Bölücekkaya Köyü, Kıbrıscık ilçesi, Bolu ve İstanbul’da öğrencilik dönemim oldu. Lise son sınıftayken bile kara lastik ayakkabı ile okula gittim.
İlk 18 yılımda hiç eşofmanım, spor ayakkabım, montum, kabanım, bisikletim olmadı. Çoğunlukla kuru ekmek, tarhana, peynir, yoğurt, patates, soğan ile beslendim. Masa olmadığı için derslerimi yerde yatarak, çıra, gaz lambası, lüks lamba, akkor lamba ışığında yaptım. Kurşun kalemlerimi 1 cm kalana kadar kullandım... Kalem kısalınca dedem küçük ağaç dallarından ek (sap) yapıverirdi.
Edirne, Tokat, Manisa, Bolu, Artvin, Lefkoşa, Zonguldak, Ankara gibi yerleşim birimlerimizdeki 10 farklı okulda 32 yıl öğretmen ya da idareci olarak çalıştım. 2 yıl önce MEB'ten "yılıp" ayrıldım.
Öğrenci ya da sadece öğretmenken “okul aile birliği” adlı yapının ne işe yaradığını bilmezdim. Zira, idareciler bu konularda bizlere berrak bilgiler vermezlerdi.
İnsanlardan kayıt, öğrenci belgesi, diploma, sınav, tebeşir, boya, ustalık belgesi vb. adlarla adeta zorla bağışlar (haraçlar) alınırdı. Bunlar için makbuz da kesilirdi… Bir bağışta, ödemede makbuz verilmiş olması; toplanan paranın doğru harcandığını göstermez…
2015-2021 arasında hasbelkader okul idareciliği yaptım. O süreçte okulun tüm gelir-gider çizelgelerine bakma imkanım oldu.
Şu anda yetkim olsa okul idarecilerinin yüzde 90’ını görevden alırım. Eğitim yuvalarının 1 Liralık para işi yapmasını bile engellerim.
MEB istese; “her okulun öğrenci sayısını, bölümlerini, türünü, çevre iklimini, ekonomik koşulları, altyapıyı” gözönüne alarak yakıt, bakım-onarım, kırtasiye, gıda gereksinimlerini şehirlerdeki tek noktadan karşılayabilir.
Okul idarecilerinin alım-satım, ihale, ödenek takibi gibi işlerle uğraşması doğru değildir. Bakanlık her okulun sarf malzemesi gereksinimlerini bilir. Buna göre ürünler her yıl periyodik olarak yollanabilir.
Elektrik, elektronik,bilgisayar işleri ile ilgili olduğum için çalıştığım il ve ilçelerdeki birçok okula “tespit yapmak, küçük arızalarını gidermek vb.” için yıllarca gittim. Buralardaki israfı, şatafatı, görgüsüzlüğü sayfalarca anlatabilirim.
2015 yılında idareci olarak başladığım meslek lisesinde ilk evvela 6 iri klimayı bizzat söküp depoya kaldırdım. Aylık 6000 kWh elektrik tüketimi oluyordu. 350 adet 40 Watt’lık eski tip flüoresan lambayı söküp yerlerine 3-5-7-9-10-12 Watt’lık led lambalar taktım. Aylık tüketim 2000 kWh’e düştü.
Musluklara minik sensörlü su kontrol cihazları monte ettirdim. Ayda 300 metreküp civarında olan su sarfiyatı 60 metreküpe kadar düştü.
Yıllarca, 10 bin civarında şirkete, vakfa, derneğe, kuruma e-posta yoluyla ulaştım. Okulun koşullarını anlattım. Yüzlerce hayırseverden araç-gereç, eğitim aygıtları, kitap ve giysiler tedarik ettim.
Ülkemizde 57 bin okul vardır. 7 bin kadarı çok küçük olduğu için “okul - aile birliği” adlı yapı kurulmamış olabilir. 50 bin civarındaki okulda velilerden para toplamak için dernek statüsünde yapılar söz konusudur.
İyi niyetli, şeffaf, hesap verebilir nitelikte olanlar mutlaka vardır. Ancak, çoğunda harcama, faturalandırma, belge ayarlama, kayırmacılık yapma, lüks mal için harcama yetkisi okul müdüründedir.
Okul bahçesini otopark olarak kullanan, çok öğrencisi olduğu için kantininden yüksek kira elde eden eğitim yuvalarında büyük paralar birikir.
İstanbul Kadıköy’de 3500 öğrencisi olan bir meslek lisesinin müdürü yıllar önce anlatmıştı… “Bizim okulun bahçesi çok ünlü bir hastanenin bitişiğinde. Otopark ve kantin sayesinde kazandığımız para ile her yıl yeni bir okul yapabiliriz” demişti. Makam odası da Dolmabahçe sarayının ana salonu gibiydi…
17 inch ekranlı, 2-4 GB RAM’li, 250 GB sabit diskli bir bilgisayar okulun her ihtiyacını karşılar. Ama okullarda kullanılan PC’ler NASA’dakilerle eşdeğer niteliktedir.
9 sene önce çalıştığım okulda dakikada 500 basım yapabilen, 4 renkli lazer tonerli devasa bir baskı makinesi vardı. Sadece tonerleri 350 Euro idi. Derhal depoya kaldırttım. Zira baskı maliyeti 5 kat fazla idi…
Okullarda kantin olmasına da asla gerek yoktur. Zira buralarda yapay şekerli, kansorejen yağlı, aşırı tuzlu, MSG’li, NBŞ’li, bağımlılık yapıcı her türlü yiyecek ve içecek satılıyor. Sadece gazlı içecek ve çips türü şeyler yasaktır. Diğer ürünler serbesttir. Kantinlerden kira geliri elde edenler ve buraları işletenler buna kesinlikle karşı çıkıp saldıracaklardır.
Bilinçli aileler çocuklarını okula beslenme ürünleri ile yolluyorlar. Tembellik edenler 10-50 TL verip çocuklarını usul usul zehirliyorlar.
Sonuç olarak, okullara bilgisayar, çöp kovası, kalem, defter, A4 kağıdı, deterjan, giysi, yazıcı, kapı kolu, anahtar, priz, fiş, boya, perde, sandalye, tabure gibi ürünler bağışlayabilirsiniz. Ama nakit para vermeyin. Zira bunlar çoğunlukla gereksiz, lüks eşyalar için harcanmaktadır.