’e yükseldi. Araştırmaya göre, son 5 yıl baz alındığında 25-35 yaş arası babalar, çocuklarının bakımına daha yaşlı babalara kıyasla daha fazla katkıda bulunuyor.
Genel anlamda, babaların yaşı arttıkça çocuklarıyla daha az ilgileniyor. 25-35 yaş arası babaların yüzde 11,6’sı çocuklarıyla hiç ilgilenmediklerini beyan ederken, 51 yaş ve üstü babalarda bu oran yüzde 20.9’a çıkıyor. Yine 25-35 yaş arası babaların yüzde 10,9’u çocuklarıyla hiç oynamadığını söylerken bu oran 51 yaş ve üzeri babalarda yüzde 31,1. Ayrıca eğitim seviyesi yükseldikçe babaların çocuklarının bakımında daha aktif rol aldıkları görülüyor.
Araştırma sonuçlarına göre, kadınlar ve erkekler çocuklarına verilmesi gereken en önemli değerler konusunda fikir birliğinde görünüyorlar. Sorumluluk sahibi, dürüst veya hoşgörülü bir nesil yetiştirmek isteyen ebeveynler bu değerler konusunda kız ve erkek çocuk arasında da bir ayrım yapmıyor. Ebeveynlerin bu konudaki tek istisnası çalışkanlık konusunda. Erkek çocuklarına çalışkan olma değerini aşılama isteği, kız çocuklarına kıyasla daha fazla görünüyor.
Araştırmanın parmak bastığı bir diğer sorun ise genç kız ve kadınların akşam tek başına sokakta olmasından duyulan çekince. Buna göre, 18 yaş altı kız çocuklarının akşam 19-20:00 saatleri sonrası tek başına sokakta olması hem kadınlar (yüzde 34) hem erkekler (yüzde 32) tarafından güvenli görülmüyor. Aynı durum yetişkin kadınlar için de geçerli. Yetişkin kadınların akşam 9-10 sonrası tek başına sokakta olmasını güvenli bulmayan kadınların oranı yüzde 32 iken erkeklerde bu oran yüzde 25.
Genel hayat memnuniyeti anlamında erkeklerin daha mutsuz olduğu gözden kaçmıyor. 10 üzerinden değerlendirildiğinde erkekler ve kadınlar hayattan memnun olma anlamında 2019 yılında 7,23 ve 7,24 puanlamasını yaparken, erkekler de 2020 yılında bu seviye 7,06’ya düşüyor. Kadınlar ise 2018 yılı istatistiklerine dönerek, 7,47 puanına çıkıyor. Her iki grup da 2017 yılındaki puanlarından anlamlı bir düşüş yaşayarak, daha az hayat memnuniyetine sahip olduklarını belirtiyorlar.