Eskiden beri her gün üç beş gazete okurum. Günün anlam ve önemini yorumlayan köşe yazılarını okuyup birbiriyle karşılaştırırım.
Bugün beş on yazı okudum. Bir atasözüne takıldım kaldım:
"Öküz çektiği yükü değil, torbasına konacak yükü düşünürmüş, onun için de öküzmüş." (İzlanda atasözü -19. 04. 2020-Korkusuz-Hüsnü Mahalli)
Bu atasözü beni öğrenciliğime, öğretmenliğime taşıdı.
Türkçe-edebiyat derslerimizde - özellikle kompozisyon derslerimizde- ilginç özdeyişler, atasözleri bulup açıklattırırlardı öğretmenlerimiz. Sınav bitiminde sözün iletisini anlayıp anlamadığımızı, verdiğimiz örnekleri hararetle tartışırdık. Ahlayıp puflardık.
Öğretmenlik yıllarımda bu tür sözleri bulup seçmek için çok zaman harcadım. Hele sınav kâğıtlarını okurken çok titiz davranırdım, çok yorulurdum. Öğrencilerimin sözü anlayışlarını, örneklendirişlerini merakla ve çoğu zaman gülümseyerek değerlendirirdim.
Bir düşünün on binlerce farklı bakışın yansıdığı dünyayı! Boş kâğıt verenler mi, sözü anlayamadığı için ağlayanlar mı dersiniz? İyi açıkladığı için özgüven kazananlar mı dersiniz?
Bazı çocuklarımız verilen puanları beğenmezlerdi. İtiraz ederlerdi. Birlikte kâğıtlara bakardık. Bazen:
"Herkesin görüşü farklı. İlle sizin gibi düşünmek zorunda mıyız?" derlerdi.
Bu tür çalışmalarda farklı bakışları hoş görecek olgunluğa erken yaşlarda erişmiştim. Özellikle güncel politik ilişkileri ders ortamına taşımamak görevimizdi. Güya uyanık öğrenciler tahmin edilen nabza göre yazmaya çalışırlardı. Beklediklerini bulamayınca sessiz kalırlardı.
Biliyorum, uzattım. Çoğunuz bu tür sözlerle sınanmışsınızdır. Kompozisyon yazılıları birçok öğrencinin baş belasıydı.
Ne güzel günlerdi o günler!
Bu yazıyı yazmama neden olan o atasözünü düşünün bakalım içinizden. Türkçe-edebiyat dersi sıkıntısı yaşamadan, sadece test sorusu yanıtı işaretlemeden... Birçok öğretmenin kulakları çınlasın böylece.
O derslerde boşuna mı zaman harcamışız acaba? Okumak, düşünmek, yorumlamak, uygulamak yaşamın ta kendisi miydi?
Her türlü sınavı başarıyla aşacağımız güzel günlere...