Son haftayı paket muhabbetiyle geçirdik.

Başbakan’ın açıkladığı “Demokratikleşme paketi” muhabbetiyle.

Eski Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk, “Bu paket değil poşettir” diyor.

Paket ya da poşet her ne hal ise...

Başta parlamento içi muhalefet olmak üzere, bu poşet (poşet demeyi yeğliyorum) tüm toplumsal kesimler ve onların temsilcilerince tartışılıyor, değerlendiriliyor.

 

Yeni bir şey var mı poşette?

Yok.

Aynı emperyal merkezlerden güdülenen iki cumhuriyet karşıtı akım (Ortaçağ gericiliği ve etnik ayrılıkçılık) ele ele vermişler, bildik tez ve talepleri poşete doldurmuşlar.

Ama bir yenilik de var!

Poşeti, siyasi partiler yasası ve seçim sistemi sosuyla bir güzel soslamışlar!

Yerse!

 

YALNIZLAŞMANIN HIRÇINLIĞI

Dünyada ve özellikle bölgemizde yalnızlaşan, “Yeni Anayasa”dan umudu kesen AKP iktidarı hırçınlaşıyor, daha da saldırganlaşıyor.

Siyasal iktidar kararlılık gösterisine soyunuyor!

Cumhuriyet yıkıcılığı noktasında “ödünsüzüm” demeye getiriyor.

Çaresizliğin ve hırçınlığın verdiği “cesaretle” kendince altın vuruşunu yapıyor!

Açtığı poşetle:

Laikliği savunmayı suç durumuna getiriyor.

Kılık kıyafet yönetmeliğini rafa kaldırıyor.

Türk dili ve abecesiyle oynuyor.

Eğitim birliğini dinamitliyor.

Tarikatlara sonsuz özgürlük tanıyor.

Andımızı kaldırarak ırkçı-bölücülükle (PKK’ ile) güven tazeliyor; “Ne Mutlu Türküm Diyene” vecizesini Türk halkının belleğinden sileceğini sanıyor.

Kısacası siyasal iktidar, mevcut anayasaya ve Devrim Yasalarına karşı savaş açmış bulunuyor. Bir anlamda harakiri yapmış oluyor. (Burhan Kuzu’nun isyanını anımsayınız)

 

BAŞARABİLİRLER Mİ?

Soruyu şöyle de sorabiliriz.

Tarihin tekerleği geri döndürülebilir mi?

Bu soruya ancak, toplumsal gelişmenin yasallıklarını ve dinamiklerini bilmeyenler “evet” diyebilir.

Toplumsal gelişme sürecinde, geriyi ve eskiyi savunanlar yer yer ve zaman zaman geçici başarılar elde edebilmişlerdir. Ancak bu başarının kalıcı olabilmesi nesnel olarak olanaklı değildir.

Zira bilimsel olarak kanıtlanmıştır ki, sosyal gelişmeyi koşullandıran, insan doğasında var olan ileri ve yeni olana ulaşmak ve daha ileri gidebilme iradesidir.

Kuşku yok ki, Laik Cumhuriyet, şeyhliği, şıhlığı, tarikat ve cemaatçiliği barındıran ortaçağ sisteminden ileridir. Laik Cumhuriyet ortaçağ’ın yadsınmasıdır. Devrimdir.

Toplumsal yaşamın her alanında ve doğada, yeni ve ileri olan, eski ve geri olanı dışlar.

Eskiye özlem duyanların var olması bu gerçeği değiştirmez.

Meğer ki, ana ve yavru muhalefet bu gerçeğin farkında olsun!!!!!