Alak Suresi’nin ilk beş ayeti ile Allah, Muhammed’i peygamber olarak seçmiş ve ona kendisini tanıtmıştır. Bu sure ile Muhammed, artık hiç kimsenin adamı olmayacağını, kimsenin hesabına çalışmayacağını, yalnızca  “Alemlerin yaratıcı Rabbi ve en büyük kerem sahibi olan Allah adına” çalışacağını ve resmen peygamber olduğunu da anlamıştır.

 

Muhammed Peygamber, Mekke’nin zorba müşrik yönetici kadrosunun atalarının dinine sıkı sıkıya bağlı olduğunu gayet iyi bilmekteydi. Bu daveti onlara ulaştırdığında başına ne gibi belaların geleceğinin de farkındaydı. Bu nedenle nerede, nasıl, kime davet yapacağını, tebliğine karşı insanlardan nasıl ve ne şekilde tepkiler geleceğini, tepkilere karşı kendinsin nasıl bir yol izlemesi gerektiğini, görevin başarıya ulaşıp ulaşamayacağı gibi birçok konu üzerinde kaygı ve düşünce içerisindeydi. Çünkü daha henüz Muhammed Peygamber’in elinde ilk beşindenbaşka hiçbir ayet bulunmuyordu.

 

Bu düşünceler içerisinde bulunan Muhammed Peygamber’e “Kella (hayır, hayır) bu düşüncelerini artık kafandan sil bunları bırak bu senin düşündüğün gibi olmayacak ve artık bundan böyle rabbin söyleyecek sen onları biriktirip sonra insanlara dağıtacaksın (İkra)” denmekteydi. Yani Allah, “Ey peygamber sana vahyederek önce seni eğitip öğreteceğim, sonra bu öğrenip biriktirdiklerini (İkra) insanlara ulaştıracaksın ve onlar da bu mesajlar doğrultusunda eğitilip öğreneceklerdir.” Diyordu.

 

Eğitim ve öğretim insanın olmazsa olmazıdır. Bir insan ya da toplum eğitim ve öğretim sayesinde ayakta durabilir. Allah, Muhammed Peygamber’in, görevini başarılı bir şekilde yerine getirebilmesi için eğitim ve öğretime tabi tutmuştur. Bir antrenörün, sporcusunu, müsabakalarda başarılı kılabilmek için eğitip öğrettiği ve müsabakalara hazır hale getirdiği gibi Allah da Muhammed’i peygamberliği süresince görevinde başarılı olması için daha önceki düşüncelerini bıraktırıp vahyin mesajları doğrultusunda hareket edeceğinin bilgisi vermektedir.

 

İlk ayetler ile Muhammed Peygamber bu zamana kadar ki bölümünde kafasını meşgul eden birçok düşüncenin cevabını almış ve bundan sonra da kafasında oluşacak düşünce ve sıkıntılardan ise tekrar rabbinin bilgilendirmesiyle kurtulup, karanlıktan aydınlığa çıkacağını öğrenmiştir. Çünkü bu eğitim ve öğretim surecinde tek merci ve tek kaynak Allah ve kitabı olmaktadır.

 

“Ey peygamber bu daveti onlara ulaştıracağın, yani salat’a başlayacağın (Zihinsel ve mali açıdan eğitim ve öğretime destek olmaya başladığın) zaman hemen itiraz edip tepkilerini göstereceklerdir. Çünkü bu müşrik yöneticiler paralarına, iktidarlarına ve din bilgilerine öyle güvenmektedirler ki kibirlenip, büyüklük taslamakta öyle küstahlaşacaklar ki Allah’ı dahi tanımaz hale gelecekler. Yani bu müşrik yöneticiler Allah adına kendilerinin rabb olduklarını söyleyerek insanları kula kul olmaya davet edecekler. Şimdi sen onlara bu müşrik (batıl), aslı astarı olmayan inançlarınızdan vazgeçip, hak olan tevhid inanca, yani Allah’a dönün ve  Allah var gibi davranın dediğin de azacaklardır” denilerek Muhammed eğitilip öğretilmektedir. Bu müşrikler peygamberin kılacağı namaza (ritüellere) kızmıyorlar onlar asıl peygamberin başlatacağı “salat’a” kızacaklardır.

 

Not: Bu Kuran, peygamberi ve cahiliye toplumunu 23 yılda eğitilip öğretilen bir toplum hale getirmesine rağmen daha sonra bu kitabın taraftarları tarafından, Arapça okunarak anlaşılmayan bir kitap haline getirilmiştir. Onu bu hale getiren din simsarları bu kitap ile insanların inançlarını, duygularını sömürmektedirler. Çünkü bu Kuran’ı ölüler üzerine okuyarak para kazanılan bir ticaret kitabı haline getirmişlerdir.  Hâlbuki bu kitap, ölülere değil, üzerine ölü toprağı serpilmiş ancak daha henüz ölmemiş, gözleri hakikati gerememiş, kalpleri hidayete erememiş, iman nedir, kitap nedir bilmeyen, dalalet içerisinde kalmış insanların okuyup kendilerine gelmeleri için indirilmiştir.