Aylardan Şubat. Geceler uzun, gündüzler kısa. Mustafa Usta, saat 07.30 da bacaağzında (ocak girişi) tertip yerinde bulunmak için saat 05.30 da çoğu kez kahvaltı yapmadan ve çocuklarının uyandığını göremeden eşi tarafından yolcu edilir. Köyün meydanında bekleyen, kendi paralarıyla tuttukları özel servis aracına biner. Dışarısı gece yarısı gibi ve hava karlı-buzludur. Yaz günlerinde bu saatlerde güneş çoktan kendini göstermiş olur. Ama aylardan Şubattır ve kışın en sert soğukları vardır. Saat 07. 00 da iş yeri civarındaki banyoların da bulunduğu soyunma-giyinme yerine gelir. Üzerindeki temiz elbiselerini donuna varana kadar çıkarır ve sepetinde-dolabındaki ıslak-soğuk iş elbiselerini giyinir. Sulu bir yerde, yani madenci tabiriyle sulu ayakta çalışmışsa iş elbiselerinin tümü ıslak, çamurlu ve buz gibidir. Tertip yerine geldiğinde saat 07.30 olmak üzeredir ve gün yeni ağarmaktadır. Üretimin doğrudan içinde bulunan tabancı, ayakçı, lağumcu, Domuzdamcılar diğer çalışanlardan otuz dakika önce ocağa girer. Mustafa usta yedeklerle (usta olmayan sıradan işçilerle), 4-5 kişilik kafile halinde, kazma, kürek, balta, lağum burgusu, bıçkı, direk çekmek için ip, tokmak, sivriç gibi kullandıkları aletlerle 400 metrelik kuyudan asansörle aşağı iner ve 30–35 dakikalık bir yürüyüş sonrası çalıştığı yere ( Baca)’ya gelir. Önce arın’da ( kömür duvarı)Grizu gazı kontrolü yapar. Gaz, veri değerleri üzerindeyse önlem alınması için Ocak şefine durumu bildirir. Eğer gaz, verilerin altındaysa yani tehlikesiz kadar az ise; bir önceki vardiyanın giderken gama, fırça ve benzeri tahkimat eksikleri var mı? diye kontrol eder , gördüğü eksikleri yedeklere tamamlatır. Eksik malzemeleri yedekler taşırken Mustafa usta, yanına aldığı diğer usta ile lağum makinesiyle kömüre delik delmeye başlar. Bu delikler genellikle iki metre derinliğindedir ve 20–25 delik delinir. Malzeme taşıma işi biten yedekler deliklere konacak olan dinamitlerin arkasını sıkıştırmak için çamurları 10 CM uzunluğunda dolma gibi yuvarlak hazırlarlar. Dinamitleri taşıyan ve patlatacak olan Barutçu gelene kadar herkes evinden getirdiği veya bakkaldan aldığı yiyeceklerin bir kısmını ekmek arası yiyerek açlığını bastırır. Mustafa usta delik delme işini bitirene kadar saat 10.00 olmuştur. Gelen barutçu grizu kontrolü yaptıktan sonra delikleri dinamitle doldurup arkalarından çamuru deliklere sokar ve bir sopa ile çamuru itekleyerek dinamitlerin arkasını kesinlikle hava almayacak şekilde sıkıca doldurur ve arından biraz uzaktaki sığınağa gider. Barutçu dinamiti manyetoyla ateşlemeden önce grizu-metan gazı var mı? diye tekrar kontrol eder ve manyetoyu çevirip dinamitleri patlatır. Onlarca ton kömür bir anda yerlerinden sökülüp akmaya başlamıştır. Çalışılan yerde patlama sonrası oluşan kömür tozunu sindirmek için kullanılan su fıskiyeleri yoksa dinamit dumanından ve kömür tozundan göz gözü görmez. Nefes almak zorlaşır. Bu esnada arına kadar gelen ve oradaki pis havayı emerek dışarı atan