Dr. Yaşar YİĞİT
                         (150 s.)

     Övünmek gibi olsun, ben çok kitap okurum. Yaşamak için okumak, okumak için yaşamak iç içe geçti bende. Kitap görünce dayanamıyorum işte!

     Her kitabı, öylesine okumam ha! Seçerim okuyacağım kitabı. 

     O gün... İl Müftülüğüne uğradım. Girişte kitap sergisi vardı. Kimin bastığı önemli değildi. Kitap görüp de takılmadan geçemezdim. İnsanlardan önce onlar seslendiler bana sanki. "Bizi oku!" diye seslenen birkaç kitaba uzattım ellerimi.

     Bakıştık ön yargısız.

     Bugünlerde hoşgörü özlemimdi.
Din adına gösterilen hoşgörüsüzlükler, çocukluğumdan beri, yormuştu gönlümü.  
 
      PEYGAMBERİMİZ VE HOŞGÖRÜ adlı kitap gönlüme ilk seslenendi. Ruh daraltılarına ilaç olabilirdi belki. (Hem de 2 TL...)

     Uzlaşı niyeti olmayanlarla didişmem. Kaynakları tarayarak beslenirim. Sonra söyleşirim uslu uslu.

     Bu kitabı yorumlamayacağım. Bir iki cümlelik tanıtım dışında seçtiğim örnek davranışları ekleyeceğim. O kadar.

     Söz konusu Hazreti Muhammet olunca, ilgiyle, bilinçle yaklaştım. Altmış yıldır okuma, dinleme birikimim vardı tabii. Bu kitapçık ilgimi çekti işte. Hoşgörüye yoğunlaşma çok aydınlatıcı olabilirdi her şeye din penceresinden bakanlar için de. 

      Hepimiz ders çıkarırız diye düşünerek bu paylaşımı gerçekleştiriyorum.

     Yazar, iyi çalışmış. Kaynak zenginliği var. 

          ÖRNEKLİK VE HOŞGÖRÜ AÇISINDAN PEYGAMBERİMİZ (Örnek çoktu. Seçtim.)

      Hz. Enes'in anlattığı şu olay çok ilginçtir:
     "Resûlullah ile beraber yürüyordum. Üzerinde Necran kumaşından yapılmış sert ve kalın yakalı bir elbise vardı. Çölde yaşayan bir Arap, yaklaşarak Hz. Peygamber'in elbisesinden kuvvetlice çekti.
O kadar ki, elbisesinin yakası ensesinde iz bıraktı. Sonra şöyle dedi:
     "Ey Muhammed! Sende olan Allah malından (ganimetlerden) bana verilmesi için emret!"

     Bunun üzerine Hz. Peygamber, o adama döndü, gülümsedi ve kendisine bir şey verilmesini emretti.  (s. 132)
       ....
     Bir diğer örnek şöyledir: Allah Resulü sahabeden bazıları ile beraber otururken oradan geçen bir cenaze sebebiyle ayağa kalkmış ve yanındaki sahabe de onunla
 beraber ayağa kalkmışlardı.

     "Ey Allah'ın Resulü bu Yahudi cenazesiydi" denildiğinde "O bir insan değil mi?" şeklinde karşılık vermesi oldukça dikkat çekicidir.

     En mükemmel bir insan sıfatıyla Hz. Peygamber'in bu âlicenaplığı ve soylu davranışı, ondaki sınırsız bir insan sevgisinin ve hoşgörünün en bariz örneği olarak değerlendirilebilir. (s. 133)
     ...
     ...aşağıdaki örnek de oldukça dikkat çekicidir. Şüphesiz örnek kadar Hz. Peygamber'in hoşgörü eksenli tutumu da ilginç o kadar da anlamlıdır. Şöyle ki; Bedevilerden birisi mescide bevl etti. Halk onu azarlamaya kalkıştı. Bunun üzerine Resûlullah (s. a. s.):
     "Onu bırakın ve bevlettiği yere bir kova su dökün. Siz zorlaştırıcı olarak değil kolaylık gösterici olarak gönderildiniz." buyurdu. (s. 137)

     SONUÇ
     ...
     Hoşgörü, paylaşım, feragat ve fedakarlık felsefesidir. Dini, dili, kökeni her ne olursa olsun her insanın dünyada insanca yaşamaya ve kendini ifade edebilmesine imkan tanınmasıdır. İnsanlığın sahip olduğu farklılıklar, çatışma ve düşmanlık sebebi değil kültürel birer zenginlik olarak telakki edilmelidir. Böylesi bir anlayışta, sevgi, saygı ve hoşgörü ile zemin bulabilir.

      Çağımız insanı bırakın başka insanları sevmeyi kendisini dahi sevmeyi unuttu neredeyse.      (s.143)
     ...
     Hacı Bektaş-ı Veli'ye nispet edilen şu dörtlükte sevgi ve hoşgörü gayet kuşatıcı bir şekilde dile getirilmiştir:
 Sevgi, muhabbet kaynar yanan ocağımızda
 Bülbüller şevke gelir, gül açar, bağımızda,
 Hırslar, kinler yok olur aşkla meydanımızda
 Arslanlarla ceylanlar dosttur kucağımızda
     ... (s. 144)
     
     Barışa, sevgiye, hoşgörüye -sabırla- kendilerini adayanlara saygılarımla...

     İyi okumalar...