Allah, Muhammed Peygamber’e Müddessir Suresi ile “kalk ve uyar” emrini vermişti. Peygamber’in ilk görevi insanları alemlerin yaratıcı rabbi olan Allah’a davet etmekti.Bu görevini de insanları, Fatiha Suresi’nin mesajınaçağırarak gerçekleştirmişti.Bu daveti, başta amcası Ebu Lehepolmaküzere Mekke’nin ileri gelen yönetici kadrosu ret etmiş ve onu yalanlamıştı.Her ne kadar bu davete karşı çıkmış olan insanlar olsa da onun bu davetini az da olsun kabul gören insanlar da olmuştu. Zamanla da bu davete inanan insanlarınsayıları çoğalacaktı.
Bu davetin halk tarafından duyulup kabul görülmemesi amacıyla Mekkeli müşrikler, hemPeygamber’e hem de yeni inanmış kişilerin akılarını karıştırıp, bulandırmak onları bu davadan uzaklaştırmak amacıyla her türlü yalan ve entrikalara baş vurduklarını önceki yazılarımız da belirtmiştik.
ARAP KÜLTÜRÜ VE ERKEK HEGOMANYASI
Arap kültüründe, kız çocukları evlattan sayılmazlardı. Ailenin erkek çocuk tarafından devam ettirildiği kabul edilir ve erkek çocuğu olmayanlar horlanırdı. Peygamberimizin, Hatice’den doğan oğulları Kasım ile Abdullah küçük yaşlarda vefat etmişti. Bu nedenle de Mekke’nin yönetici kadrosu Peygamber’in erkek çocuklarının vefat etmesini bir malzeme yaparak onu horluyordu. Peygamberimiz tarafından ortaya atılan davanın onun ölümü ile de biteceğini, çünkü oğulları öldüğüne göre davanın takipçisi kalmayacağını düşünerek “Bırakın onu, onun soyu kesik, zürriyetsiz, ölünce adı unutulur gider, biz de ondan kurtuluruz”  anlamlarına gelen “Ebter” diyerek propaganda yapıyorlardı.Bu yapılan saldırı da kabilecilik ve aşiret toplumu olan Arap geleneğinde etkili oluyordu.Peygamberimizin kişiliğine ve ailesine yapılan bu saldırılar onu çok üzmekteydi.Allah, Peygamberimizi desteklemek ona metanet kazandırmak ve çetin mücadelesinde onun yanında olduğunu göstermek için Kevser Suresini indirdi.
Kevser suresi Mekke’de 15. sırada inmiştir. Üç ayetten oluşmasına ve Kur’an’daki en kısa sure olmasına rağmen, işaret ettiği anlamlar bakımından zengin bir içeriğe sahiptir. Kevser Suresi’nin iyi anlaşılabilmesi için,Duha ve İnşirah Sureleri iyi okunması gerekir. Çünkü müşriklerin kötü davranışlarına maruz kalan Peygamberimizi teskin ve teselli etmek,onu destekleyip güçlendirmek için,önce Duha ve İnşirah Sureleri, daha sonra daKevser Suresi indirilmiştir.Bu sureler kendi aralarında bir bütünlük sağlarlar.Bu sure de Allah, hem Peygamberimizi “Kevser” ile müjdelemiş, hem de köksüzlük ve soyu kesiklik kavramlarını düşmanları için takdir ettiğini bildirmiştir.
Peygamberimizin erkek evlâtlarının çocuk yaşlarda ölmeleri konusunda, Allah’ın Cebrail’i yollayarak peygamberimizi teselli ettiğini ileri sürenler olduğu gibi, bu ölümlere bir takım hikmetler yakıştıran yorumlar da olmuştur.“Kudsibir Hadis” olarak meşhur olan ve “Levlâke… Levlâke… (“Sen olmasaydın... Sen olmasaydın…”) ifadeleriyle kâinatın yaratılışını Peygamberimizin varlığına bağlayan uydurma rivayet dışında, Peygamberimizin erkek evlatlarının ölümlerini açıklamaya çalışan birçok yorumlar da şu şekilde yapılmıştır:
“Böylesine şanlı bir peygamberin evlâtları yaşasaydı, babalarının son peygamber olması sebebiyle kendilerine peygamberlik görevi verilmeyecek ve bu evlâtların şanlarında bir eksiklik oluşacaktı.”“Peygamberin evlâtları yaşasaydı, onlar da peygamber yapılacaklar ve böylece Muhammed ‘peygamberlerin mührü/sonuncusu’ olamayacaktı.”“Peygamberin evlâtları yaşasaydı, en azından ashap tarafından ‘imam’ yapılacaklar, böylece ‘imamlık’ ve ‘velilik’ de veraset yolu ile intikal eden bir makam hâline dönüşecekti.”v.sBu yorumların hepsinde de peygamberimizin evlâtlarının ölmemesi hâlinde ortaya çıkacağı sanılan sakıncalar öne sürülmüş, dolayısıyla bütün yorumcular ölümlerde bir “hikmet” olduğu üzerinde birleşmiştir.