vantüp ( muşamba’dan yapılma boru) tarafından hava biraz olsun temizlendikten sonra makine ile veya el arabalarıyla kömür arından taşınmaya başlar. Yedek işçiler bunları yaparken Mustafa usta ve yanındaki usta, dört metre uzunluğundaki bir direğin ortadan ikiye yarılmışı olan ve adına “sarma” denilen ağaçları tavana yerleştirmeye başlar. Sarma, tavana yerleştirilip acil tahkimatı yapıldıktan sonra saat genellikle 13.00 veya 13.30 olmuştur ve yemek molası verilir. Bu çalışma esnasında çok yoğun bir emek harcanmıştır. 4-5 kişilik ekip o gün getirdiği yiyecekleri ortaya sererler. Herkes istediğinden yer. ”Ben bugün kavurma et getirdim, sen soğan ekmek getirdin, ben kendi getirdiğimi sen kendi getirdiğini ye” diye bir şey yoktur. Ortada ne varsa ortaklaşa yenir, yani komün usulü. Yemek öncesi elleri yıkamak için su bulunmaz. Yumurta, portakal gibi yiyeceklerin kabukları soyulurken soyulan yerlere kömür tozu yapışır. Yemek sonrası hiç dinlenme olmaz. Tekrar işe başlanır ve geri kalan iş saat 15.00 veya 15.30 da bitirilir ve çıkış için Bacaağzına yola çıkarlar. Kuyudan ve sonrası Bacaağzından dışarıya çıkışları genellikle saat 16.30 olur. Beraber çalıştığı arkadaşları banyoya giderken Mustafa usta yazıhaneye gidip kartiye şefine yaptığı işle ilgili bilgi verir, banyosunu yapar ve köye gidecek olan servis aracına biner. Saat,18.30 da evine geldiğinde küçük çocukları genellikle uyumuş olurlar. Yemek yiyip TV deki haberleri dinledikten sonra, sabah 05–30 da kalkmak üzere yatağına girer. Mustafa usta ve tüm madenciler, bahar gelip gündüzler uzayana kadar güneşi haftada bir kez görürler. Yani maden işçisi haftanın 6 günü hem güneşe hasret hem de çocuklarına hasret kalır. Bu arada bir iş cinayetine kurban gitmezse.
Genelde sorulur; “Ocağa girip kömür kazmaya başladığınızda ne- nasıl duygu hissedersiniz” diye. Nasıl olacak, asfalt yolda 180 KM hızla giden bir araç sürücüsü o anda neler düşünür-hissederse biz maden işçileri de aynı şeyleri hissederiz. Yani işinden başka hiçbir şey düşünmemek, yaptığın işle bütünleşmek. Araç sürücüsü de aynıdır, 180 km hızla giderken devamlı tetiktedir, gözü asfaltadır her an gelecek tehlikeye karşı dikkati bir yerde toplanır. Dikkatini dağıtacak bir düşünce moduna girdimiydi kaza kaçınılmazdır. Tabii bu arada aracın yeni ve eski model olması da önemlidir. Siz eski model ve bakımsız bir araçla aynı hızda aracı sürerseniz kaza kaçınılmazdır. Hem kendinizin hem karşınızdakinin hayatına mal olursunuz. Maden ocağında da aynıdır. Siz eski atıl takım-aletle emek yoğun bir iş’te istediğiniz kadar fazla çalışın üretimde değişen bir şey olmaz. Sadece çalışanın can güvenliği hiç olmaz. Böylesi çalışma koşullarında her an ölümle kucak kucağadır. Yani kısacası madene-yeraltına adım atıldığından itibaren tüm sorunlar, aile, çoluk çocuk,mal mülk,alacak verecek
Vb. her şey dışarıda bırakılmak zorunda dikkat dağıldı mıydı her an her şey olabilir, aynı trafik kazası gibi her şey saniyeler içinde olur biter.