Zonguldak'ta o bina son iki saniyede satıldı... 60 Milyon 132 Bin TL’ye Zonguldak'ta o bina son iki saniyede satıldı... 60 Milyon 132 Bin TL’ye

Pelin Olgun moderatörlüğünde, Kuzlu’nun tasarladığı Türkiye İş Bankası Nişantaşı Şubesi İş Mekân’da gerçekleşen keyifli sohbette, mimari yarışmaların öneminden günümüz trendlerine kadar pek çok konu konuşuldu. Söyleşi, Yurtbay Seramik YouTube kanalından izlenebiliyor.
Yurtbay Seramik tarafından mimarlık sektörü profesyonellerinin ağırlandığı “Mimarın Yolculuğu” serisinin yeni konuğu,  I-AM İstanbul kurucu ortaklarından Mimar Emre Kuzlu oldu. İş Mekân’da gerçekleşen sohbette moderatör Pelin Olgun’un sorularını yanıtlayan Kuzlu, mimarlık mesleğinin kendisine kattıklarını, yükselen trendleri ve tasarım anlayışını izleyicilerle paylaştı. 
Yarışmalar, akademik hayattan gerçek hayata geçişi hazırlıyor
Eğitimini ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nde tamamladığını ve aldığı eğitimin kendisinin değişim ve gelişiminde büyük rol oynadığını ifade eden Mimar Emre Kuzlu, mezun olduktan sonra yarışmalara katılarak meslek hayatına başladığını belirtti. Zeki Yurtbay Tasarım Yarışması’nın da önemini vurgulayan Kuzlu, “Yarışmalar mimarlık dünyasında çok önemli. Profesyonel yaşama geçiş için yeni mezun meslektaşlarımızı iyi hazırlıyor. Mezun olduğunuzda akademik hayattan gerçek hayata geçiş kolay olmuyor. Biraz tasarım odaklı bir bakış açısını, soyut düşünceyi korumanız gerekiyor ancak piyasa buna izin vermiyor. O yüzden tasarım yarışmaları ara geçişi sağlamak adına fayda sağlıyor diye düşünüyorum. Bizim de ‘mimarlık dünyasını, dünyayı değiştireceğiz’ motivasyonumuz bu yarışmalar sayesinde oldu. Yurtbay Seramik’in yarışma formatı da çok değerli. Burada jüri yapısı ve yarışmanın genel yaklaşımını da çok kıymetli buluyorum çünkü çok multidisipliner bir bakış açısı var. Hem katılımcı hem de jüriler anlamında tasarımın farklı disiplinlerinden insanları bir araya getiriyor,” ifadelerini kullandı.
Mimarlık çalışmalarına ilk önce Ankara’da, Atölye 7A isimli ofisleriyle başladıklarını, daha sonra İstanbul’a geldiklerini anlatan Kuzlu, İstanbul’a geldiklerinde ise aldıkları ilk işin Akatlar’da birkaç bin metrekarelik bir alanın tasarımı olduğunu ve firmalarının adını I-AM olarak değiştirdiklerini belirtti.  
Pelin Olgun’un “Eser tasarım anlayışınız nedir?” sorusuna, eser tasarım anlayışının yıllar içinde evirildiğini belirten Kuzlu, “İlk zamanlarda biraz daha geleneksel bakış açısını barındıran bir tasarım anlayışım vardı; iş yapış şeklimiz de böyleydi. I-AM, hayatımızda önemli bir dönüş noktası oldu; tasarıma bakış açımız değişti. Ondan sonra yine bir evirilme söz konusu ancak biz ana yaklaşımı 2008’den itibaren içselleştirmeye başladık. Bir kere çok multidisipliner bir yaklaşımımız var. Genel şirket yapımız ve ofis yapımız da böyle. Biz, I-AM olarak yaptığımız şeyi ‘deneyim tasarımı’ olarak tarif ediyoruz ve deneyim tasarımı da tek bir disiplinle sınırlı kalamıyor. Ben mimar olmama karşın bir deneyimi salt bir mekândan ibaret olarak kurgulayamıyorum. İşin içinde farklı yaklaşım ve bilgileri de katmam gerekiyor. Marka, mimari ve dijitali bir araya getiriyoruz. Benim tasarım anlayışım da daha multidisipliner bakış açısını içselleştirmeye çalışan, kendi bilgi dağarcığımdaki bilgiyi de işin içine katmaya çalışan bir yaklaşım,” yanıtını verdi. 
Tasarım anlayışında kendilerini dışa çıkartıp hedef kitlelerini işin merkezine koymaya çalıştıklarını belirten Kuzlu, her zaman tasarım problemine başlarken, ilk sorunun “Kim için tasarlıyoruz?” olduğunu ve ilhamı insandan aldıklarını ifade etti.