 “Allah’ın Cebrail aracılığı ile peygamberimizi teselli ettiğini ileri süren hadis uydurucuları, gerekse ölümlerde ‘hikmet’ gören yorumcular, her şeye gücü yeten Allah’ın, bu ölümlerle ortaya koyduğu ‘hikmet’i peygamberimize hiç evlât vermeyerek de ortaya koyabileceğini, böylece teselliye de gerek kalmayacağını düşünememişlerdir.” (Tebyinül Kuran)
Ancak Kuran, Peygamberimize verilen bol nimetlerin,Duha ve İnşirah Sureleri ve bir de Hicr Suresi 8. ayetinde anlatılanlütuflar olduğunu belirtmektedir.“O seni yetim olarak bulup barınağa kavuşturmadımı?” “Seni şaşırmış olarak bulup hidayet etmedi mi?” “Seni aile geçindirme zorluğu için de bulup da zengin etmedimi?”(Duha/6-8) “Biz senin için,senin göğsünü açıp genişletmedik mi?”“Senden ağır yükünü indirmedik mi?” “Ki o,senin belini çatırdatmıştı.” “Senin şanını da senin için yüceltmedik mi?”(İnşirah/14)
Şüphesiz Biz sana bol nimet verdik.” “Öyleyse Rabbin için salât et [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek ol; toplumu aydınlatmaya çalış] ve karşılaşacağın zorlukları göğüsle!” “Şüphesiz seni horlayan, sonu olmayanın; yaptıkları, işe yaramayanın ta kendisidir!(Kevser Sresi, 1-3)
Şimdi de Hicr Suresi’nin 87. ayetinde verilen nimetlere değinelimİkililerden yediyi ve büyük Kuranı verdik.”Peygamberimizin iradesi ve gayreti dışında, görünür bir sebep olmadan, Allah tarafından yapılan değişikliklerdir. İkililerden maksat ”Sıradan birisi iken onu seçip peygamber yaptı.” “Yetim idi onu barınağa kavuşturdu.” “Şaşırmış iken onu doğruya iletti.” “Dar gelirli idi onu zenginleştirdi.” “Sıkıntılıydı, göğsünü açtı ve ferahlattı.” “Yükü ağırdı,ağır yükü hafifletildi.” “Adı unutulacaktı, adını sanını ve şanını yüceltti.” Ve sana Kuran nimetini verdik” şeklinde açıklanmıştır…
NAMAZ KIL KURBAN KES
Her sene Kurban Bayramı namazında hocalar hutbeye çıktıklarındatemcit pilavı gibi Kevser Suresi’ni okuyup “namaz kıl” “kurban kes” manalarını verirler.Ancak Kuran’daki “salat” kavramlarına tüm meal ve tefsir kitaplarında “namaz” anlamı verildiğini ve Kuran’daki “salat” kavramlarının da “namaz” olmadığını bir kaç yazımızda belirtmiştik. Hatta o yazılarımızda “namaz’ın” /niyaz, dua olduğunu  Ahkaf Suresi’nin 55. ayetinde belirtildiğini de  vurgulamıştım.
Bu sürenin 2. ayetin deAllah,Peygamber’e ve arkadaşlarına salatlarını göğüslemelerini,Öyleyse Rabbin için salât et [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek ol; toplumu aydınlatmaya çalış] ve karşılaşacağın zorlukları göğüsle!(Kevser -2)diyerek emretmektedir.
Ayetin devamın da“nahr” sözcüğü, klâsik eserlerde iyice irdelenmeden Türkçeye en uzak anlamı olan  “kurban kes” şeklinde çevrilmiştir.HâlbukiMekke’de bu surenin indiği dönemlerde, ne de Medine’de hacc farz oluncaya kadar herhangi bir kurban olayı anlatımı söz konusu değildir. Yani bu ayetler indiği dönemde Mekke’de ne peygamberimiz ne de o günkü Müslümanlar kurban kesme şeklinde bir ibadet yapmıştır.                      
“İsim olarak kullanıldığında ‘göğüs, gerdan’anlamına gelen ‘nahr’ sözcüğü, mastar olarak kullanıldığında ‘eli göğse değdirmek, göğüslemek, devenin göğsüne bıçak saplayıp kesmek’anlamlarına gelir. Türkçedeki ‘intihar’ sözcüğünün aslı da buradan gelmektedir. Bize göre, namaza başlama tekbirinde ya da namazlardaki ara tekbirlerde dilimizle ‘Allahu Ekber”(Allah her şeyden daha büyüktür) derken ellerimizi göğsümüze kaldırmamız, aynı anda beden dilimizle de bu inanç ve anlayışımızı pekiştirdiğimiz anlamını taşımaktadır.”(Tebyinül Kuran)
Peygamber’e şu mesaj verilmektedir.“Madem Rabbin sana kevseri(bu kadar bol nimeti) verdi, öyleyse sen de Rabbin için çok çalış, çok gayret et, uyluklarını hareket ettir, ayağa kalk, yürü, çabala, şirke ve tağuta karşı çık, destek ol, sosyal yardım yap, gerisini boş ver, düşünme, önüne gelecek her zorluğu göğüsle, sabret!” anlamına gelir.“Şüphesiz seni horlayan, sonu olmayanın; yaptıkları, işe yaramayanın ta kendisidir.” (Kevser,3)