Kitap yazmak tıpkı sigara tiryakiliği gibi. Bir defa yazdın mı sonu gelmeyen bir alışkanlık haline geliyor. Elbette sigara gibi  zararlı değil, yazanı ve okuyanı için faydalı bir tiryakilik. 
En son pandemi döneminde yazmıştım, şiir türünde. Yazmaya başladığımdan beri de bu kadar ara vermemiştim. Zihnimde bir sürü şey birikmişti ama nereden ve ne zaman başlayacağıma karar veremiyordum. Önce yeni bir dizüstü bilgisayar almalıydım. Çünkü eskisi yazmaktan bazı harfleri silinmiş ve çok ağırlaşmıştı. İşin uzmanları bilgisayarımın miyadını doldurduğunu söylüyorlardı. Paraya kıyıp iyisinden yeni bir bilgisayar aldım. Ama yazmak için aldığımı söyleyince satış görevlisi, ayrı bir program yüklenmesi gerektiğini ve bunun da bir ücretinin olduğunu söyledi. Çaresiz kabul ettim. Evime gidip açınca gördüm ki bilgisayarım kullanılacak durumda değildi. Kuruluma ihtiyacı vardı. Neyse ki, bilgisayar mühendisi sevgili yeğenim imdadıma yetişti uzaktan. Akıllı telefonumu görüntülüye çevirerek iletişim kurdum onunla ve uzunca bir süre ter döktükten sonra gerçekleşmişti kurulum. Ama yine bir sorun vardı! Yazılım Türkçe değildi. Yeğenim, Türkçe çevirisinin satış görevlisi tarafından yapılması gerektiğini söyleyince tekrar satış yerine yollandım. Ama görevli bu bizim işimiz değil, dışarıda yaptırmalısınız deyince son görev yaptığım hastanenin bilgi işlem merkezinde aldım soluğu. Görev yaptığım zamanlardan biliyordum ki, burada çalışanların her biri bilgisayar konusunda gerçek bir uzmandı. Onların saatleri bulan emekleri sonunda Türkçeleşmiş olarak teslim aldım bilgisayarımı. Teslim aldıktan sonra günlerce ben ona o bana baktı ama ne yazacağıma, nasıl başlayacağıma bir türlü karar veremedim. Sonunda bilgisayarımı açtım ve  klavyenin tuşlarına basarak ilk cümlemi yazdım. Başlamak bitirmenin yarısıdır demişler. Öylesine dolmuştu ki zihnim, bir haftada bitirmiştim yazmak istediklerimi. Bundan sonrası, bir daha gözden geçirdikten sonra basıma vermek olacaktı yazdıklarımı.
Ne mi yazdım? O da sürpriz olsun.