Bazen sokakta yürürken bir ben miyim diyorum.
Maskeyi takan bir ben miyim?
Kimsede maske yok.
Yaz dönemi düğünlerde insanlar bir araya geliyor.
Uzak yerlerden gelip hasret gideriyorlar.
Düğünlerin ardından önümüz bayram...
Bayram sonrası düğünlere tam gaz devam.
Yurt içinden gelen akraba, eş dostun yanı sıra yurt dışından gelen gurbetçileri de eklersek tam bir toplu etkinlik cenneti yaşıyoruz. Pandemi yasakları sonrası hem hasret gideriyor hem de toplumsal kaynaşmanın zirvesini görüyoruz. Fakat maske ve mesafeye dikkat ediliyor mu derseniz, ne yazık ki buna olumlu cevap vermek mümkün değil.
İnsanlar pandemide 50 bin kişiyi hiç kaybetmemiş gibi rahat davranıyorlar. Maskeye riayet eden yok. Aşı yaptırmak, bu illete maruz kalmayacağımız konusunda garanti vermiyor oysaki... Hastalar ve yaşlılar için hayati risk yine devam ediyor. Maske takmaya devam etmemiz gerekiyor.
Moralinizi bozmak istemem ama böyle giderse Ağustos sonuna doğru bir vaka patlaması yaşanırsa kısıtlamalar kaçınılmaz olur. Daha açıkçası, kendi kendimize bu tabloyu çağırmış oluruz.
Toplu yerlerde, kapalı mekanlarda maske takmaya özen gösterelim. Deve kuşunun kafasını kuma gömmesi misali, her şey bitmiş, korona virüs tamamen yok olmuş gibi rahat davranmaktan vazgeçelim.
Bakın Bartın Valiliği köylerdeki toplu bayramlaşmaları yasakladı. Bence iyi de yaptı. Çünkü buralarda uzaktan yakından gelenler, gurbetçiler iç içe yiyip içiyorlar. Her mahalle, yüzlerce insana bayram yemeği veriyor. Delta varyantı kabusu sinsi sinsi sokulurken, bence isabetli bir karar olmuş. Zonguldak Alaplı ve Çaycuma'da da Delta varyantı vakası görülmüş durumda. Uzun sözün kısası, bayramda, düğünlerde dikkat etmekte yarar var.
DÜĞÜNLERDE SİLAH MESELESİ
Düğünlerde silah atma hastalığı tüm hızıyla devam ediyor.
Üzülerek buna şahit oluyorum.
Özellikle köylerde bunu marifetmiş gibi yapıyorlar. Halbuki serseri bir kurşunla hiçbir şeyden habersiz yitirilen nice acı hikâyeler var.
İşin en garibi ne biliyor musunuz?
Bu silah atma işini eğitimli insanların dahi yapıyor olması. Biliyorum bu yazdığım yazı ve televizyon haberlerinde çıkan nice annelerin feryad-ı figânları da durdur(a)mayacak bu can yakan geleneği...
Mesela geçen gün gittiğim bir düğünde, kuru sıkı tabancalar susmak bilmedi. Çoluk çocuk herkeste bir tabanca merakı vardı. Sonra bir ara eğitimli olduğu her halinden belli olan genç bir anneye attırdılar: Tak tak tak tak... Meğer o hanımefendi sağlıkçıymış iyi mi?
Silah sıkanlar arasında, köydeki gençlere örnek olması gereken öğretmen v.b. mürekkep yalamış(eğitimi, aydın) insanların olduğunu görmek de üzüntümü ikiye katadı.
Kurusıkıdan bir şey olmaz demeyin. Yakından isabet ederse o da öldürücü olabilir.
Sadece bununla bitti mi?
Kurusıkı silah sesini duyan havalı tüfekle gelmişti düğün alanına. Havaya ateş ettiler. Hatta bazıları üstünde meyve olan ağaçlara nişan alarak kol kalınlığındaki dalları yere yıktılar. Katliam gibiydi. Gördüğüme göre düğün sahibi de rahatsızdı ama cehalet yüklü atmosfere o da karşı koyamıyordu.
Şimdi Allah korusun eğitimli kişilere sorsanız düğün magandalarına tepki gösterirler. Bunun ne kadar yanlış bir âdet olduğunu söylerler. Ama düğün cemiyet ortamında nasıl bir ruh haliyse kendimizi kaybediyoruz. Bu nedenle, maganda işinin tarihi arka planı olduğu için tamamen biteceğinden artık pek umutlu değilim!
Gaza gelip bir kere kurusıkı atmakla ne olur?
Belki bir şey olmaz; ama o magandalar da masum(!) bir gelenek babından bir şey olmaz diye diye bir anda katil olarak buldular kendilerini...
Dolayısıyla bu işlerde kesin tavır koymak ve teklif edilse bile sıkmamak lazım.
Hele hele çoluk çocuğun arasında, böyle şeylere hiç yaklaşmamak gerekir diye düşünüyorum.
Ne diyelim!
Ben yine yazayım, insanlık namına uyarayım da...
Gerisi vicdanı hür insanlara kalsın...