Sıra dışı bir banka şubesi: İş Mekân
Röportajın gerçekleştiği Türkiye İş Bankası Nişantaşı Şubesi’nin, bir banka şubesi dışında bir deneyim merkezi olduğunun altını çizen moderatör Olgun’a destek veren Kuzlu, “Bir banka şubesi olarak kurgulanması beklenen burayı, hedef kitlenin ihtiyaçlarını sorgulayarak bambaşka bir kurguya dönüştürdük,” ifadelerini kullandı. Kuzlu, “Biz çok uzun zamandır bankalarla çalışıyoruz ve banka şubelerinin tasarımında da farklı evrim süreçleri oluştu. Banka şubelerini ‘sıkıcı banka şubeleri’ formatından çıkarıp daha keyifli görünen ve müşteri ilişkisinin daha iyi kurulduğu mecralara dönüştürmeye başladık. Bu gereksinimlerden yola çıkarak, banka şubesini bambaşka bir formata dönüştürdük. İş Bankasının ekipleriyle birlikte burayı hayata geçirdik. Uzun soluklu bir proje oldu. Burası, birçok iş birimini, uzmanlığı, deneyime dair farklı mecrayı bir araya getiren bir kurgu. Bir çalışma mekânı, paylaşımlı ofis. Bir kafe var. İş Kültür Yayınları’nın ürünlerinin olduğu bir kitapçı. Pazarama isimli bir e-ticaret platformunun mecrası. Çok farklı formatları bir araya getiriyor,” ifadeleri ile İş Mekân’ı özetledi. 
İş Mekân’ın ilk önce marka hikâyesinin kurgulandığından ve sonra mimarı tasarımının gerçekleştiğinden bahseden Kuzlu, multidisipliner yaklaşımın bir getirisi olarak mekân için aynı zamanda, etkinliklerin takip edilebileceği veya alanlar için rezervasyon yapılabileceği bir mobil uygulama da geliştirdiklerinin altını çizdi.  “Gerçek deneyim, tüm bunları bir araya getirdiğinizde anlamlı oluyor,” diyen Emre Kuzlu, İstanbul’da 45 kişilik ekipleri olduğunu, I-AM’in ise aralarında Londra ve Dubai ofislerinin de olduğu global bir yapının parçası olduğunu belirtti.   Pelin Olgun’un, kültürlerarası çalışmanın kendilerini nasıl etkilediğine dair sorusunu, “Çok heyecan verici,” olarak yanıtlayan Kuzlu, “Sürekli kendinizi tekrar etmemiş oluyorsunuz. Bizim ihtiyacımız olan şey kendimizi geliştirmek, projelere yenilik katabilmek,” şeklinde devam etti.
“Seramik, olmazsa olmazımız”
Tasarımlarında seramik kullanımının vazgeçilmez olduğunu belirten Mimar Kuzlu, “Hemen hemen bütün projelerde seramik hayatımızda var. Ana malzemelerden bir tanesi. Bunun belli sebepleri var; sürdürülebilir, yoğun trafiğe dayanıklı olan bir malzeme. Yaygınlaşan konseptlerde maliyet anlamında kullanılabiliyor. Seramik, özellikle son dönemde, kendini çok yenileyebilen ve birçok markanın yatırım yaptığı bir malzeme. Bir yandan hijyen tarafı da daha çok ortaya çıkıyor. Zeminde, duvar yüzlerinde, ıslak mekânlarda kullanılabiliyor. Seramik bizim olmazsa olmaz malzemelerimizden biri,” şeklinde konuştu.
Her sene trend raporlarını yayınladıklarını hatırlatan ve bu senenin trendlerini soran Pelin Olgun’un sorusuna, “teknoloji, sağlıklı yaşam, deneyim ve sürdürülebilirlik” şeklinde dört trendin hayatımızı şekillendirdiğini; bu ana temaların altında ise doğanın bir parçası olma eğilimini belirten “vahşileşme”, farklı jenerasyonların ortak noktada buluşabilmesi olan “tek jenerasyon”, “müdanasızlık”, ve “merkeziyetsizleşme” şeklinde dört alt trend olduğu yanıtını veren Kuzlu, tüm bunları bir araya getiren yaklaşımın ise “akışkanlık” olduğunu vurguladı ve gündelik hayatın birbirinden farklı deneyimler yaşamaktan ziyade daha akışkan, daha geçişken şekilde yaşandığını ve tasarımların bu prensip doğrultusunda şekillendirebildiğini belirtti.

Haber Merkezi